Bölüm 16 : Cadıyı Yak

10.9K 1K 1.3K
                                    

Şarkı Hans Zimmer: Time

İyi okumalar:*

İyi okumalar:*

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


-


Blake Nightingale yakılan cadıların öcünü ateş püsküren bir yaratıkla almıştı.

Tarih sayfalarında bu bilgiye yer verilmediğini biliyordum ve eğer modern zamanda insanlar ders kitaplarında bu konuyu işleseler Blake hakkında ne düşünürlerdi merak ediyordum.

Cadıların yakılması insanlık dışı bir suçtu.

Onları bir yaratığa yem edip yakmak insanlık dışı bir adalet sağlama yöntemiydi.

Dengeli bir alışverişti, bu yüzden Blake'i suçlayamıyordum. Fakat yine de gördüğüm görüntüler karşısında midem çalkalanıyordu. O kadar hareketsizdim ki resmen akıl tutulması yaşıyordum, kaslarım fonksiyonlarını tamamen kaybetmişti.

Rinca mideye indirdiği adamı sindirmeye çalışırken Salem meydanının bir köşesine sinmişti.

Blake Nightingale ise hâlâ tam arkamdaydı ve sırtım neredeyse onun gövdesine yaslanıyordu. Elini belli belirsiz koyduğu karnımdan hafifçe yukarı çıkardı ve beni kendine daha çok çekti. O an neden çektiğinin farkına vardım, devrilmeye hazır bir bina gibi titriyordum.

Köy halkından kimse kalmamıştı, sadece Rinca ve Blake'e yem olan üç öncü püritenin peşinden gelen diğer püritenler vardı. Şenlik ekibi çoktan arabalarına kaçmışlardı. Cadı meclisi meydanın ortasında olan biteni izliyor, bazıları yüzlerinde püritenleri yok etmeye istekli nefretle bazıları ise tiyatro izliyormuş gibi kıvrılmış dudaklarıyla duruyordu.

Blake, arkamdan konuştuğunda sesinin titreşimini sırtımda hissettim.

"Onları Salem zindanlarına atın, buradan gitmeden hepsini yargılayacağım. Kaçanları da yakalayın." Sonra sanki ufak bir yaramazlık yapmış köpekmiş gibi ekledi. "Rinca'yı tekrar kafesine koyun."

Savaşçılar direkt harekete geçtiler, Arion hepsini koordine eden taraftaydı. Remus, Kaidan ve diğerlerinin kaçanları yakalayan ekibe katıldığını gördüm. Blue evlerine kaçamamış olan masum köylülerden bazılarıyla konuşuyordu; onları rahatlatmaya çalıştığına emindim.

O sırada Blake'in bize çok yakın olan Ardell'e seslendiğini duydum. "Prensese hana kadar eşlik et," dedi. "Bugün kasabada konaklayacağız."

Salem'de kalma fikri beni ürpertse de gitme gibi bir şansımız da yoktu. Zaten bir günlük bir yoldan gelmiştik, atların da yol almaya mecali yoktu. Benim ve birçoğumuzun da olmadığı kesindi.

Blake'in eli gövdemden çekilince meydanın ortasında bir karadelik oluşuyormuş da ben de boşluğa düşüyormuşum gibi hissettim. Onun ufak dokunuşunun beni bu denli ayakta tuttuğundan habersizdim.

ZAMANSIZWhere stories live. Discover now