on yedi

2.8K 224 111
                                    

Hafta sonu, pazar günü buluşuyorduk. Ata Sarp'ın getireceği kişi  ben olmayabilirdim çünkü davet etmemişti. Fakat hâlâ biraz gergindim.

Ata Sarp'ın özel bildirim sesi beni düşüncelerimden cımbızla çekmişti. Özel bildirim, tabii ki.

Ata Sarp: Gerçekten ne zaman seni göreceğim

Son Kamelya: bilmiyorum

Ata Sarp: Hafta sonu buluşalım

Ata Sarp: Hafta sonu dışarıda olacağım

Ata Sarp: Bowlinge davetliyim sen de gel

Hay senin dilini eşek arısı soksun, Mila.

Son Kamelya: üzgünüm hafta sonu kuzenimin düğünü var

Son Kamelya: hazırlıklara yardım etmem lazım

Ata Sarp: Bu biraz kuzenim yazmış gibi bir şey değil miydi sence de

Son Kamelya: düğün iptal olursa gelirim qidölsçdlsöks

Ata Sarp: Lütfen gel

Ata Sarp: Ben yine de sana haber vereceğim

***

Reddettikten sonra her zaman olduğu gibi bildirim panelinden okudum. Gergin anlarda böyle yapardım. Mesajına bakmadım ve o dün gece bana bildiğim şeyleri yazmıştı. Mekan, saat ve belki tanıyorumdur diye gelecek kişileri, ve beni. Yine de bakmamıştım. Düğün telaşı diyecektim. Zaten beni görecekti, yani habersiz.

Hazırdım. Kızlar bizdeydi ve Duygu bizim makyajımızı hazırlamıştı.  Korku evi için siyah giyinmiştim. Görkem bizi gelip alana kadar bekledik. Kuzeni Göktuğ'u ve bizi o alacaktı. Babasından arabayı çalmıştı. Ata Sarp ise Defne'yi alıp gelecekti. Yol yakınlık mesafesi için böyle bir karar almıştık. Önce yemek yiyecek, sonra da korku evine gidecektik. Ata Sarp bowling sanıyordu. Görkem de bir şekilde ikna edeceğini söylemişti.

Görkem'in mesajı ile aşağı indik. Ablamın dikkat edin diye söylenmesi ve kız kardeşimin bana çikolata almazsan seni eve almam tehditleri arasında dışarı çıktık. Görkem ve Göktuğ arabada bizi bekliyordu. Kapıyı açıp içeri girince biz döndü ve göz kırptı. "Hey, kızlar! Hazır mıyız? Bu arada, Göktuğ, kuzenim."

"Merhaba, Göktuğ."

"Merhaba."

Utangaç bir çocuğa benziyordu. Görkem'in aksine bu çocuk ağırbaşlıydı. Görkem'i kötülemedim tabii ki.

Ata ve Defne yemek yemek için buluşacağımız yere çoktan gitmişlerdi. İkisi de karşılıklı oturmuştu, telefonla uğraşıyordu. Defne, geçen gördüğüm kızla alakasız ve düzgün birine benziyordu.

Selamlaşıp oturduk. Çok konuşmamaya özen gösterdim. İsmimizi söyleyip tanışırken yüzündeki sempatikliği fark etmiştim. Gözleri yorgundu ama buna rağmen soğuk değildi. Ben bu çocuğu 'kötü çocuk' havasında sanmıştım ve gıcık kapmıştım. Abisinin vefat edişinin etkilerini hissetsem de bunu kurcalamadım.

Yemekler yenmişti. Atıştırmalıktı ama yine de bizi tutardı.

Görkem konuya girmesi gerektiğini fark edince boğazını temizledi. "Dostum, mekan kapalıymış. Biliyorsun oradan başka yere gitmem. Ama bizim daha iyi bir fikrimiz var."

Ata Sarp geriye yaslanıp soğuk bir şekilde konuştu. "Cumartesi günleri kapalı olduğunu söylemiştim. Dinliyorum."

"Eh, dedin de, adamı aradım. Konuştum. Gelin dedi, herkes bugüne uyuyor diye. Şimdi de götlük yaptı. Neyse. Biz korku evine gidelim dedik."

"Gerçekten mi? Frozen'a gitmeyi tercih ederim."

"Sarp, hadi ama, lütfen." Defne içtiği meyve suyunu elinde tutarken masum masum bakmıştı."

"Mila gitmek istiyordu. Adam bulamamıştık, bence şu an tam uyuyor." Zehra'nın lafına şokla baktım. "Tabii, gece gece sayıklıyorum gidelim de altımıza sıçalım diye." Ata Sarp, tepkimin üstüne gülmüştü. "Yaa, demek altına sıçarsın. Hm, o zaman kabul." Hasiktir.

Korku evine gittiğimizde adamın talimatlarını uyguladık. Kimin eli kimin götünde belli olmayacaktı ve biz Allah yolundaydık. Elimize kendini aydınlatmayan bir çubuk fener vermişlerdi. İçeriye girince altımıza gerçekten sıçmıştık. Görünmüyordu, hiçbir şey. Herkes birbirini tutuyordu. Ben de birini elliyordum sanırım. "Hey götümü rahat bırakın. Biriniz bana pandik atıyor." Görkem'in söylendiğinde yavaşça elimi çektim. Kamerada bu çıkınca harbiden rezil olacaktım.

Birden çıkan sesle hemen geriye sıçradım ve düştüm. Işık Görkem'in elindeydi. Yüzüme baktı, kim olduğumu anlamaya çalıştı. Sonra o da çığlık atıp geriye çekilince arkamdan o sesi yine duyup kendimi sardım. Sanırım kalbimi oraya bırakmıştım. Biri beni birden tutup çekti. Ben de vurup diğer tarafa kaçmaya çalıştım. Ruh hastası, neden tutuyorsun kolumu? "Gerizekalı benim, ben. Kalk ayağa. Kalk, bulmacayı çözelim artık." Ses, Ata Sarp'ın sesiydi.

Grup birlikte bir sandıktan girecekti. Yani orası kapıydı ve Ata Sarp'ın koluna yapışmış gittiği yöne gitmeye çalışıyordum. Ata Sarp da birden bağırıp beni de kenara çekti. Hiçbir şey görmediğim için ne olduğunu bilmiyordum. Sonra yavaşça eğildiğini hissettim. Etrafı seçmeye çalışıyordum. Görkem ışığı sallayınca küçücük odada diğer köşeye koştuk. Sandıktan geçip diğer odanın şifresini aramaya koyulmuşlardı çoktan. Ama süremiz dolmuştu. Biz gülmekten ve çığlık atmaktan oynayamamıştık.

Çıktığımız zaman oturup dinlendik. Adam görüntüleri izletmenin yasak olduğunu söylemişti. Ben rahatlamıştım. Görkem'i ellediğim sahneyi izlememize hiç gerek yoktu.

"Ben kimi tuttum ve kaldırdım?" Ata Sarp yolda hep birlikte yürürken bunu ortaya atmıştı. Cevap vermek istememiştim. Gergindim.

"Sen onu bunu bırak, hanginiz benden faydalandı?" Lan ne kızmışsın be, Mila? Karıştırdın ortalığı.

"Duygu'nun parfümü üzerine beni elleyenin kim olduğunu biliyorum. Duygu, evlenmemiz gerek. ZerGu, DuyZer, ZerDuy, DuyRa, bunlar uymadı, ayrılalım."

"GökDuy uyuyor ama Duygu Hanım, düşünün isterseniz."

"Siz gerçekten evlenmelisiniz." Bunu içtenlikle söylemiştim çünkü ikisi de birbirleriyle ilgiliydi. Dostluk olsa bunu anlardım. Ama bu dostluk değildi.

Defne ve Göktuğ telefondan birbirlerine bir şey gösterirken eve gitmeden önce oturduğumuz parkın bankından sıçradım. Salıncakları çok severdim ve büyük salıncak boşalınca gidip oturdum. Diğerleri olmadan zevki çıkmayacaktı ve elimle gelmeleri için işaret yaptım. Defne ve Göktuğ flört gibilerdi. Onlar gelmek istemedi. Ata ve Görkem karşımıza, kızlar da yanıma oturunca yandaki demirlerin desteği ile sallanmaya başladık. Bir ara gerçekten uçacaktık. Duygu'nun midesi bulanınca indi ve Görkem de onunla indi. Zehra ve Ata Sarp sohbet ediyorlardı. Benim telefonum titreyince çıkarıp baktım. Zehra'nın annesi aramıştı. Telefonu alıp kulağına koydu ve çok geçmeden bize bir dakika dercesine elini sallayıp salıncaktan indi. Baş başaydık.

"Nasıl gidiyor? Seni hiç görmemiştim okulda?"

"Ben de seni hiç görmedim zaten ve iyi gidiyor, sende?"

"İyi gidiyor. Ben okuldan gittim. Sen benden sonra gelmiş olmalısın?" Bir eliyle salıncağı sallamaya başlarken diğer eliyle destek alıyordu. Gergindim. Çok gergindim. Bunu fark etmemesi için dua ederken gülümsedi. "Umarım bir daha görüşebiliriz, Mila." Bana göz kırpıp ileriye bakmadan önce mükemmel olan 'sıçtın kızım' bakışım ile gülümsemiştim.

10Bin okunma ve 1Bin oy olmuş. Aralarında çok fark var ama olsun bu bile beni mutlu etti.

Bölümü tam Ata Sarp'ın kabul ettiği ve Mila'nın "hasiktir" dediği yerde kesecektim ama ponçik gönlüm buna izin vermedi.

Oy olmama nedeni çoğunuz reklam yüzünden neti kapatıp okuyor, haklısınız. Ama ben nasıl yazar olacağım?

Ve çok konuştum biliyorum ama olsun, lütfen diğer kitaplarıma da bakın. Sizin miniş kalbinize inanıyorum bebeklerim, bakarsınız.

Sizi çok seviyorum bebişlerim.💜

Öyle Kolay Aşık Olmam || Texting || ÖKAOWhere stories live. Discover now