and then i saw you; 39

5.7K 393 158
                                    



Elimdeki yastığa daha çok sarılarak esnedim.

"Hep uykulusun sen de, geceler ne için var acaba?" Jimin söylenerek elimdeki yastığı almaya çalıştığında daha sıkı sarılarak ona izin vermedim.

"Geceler fonfin yapmak için var, hyung." Jungkook pişkin pişkin konuşup gülümsediğinde Suga kafasına gelişigüzel bir tane geçirmişti.

"Facebook 2009 ergenlik laflarını kendine sakla Jungkook,"

Jungkook kafasını ovuşturarak söylenmeye başladı. "Arada nostalji olmak gerek ama."

"Ben gidiyorum." Adımlarımı gitmek için hızlandırdığında Hoseok arkamda bağırmıştı. "Nereye?"

"Nostalji, ergen ve azmış yaşlı amcaların olmadığı bir yere," Kaşlarımı kaldırdım. "Uyumaya."

Ne diyeceklerini dinlemeden önüme döndüm ve okulun içinde uyuyabileceğim bir yer aramaya koyuldum. Sınıfların birine girdiğimde sınıfın boş olduğuna emin olmak için gözlerimi etrafta iyice gezdirmeye başladım.

Sınıf boş değildi.

İki kişi ileride konuşuyorlardı. Beni fark etmemiş olacaklar ki, benden tarafa bakmadan aynı tempoda konuşmalarına devam ettiler. Sıranın üzerinde bağdaş kurarak oturmuş kız dizine yara bandı yapıştırmak için uğraşıyordu, bütün dikkatini vermişti ama önündeki adam durmadan konuşuyor ve dikkatini dağıtıyor gibiydi.

"Okuldan yeni uzaklaştırılmana rağmen neden geri döndün ki?" diye sordu alaycı sesiyle. Aksanından İngiliz olduğunu anlamıştım, hatta okuldaki tek ingiliz olan Ryan'ın olduğuna adım kadar emindim. Çünkü siz tanımıyor olabilirsiniz ama Ryan ingiliz olduğunu gözümüze sokmak istercesine hep abartılı bir aksanla konuşup dururdu.

Yara bandının kağıdını sıyıran kız ona cevap vermeden işine kaldığı yerden devam ediyordu. Saçları önüne gelmiş, yüzünü kapatmıştı ama onu görmemi engellemiyorlardı. Üzerindeki okul forması dağılmış gibiydi, sanki az önce kavgadan çıkmıştı ve bu da yetmezmiş gibi kanayan dizine yara bandı yapıştırmakla uğraşıyordu.

"Ah, Ay." Ryan yüksek sesle gülerek saçlarını karıştırdı. "Ne zaman bütün bunlara bir son vereceksin acaba? Ne zaman öleceksin? Beklemekten ot oldum resmen. Zaten ucubenin tekisin, bunu ikimizde çok iyi biliyoruz ama sen hâlâ ve hâlâ yaşamaya devam ediyorsun."

Kız sessizliğini korumaya devam ediyordu. O an neden burada öylece durup onları dinlediğimi düşündüm. Mantıklı bir açıklamam yoktu fakat yere dağılmış çizimler dikkatimi çekmişti. Resimlerin birinde sadece sırtı görünen bir çocuk vardı ki, en yakın arkadaşım Jin'e çok benziyordu. Sırtındaki yaralar ona ait olmasa da, resim beni çok etkilemişti. Saçmalamayın, bu yaralar çizerin fantezisi olmalı. Tabii ki, Jin'in sırtı bir angut kadar sapasağlam.

"Ay," diyerek tekrardan konuştu Ryan. Sesi bu kez alaycı bir tınıda değildi. Aksine, oldukça ciddiydi. İsminin Ay olduğunu ve ne tuhaf isim olduğunu düşündüğüm kız bir an duraksadı. Fakat kafasını kaldırıp karşısındaki çocuğa bakmadı.

"Sadece lütfen," Ryan uzanarak kızın elindeki yara bandını aldı. "Lütfen bir an önce öldür kendini." Yara bandının kağıtlarını sıyırarak kızın yaralı dizine dikkatlice yapıştırdı. "Çünkü sen yapmazsan, ben yapmak zorunda kalacağım." Ellerini kızın bedeninin iki tarafından geçirerek sıraya yasladı ve ona birazcık yaklaştı. "Seni öldürmek istemiyorum."

Ryan'ın sesi ilk kez bu kadar hüzünlü çıkmıştı. "Bu yüzden elini çabuk tut ve kendini öldür."

"Sen," Geldiğimden beri ilk kez konuşan Ay kafasını kaldırarak sert bakışlarla karşısındaki Ryan'a baktı. Gözlerindeki ifade derin bir acı gibiydi ama sesi alaycıydı. "Benden hâlâ hoşlanıyorsun değil mi?"

all bright wonders like taehyungWhere stories live. Discover now