4; earth

5.8K 547 83
                                    



🎶priscilla ahn - i'll be here.

"Nereye?"

Arkamdan duyduğum Hoseok'un sesiyle arkamı bile dönmeden onun gibi bağırdım. "Mr.Jo beni görmek istiyormuş."

"Kesin sana yine şu kitapçıklardan verecek. Neydi isimleri? Hah, buldum. Yaşamak güzeldir, yaşamağın 9999 anlamı. Başka bir şey yaptığı yok zaten."

Hoseok'un bacakları benden uzun olduğu için kısa sürede yanıma ulaşmıştı.

"Umurumda mı?" diye alayla sordum ona bakarken.

Aslında umurumda.

"Değil." diye beni yanıtladı tahmin ettiğim gibi.

Merdivenleri inerken aklıma takılan şeyle Hoseok'a doğru döndüm. "Seni sabah kafeteryada gördüm."

"Ben de seni gördüm." dedi sabahki gösterime mesaj fırlatarak. "Ve sadece görmekle kalmadım inan."

Okul bluzumun gırtlağıma kadar gelen düğmelerini iliklemeye başlarken Hoseok'a kötü bakışlarımdan fırlattım. Okulda serbest giyim zamanıydı ama okul kıyafetlerini bir haftadır kendi isteğimle giyiyordum. Çünkü hiç kimsenin yapmadığı şeyleri yapman bana kendimi özel hissettiriyordu.

"Şu yedi kişilik grupla ne yapıyordun? İçlerinde sen de vardın." Bir taraftan konuşuyor, bir taraftan belini katladığım eteğimin katlarını açıyordum. Mr.Jo'nun yanında tam bir uslu öğrenci olmalıydım. Aksi halde evimize uyarı mesajları gönderiyordu.

"Yeni arkadaşlarım." dedi kocaman gülümseyerek. "Neşeme hayran kaldıkları ve gülümsemem kalplerini erittiği için beni gruba aldılar."

"Peki şu kafeteryada üzerine kahve dökülen çocuk kimdi?" Hiç merak etmiyormuş gibi umursamazca sorduğumda Hoseok seslice güldü.

"Hani şu rezil olmaktan ve kavga çıkarırsa disipline gitmekten koruduğun çocuk mu?"

Omuz silktim. "Ne alakası var?"

Beni es geçerek tebessüm etti.

"Taehyung. Başlarda pek haz etmiyordum kendisinden ama tanıyınca iyi çocuk olduğunu fark ettim. Gruptaki herkes aslında çok iyi. Sert görüntülerine aldanmamak gerek. Kendimi onların yanında bir bütünmüş gibi hissediyorum. Tuhaf. Yani bu kadar kısa sürede onları bu kadar çok sevmem."

Psikoloji danışmanlığı odasının önünde durduğumuzda ciddi bir ifadeyle Hoseok'un yüzünü inceledim ve elimle omuzunu patpatladım.

"Dikkatli ol JHope. Kalbin kırılmasın."

Hoseok'a aramızda Jhope derdik. Aramızda derken Sera, Hei ve ben. Çoğunluklada ben derdim çünkü Sera ona Sapık demekten ve Hei'de Oppa demekten büyük haz duyarlardı.

Hoseok'un da yüzü ciddi bir ifade aldı fakat zorla da olsa gülümsedi. "Arkadaşlığın ne demek olduğunu bilmek istiyorum Ay. Bu kadarına bile hakkım olduğunu düşünüyorum."

"Sen hayatımda gördüğüm en iyi arkadaşsın zaten aptal." Kafasına hafifçe vurdum. "Hatta arkadaşta değilsin dostsun. Herkes beni yargılarken arkamda dağ gibi durdun koca adam."

Hoseok'ta alayla güldü. "Sanki herkesin seni yargılaması umurundaymış gibi konuşma. Senin ne kadar güçlü olduğunu biliyorum Ay, dedikodulara pabuç bırakmazsın."

Umurumda.

Her ne kadar farklı hissetsem de kafamla onu onayladım ve gidişini izledim.

Bir süre daha sırtımı duvara yaslayarak gözden kaybolan arkadaşımı izledikten sonra derin bir nefes alarak doğruldum. Mr.Jo ve karga bakışları beni bekliyordu.

Muhtemelen bugünki gösterimden girip hayatın ve yaşamağın ne kadar harika olduğunda çıkacaktı. Herkes intihara meyilli olduğumu falan sanıyordu ama ben öyle değildim.

Ölmek istemiyordum. Yaşamayı ben de istiyordum elbette.

Ama Rüya'larım buna izin vermiyordu.

Mr.Jo'nun odasına gireceğim sırada onu gördüm; ıslanmış gri kapüşonlusunun yerine bordo bir tanesini geçirmişti ve saçları hâlâ ıslaktı. Muhtemelen saçlarını yıkamıştı çünkü saçlarının tamamen ıslandığını görüyordum.

İlerideki yarım duvarların birinde oturmuş, elindeki kitabı inceliyordu. Hafifçe öne eğildiği için ıslak kakülleri gözünün önüne gelmiş, hoş bir görüntü dağıtıyordu etrafa.

Parmaklarında geçen günkü yüzükleri vardı; uzun kemikli parmakları sayfaların üzerinde ağır ağır haraket ediyordu.

Ellerinin resmini çizmek istedim.

Ellerinin portresini zihnime astım.

Ve zihnimin yavaş yavaş onunla dolduğunu fark ettim.

Parçalarının hepsi zihnimde tamamlanınca o zaman ne olacaktı? Bütün bir tablosu tamamen zihnimi kapladığında o zaman nasıl nefes alacaktım?

Üzerindeki bakışlarımı hissetmiş gibi önce duraksadı, sonra birazcık bekledi ve en sonunda bakışlarını gözlerime çıkardı.

Anında gözlerinin üzeri kakülleriyle kaplanmış yine zihnimdeki tabloyla aynı olan eseri görmeme izin vermemişti.

Ürkek bir kuş gibi saçlarının arasından gökyüzünü izliyordu sanki.

Bayık bakan gözlerimle onu bir süre daha inceledikten sonra arkamı döndüm ve Mr.Jo'nun odasına girdim.

Ona daha fazla bakmamak için gürültüyle ve kapıyı çalmadan odasına girdiğim Mr.Jo'dan özür diledim. Yerime geçtiğimde ve Mr.Jo lafı dolandırarak asıl konuya gelmeye çalışırkenki binbir takla atışında kafamda sadece tek bir şey vardı. Tek bir ses bütün sesleri duymamazlıktan geliyordu.

Onun yanına gitseydim,

Onun yanına otursaydım,

okuduğu kitap hakkında hiç merak etmediğim ama sıradan insanlar gibi sıradan konularla ilgili konuşsaydım,

ve ona gülümseseydim,

karşılığında o da bana gülümseseydi,

o zaman ne olurdu?

Ben söyleyeyim; ben Rüya'da olduğumda en çok zarar görecek olan kişiye dönüşecekti. Eğer ona aralık kapı bırakırsam içerideki depremlerin altında kalacak ve kapı onun üzerine sonsuza kadar kapanacaktı.

Bu yüzden onun yanına gitmedim,

onun yanına oturmadım,

okuduğu kitap hakkında hiç merak etmediğim ama sıradan insanlar gibi sıradan konularla ilgili konuşmadım,

ve ona gülümsemedim,

karşılığında o da bana gülümsemedi,

Hiçbir şey yapmamağın beni hiçbir şeye dönüştürdüğünü sessizce izledim.

Ve sadece uzaktan izlemekle kaldım.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
all bright wonders like taehyungWhere stories live. Discover now