~the final chapter~

1.3K 70 71
                                    

Şöyle mükemmel bir fotoğraf ile final bölümüne başlayalım o zaman!

Şöyle mükemmel bir fotoğraf ile final bölümüne başlayalım o zaman!

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

••

Bilinmeyenin bana kim olduğunu söyleceği için mutluydum ama bir yandan da onu ne kadar üzdüğümü de biliyordum ve onun benim arkadaşım oluşu beni daha çok üzüyordu.

Okula her zaman geldiğim saatten daha erken gelmiştim. Güneş yeni doğuyordu ve ben çok endişeliydim. Arkadaşlarımın hepsini gözden geçirip bilinmeyenin kim olduğunu bulmaya çalışmıştım ama iki gün önce bilinmeyen bana kim olduğunu söyleceğini ve benim onu bulamamı istemediğini söyleyince bu çabalarımı bir kenara bırakıp bu günü iple çekmeye başlamıştım. Ve nihayet bugün karşıma çıkıp bana kendini gösterecekti.

Percy bana sarıldığında kollarımı beline doladım. Çıkmamız birden tüm okulun dedikodu konusu olmuştu. Piper ona cumartesi ve pazar günü aramızda geçen olaylardan sonra çıktığımızı söylemediğim için bana kızmıştı ve hala trip atıyordu. Diğer kızların bana olan kıskanç bakışlarına aldırmadan Percy ile beraber koridorları geçiyorduk. Arkadaşlarımız her ne kadar ilişkimizi destekliyor olsalar da okuldaki kızların yüzde yetmiş beşi ilişkimizi yakıp yıkmak istiyordu.

Percy dudaklarıma eğildi ve günaydın öpücüğü bıraktı. Çıkmaya başladığımızdan beri okula daha erken geliyor benimle daha fazla vakit geçirmek için can atıyordu.

"Biyoloji dersinde ortak olduğumuzu unutmadın umarım."

"Projeyi unuttuğumu falan düşünüyorsan asla aklından öyle bir şey geçirme!"

"Bazen aklın başında olmuyor ve ben de böyle şeyleri yapıp yapmadığın konusunda endişe ediyorum."

"Ah, bebeğim. Benim aklıma başımdan alan sensin." Percy başını omzuna eğdi.

"Konuyu uzatma Percy. Ödevi yaptın mı?"

Percy bana bakarak gülüsmedi.  Göz devirdim.

"Yanında mı bari?"

Çantasından hocanın verdiği kağıdı çıkarttı. Sunumu ben yapacaktım, Percy'ye de kağıtlardaki soruları yapıp sunumumuz hakkında bilgi verici kısa bir metin yazmak düşmüştü. Kalemimi çıkartıp testleri hızlıca yapmaya koyuldum. Bu sırada Percy de kalemini çıkartmış sorulara yardım ediyordu.

Percy ile biyoloji dersinden sonra onun yüzmesi benim de judo dersim vardı. Sonuç olarak ayrılmamız gerekiyordu. Öğle yemeğinde görüşmek üzere ayrıldık.

Okul çıkışı yaklaştığında saniyeleri sayar olmuştum. Merakımdan çatlamak üzereydim. Eşyalarımı dolabıma bırakıp kitledikten sonra spor salonunun yolunu tuttum.

Kapıyı aralayıp içeri girdim. Bilinmeyen daha gelmemişti. Seyirci koltuklarına geçip bilinmeyenin gelmesini bekledim.

Kapının açılma sesini duyduğumda kapalı olan gözlerimi aniden açtım. Percy bana doğru geliyordu. Hayır, bilinmeyen o olamazdı. Beni buraya girerken gördüğü için gelmişti. "Neden buradasın."

"Aynı sebepten dolayı."

"Benimle dalga geçiyorsun değil mi? Sen bilinmeyen olamazsın." Göz devirdi.

"Gerçekten bana inanmıyor musun?" Cebinden telefonunu çıkartıp bana verdi. Her ekranında benim resmim vardı. Titreyen parmaklarımla mesajlar bölümüne girdim. En üstte benim adım iki kez yazılıydı. En üstte olan Percy ve benim normal mesajlarımızın olduğu kısımdı. Bir altında ise bilinmeyen ile olan mesajlarımız vardı.

"Yani sen..."

"Evet, sevgilim. Kevin'a teşekkür etmem gerek bana böyle bir şans tanıdığı için." Kaşlarını kaldırdı. "O olayların hepsi şans eseriydi. O gün seni öpmem, Tanrım. Ben kaç yıldır o anı beklemiştim biliyor musun?" Boynuna sarıldım.

"Sen, sen... Beni bunca yıldır gizliden gizliye sevdiğine inanamıyorum Percy. Keşke bir şansını deneseydin. Daha erken başlayabilirdik." Ellerini saçlarıma daldırdı. Kafamı kavrayıp beni geri çekti. Sıcacık dudaklarını dudaklarımla birleştirdi.

••

Percy ile çıkmaya başlamızın üstünden neredeyse 10 yıl geçmişti. Bu süreç içerisinde liseyi ve üniversiteyi bitirip evlenmiş, çocuk sahibi bile olmuştuk. Miami'de kendimize satın aldığımız minik adamızda dördümüz mutlu bir şekilde yaşıyorduk.

Percy ve ikimizin kahvelerini alıp bahçedeki masaya çıkardım. James ve Steve ile bahçede koşturuyorlardı. Hava sıcak olduğu için üstlerinde sadece bezleri vardı. Ve koşarlarken çok tatlı görünüyorlardı. İkisine doğru koştum. Kollarımı açtım. Aynı anda kollarını omzuma doladılar. İkisini kucağıma aldım. Percy sırıtarak bize doğru geliyordu. James'i kucağımdan aldı ve dudaklarıma eğildi.

"Buchanan atletizmci olacak sanırım."
Güldüm. Percy ikizleri sörfçü olarak yetiştirmekte ısrarlıydı. Onlar için yakında wetsuit almakta da kararlıydı aynı zamanda. Ne zaman sörf yapmya kalksa izin vermesem bile ikizleri okyanusa sokuyordu.

"Haftasonu babamlar gelmek istiyor."
Kahvelerimizin başına geçerken Percy James'i ben de Steve'i yere bıraktım. Sıcak fincanı avucumun içine aldım.

"Diyorum ki...  Hazır benim işlerim de yavaşladığına göre şöyle bir haftalığına falan Colorado'ya güzelce dinlenmek için tatile mi çıksak?" Percy kabul etmem için şekilden şekile girmişti. Kahve fincanını masaya bırakıp ellerini tuttum.

"Seni keşke içime gömebilsem."

"Ne?"

"Seni çok seviyorum." Yüzümü buruşturdum. "Bekle, bu sana olan hislerimi tabir etmek için az kalır. Yanına bile yaklaşamaz." Percy gülümsedi. Tam beni öpeceği sırada Steve bacağıma yapıştı.

"Anne! Çisim geldi."

                     ~the end~

Eveet. Uzun bir final diyip kısa bir finalle bıraktığım için özür diliyorum. Bu kitabı hep böyle bitirmek istemiştim ve öyle de oldu. Umarım okurken eğlendiğiniz bir kitap olmuştur. Tüm oy ve yorumlarınız için en içten teşekkürlerimi sunuyorum sizlere. Belirtmek isterim ki birkaç ay sonrası için planladığım bir one-shot kitabım var. Yine percabeth tabii ki. Diğer kitaplarıma bakmadıysanız onlara da bir göz atabilirsiniz. Hoşça kalın sevgili okurlar. ❤


percabeth texting (tamamlandı)Where stories live. Discover now