1.3

1K 65 22
                                    

Sokağı kontrol edip yerimizden çıktık. Percy'nin arabasına doğru ilerliyorduk ama o götü kalkık piç her an karşımıza çıkabilirdi. Ayrıca silahlıydı da. Az önce olanlar aklıma geldikçe yanaklarıma kan hücüm ediyordu.

Percy'nin beni salak saçma koruması hiç hoşuma gitmiyordu. Ne zaman bir takım elbiseli birisini görse beni bir yere çekiyordu. Sonunda arabasını bıraktığı sokağa geldiğimizde derin bir nefes alıp arabaya bindim. Percy trafiğe çıkmıştı.

Eve olabildiğince çabuk gelmiştik.  Kevin'ın Percy'nin evinin yerini bilmediğini ummaktan başka çarem yoktu. Bir an evvel annemle konuşmam lazımdı. Kevin salağını işten kovması için onu ikna etmem gerekiyordu fakat o kaçık yine beni bulur intikamını alırdı.

Percy anahtarı çevirip kapıyı açtığında ilk önce benim geçmem için kenara çekildi. Hızlı adımlarla içeri geçtim. Yoğun bir pizza kokusu ciğerlerime hücum etti.

Evi daha çok mavi, gri ve nude tonlarında döşeliydi. Devasa televizyonun yanında koca bir raf dolusu PS4 oyunları vardı. Percy hemen koltuğun üzerinde duran pizza kutusunu aldı ve elinde topumsu bir şekil haline getirirerek mutfaktaki çöpe attı. Ezilmiş kutu hiçbir yere çarpmadan çöpe girdi. Percy sıradan bir şeymiş gibi ortalığa çeki düzen vermeye devam etti. Bu sırada bende, geniş ve yarı olimpik havuzlu bir arka bahçeye açılan sürgülü camı araladım.

"Bunu daha sık yapamalısın."

"Neyi?" Percy bana yaklaştı.

"Camı açmayı, evini havalandırmayı. Özellikle bir şeyler yedikten sonra."

"Bundan sonra yaparım. Tabii bir şartım var." Tek kaşımı kaldırarak Percy'e döndüm. "Evime daha sık gelirsen senin için havalandırırım."

"Benim için değil kendin için yapmalısın."

"Ben ihtiyaç duymam çünkü benim tek oksijenim sensin." Percy elini yanağıma atıp yüzünü bana yaklaştırdığında hızlanan kalbimi durdurmak istemedim. Sıcak dudaklarını dudaklarımın üstünde hissettim. 1 saat önce olandan farklı olarak öpüşleri çok yumuşak ve narindi. Ellerimi göğsüne koyup onu ittirdim.

"Bunun bir öncekiyle bağlı olmadığını söyle."

"Bağlı değil." Ellerini saçlarımda gezdirdi. "İsa şahidim olsun değil." Tekrar dudaklarıma eğildiği sırada çalan telefonumla geri çekildi. "Bakma." Koltuğun üzerinde duran telefonumun ekranına baktım. Arayan Magnus'tu.

"Özür dilerim." Percy'nin kollarının arasından sıyrılıp telefonumu alıp açtım.

"Hey. Dayım gelemeyeceğini ve onu sinirlendirdiğini söyledi. Neler oluyor?" Dudağımı ısırdım.

"Sonra anlatırım. Halam iyi mi?"

"Ah, evet gayet iyi. Babam gelmişti iki gün önce. Ona Norveç'te daha iyi tedavi edilebileceğini söyledi. Annem kabul edecek gibi görünüyor."

"Sen Norveç'e gitmeyeceksin ama değil mi?"

"Okulumdan dolayı evet. Ama annemin yanına tabii ki gideceğim. Ziyaret için, anlarsın ya?" Kısa süreli bir sessizlik oldu aramızda. "Başın belada değil mi?"

Gülümsedim. "Evet."

"Sana bol şans kuzen."

"Teşekkürler. Seni sevdiğimi unutma sakın."

Güldü. "Nasıl unutabilirim ki?" Vedalaşıp telefonları kapattıktan sonra Percy tuhaf bir şekilde bana bakıyordu.

"Ona seni seviyorum mu dedin sen?"

"Ne o kıskandın mı?"

"Hayır. Bilirsin bazen bazı kuzenler sadece kuzen olmuyor..."

"Aman tanrım Percy! Sen ne dediğinin farkında mısın?" Bahçeye çıktım. Percy de arkamdan geldi.

"Bak, özür dilerim."

"Dediğin şey affedilemezdi Percy!"

••

Percy'nin yatağı mükemmel derecede rahatlatıcı bir kokuya sahipti. Percy benim için salondaki koltukların birinde uyuyacaktı. Yaşadığımız tuhaf andan sonra ne olduğumuz hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sevgili miydik emin değilim ama onunla kesinlikle arkadaş olarak kalmak istemediğim kesindi.

percabeth texting (tamamlandı)Where stories live. Discover now