kırk

1.6K 119 25
                                    

Kırk olmuş ya neyse kırkın bin kerameti varmış dkşsşsaşaöw

Ben daha fazla boş atmadan bölüme geçeyim. Yi okumalar!

"Sadece ufak bir kavga. Bu kadar sorun etmeyin."

"Ağabey sorun etme diyorsun da bizden sonra polislerle görüşeceksin."

"Ve aynı zamanda kaşın ve dudağın patlamış, burnunun kanı zor durdu."

"Ama benim burnumun kanaması hep geç durur. Ayrıca her kavgada illa polis sorgusu olur."

"Ayyy! Uzatmayın be. Bırakın da dinlensin çocuk. Sen de sus çenen dinlensin." dedi Şeyma

Ambulansla buraya gelirken öğrendiğime göre Neva ve Lalin firardaydı. Biliyorsunuz onlar henüz 18 değiller ve bardalardı. Az önce Lalinle konuşmama rağmen kız iyi olduğuma ikna olmamıştı. Tıpkı diğerleri gibi. Tamam anlıyorum ben pek kavgaya karışan bir tip değilim ama bu kadar abartmayın yahu!

Sonrasında polisler geldi. Kavgayı anlattım. Gereğinin yapılacağını bildirip teşekkür ettiler ve çıktılar. Bir buçuk saat sonra da hastaneden çıkmama izin verdiler. Gün ağarıyordu.

"Berkay ve Çınar nerde?"

"Eve gittiler Lalinlerin yanına." Kafamı salladım. Konuşmaya üşeniyordum uykusuzluktan.

"Nereye oğlum! Ben taksi çağırdım onunla gidiyoruz." diyince Taner peşinden tıpış tıpış gittim.

***

"Ozan ya uyansana! Arabadan inelim bari lan. Oğlum bak adam bekliyor bizi. OZAN!" Sıçrayarak uyandım. Uykun elini ağzına götürerek "Çok pardon. Ama in artık aaa!" Kısık gözlerle hafifçe kafamı sallayıp indim arabadan. Ve odama gidip duş aldım ve bir saate yatağımdaydım ama maalesef artık güneş tamamen doğmuştu.

Yataktan tekrar kalkıp perdeyi iyice çektim. Tekrar yatıp mışıl mışıl uyudum.

***

Lalin'den:

Herkesi evden yollamıştım ama şu an pişman değilim diyemem. Yemek yapmayı pek başaramam yaptığım Muzlu Keki bile Neva olmasa yapamazdım. Ve şimdi Muzlu Kek'ime kahvaltı hazırlıyordum. Bu saatte ne kahvaltısıysa gerçi saat 18.47!

İşte doyurucu olsun diye omlet yapmaya çalışıyordum. Evet durumum bu kadar vahim. Makarna da haşladım
-kendim için- bakın bu kolay yani! Kahvelerin suyunu ısıtırken de Ozan'ı uyandırmaya gittim.

Kapısını aralık yapmıştı. Aralık kapıdan baktım o kadar güzel uyuyordu ki..! "Ozan" diye fısıldadım olduğum yerden. Duymadı tabiki ben de içeri girdim başta biraz rahatsız olsam da tekrardan uyandırmaya çalıştım. En sonunda başına kadar gelmiştim. Omzunu dürterek tekrar ismini seslendim. Gözlerini araladı sakince. Beni görünce başta şaşırdı sonra da gülümsedi. "Yemek yaptım da. Sana. Gel yiyelim."

Dirseklerinden doğrularak bana çapkın bir gülüş attı. "Sen bana yemek mi yaptın?" Utançla kafamı salladım. Sırtını yatağa yaslayınca elini uzatıp yanağımdan makas aldı. Ağlamaya başladım. Ağzı kocaman açıldı şok içinde bana bakıyordu. "Sen... iyi misin? Canını yakmadım dimi?"

"Yok yok öyle değil. Yani böyle sanki evliymişiz gibi geldi. Off çok romantik geldi."

Kahkaha attı ve ayağa kalkıp sarıldı. Çok cüsseli değildi ama ben biraz minyonum o yüzden kafam boynuna geldi. Tam o boynundan onun kokusu burnuma doldu. Ağlamam daha da şiddetlendi. Hıçkırıyordum falan. Yine şok içinde yüzüme baktı "Lalin sen iyi misin?"

Kimsin Sen? | TextingWhere stories live. Discover now