"Rektörünüz zaten tanıdığım bir arkadaşım. Ona da haber verdim. SeokJinin girişinde herhangi bir sıkıntı çıkmayacaktır. Sana da bugün için esneklik tanıyacaklar derslerden istediğin zaman çıkabilirsiniz beraber. Bir sorun olursa beni ararsın. O zaman... Size iyi eğlenceler."

"Teşekkürler efendim." deyip adamın çıkmasını bekledim. Kapı kapandıktan sonra da önce SeokJini yatağa oturtup tişörtünü değiştirdim. Sıra pantolonuna geldiğinde ne kadar yüzüm kıpkırmızı olsa da ona bakmadan etrafı inceleyerek pantolonunu giydirmeyi başarmıştım. Ayağına da spor ayakkabılarını geçirip son kez uzaktan baktım. Enfes görünüyordu.

"SeokJin..."

Ses tonumdan bir şeylerin yanlış gittiğini sanmıştı. Gözleri önce kendi üzerinde ardından benim yüzümde gezmişti.

"Seni böyle götürürsem herkes üzerine atlar! Olmaz. Çıkarıyoruz bunları. Seni pijamalarınla götüreceğim."

Gülmeye başlayınca bende gülümseyip telefonumu elime almıştım.

"O zaman gidelim mi?"

Gözleri sandalyenin üzerinde duran tişörte gittiğinde unutmadığını anlamıştım. İlla bana da giydirtecekti.

"Tamam tamam giyiyorum." deyip mevcut tişörtümü çıkardıktan sonra onun bana büyük gelen tişörtünü üstüme geçirmiştim. Aynaya döndüğümde her ne kadar büyük dursa da fena görünmediğini kanaat getirmiştim. Eh, yıllarca aynı tişörtü giyince böyle şeylerin hoş gelmesi pek de şaşırtıcı değildi.

SeokJine dönüp "Oldu mu?" diye sorduğumda eliyle beni yanına çağırmıştı. Yanına gidince de tişörtün önünü hafifçe pantolonumun önüne sıkıştırmıştı. İşi bittikten sonra da kafasını sallayıp gülümsemişti.

"Çıkalım artık." deyip çantamı omzuma attıktan sonra SeokJini arabasının arkasından ittirerek odadan çıkardım.

———————

Şoför bizi okulun kapısına kadar bırakmıştı. Beraber SeokJini sandalyesine oturttuktan sonra da yanımızdan ayrılmıştı. Şimdi ise okulun önünde durmuş öylece bekliyorduk. Banklarda oturan bizim tayfayı görebiliyordum. Onlarla karşılaşmak için hala hazır değildim. SeokJinin kafasını bana çevirdiğini görünce elimi omzuna koydum.

"Bizimkiler hemen karşıda oturuyor SeokJin. Onlarla karşılaşmaya hazır değilim."

Elini omzumdaki eline koyup hafifçe sıkmıştı. O an içime dolan cesaretle okuldan içeriye girmiştim. Bizimkilere bakmamaya özen gösteriyordum ama onların gözleriyle beni takip ettiklerinin de farkındaydım. Sadece onlar da değildi aslında. Bahçede bulunan herkesin gözü üzerimizdeydi. Nedeni de ya tekerlekli sandalyede gördükleri çocuğa acımalarıydı ya da SeokJinin ultra yakışıklı suratıydı. İkisinin de olmasını istemiyordum. Karşıdaki kafeye doğru sürerken SeokJine doğru hafifçe eğilerek konuşmuştum.

"Kahve içmeye ne dersin?"

Kafasını sallamıştı.

"Peki istediğin bir şey var mı? Çilekli süte ne dersin?"

Bu sefer olumlu anlamda kafasını sallamıştı. Kare gülümsememi yüzüme yerleştirdikten sonra kafenin hemen yanındaki büfeye gidip iki kutu çilekli süt almıştım. SeokJininkinin pipetini taktıktan sonra eline verdim. Ardından kendiminki için de aynısını yapıp biraz ilerideki boş banka sürdüm. Bankın ortasına yerleşip SeokJini de kendime doğru döndürdüm.

KOMOREBI |TAEJIN|Where stories live. Discover now