Bölüm 14

4.2K 165 18
                                    

( Emir SAYLAN 'dan...)

Misafirlerimi yollamış, odama geçmiştim. Penceremin önünde geceyi izliyordum. Aklımda Leyla... Demek bir abisi vardı ve onu kaybetmişti. Acaba ne olmuştu da ölmüştü? Sorsa mıydım acaba? Yok... Soramazdım. Sorup da canını yakamazdım. Aslında, hakkında bilmediğim öyle çok şey var ki... Ama soramıyorum, yapamıyorum. Anlatmak istemiyor, biliyorum. Sorsam kaçacak, uzaklaşacak benden. Bunu göze alamam. Onu kaybetmeye dayanamam. Bildiklerim yeter bana. O, iyi biri. Bunu bilmek yeterli.

( Leyla BAYRI 'dan...)

Eve geldiğimde odama çıktım hemen. Üzerimi değiştirip, ilaçlarımı aldım. Bıktım bu ilaçlardan! Niye uğraşıyoruz ki? Olmayacaksa olmasın. Bana verilen hayat ne kadarsa onu yaşayayım. Fazlasında gözüm yok. Ama şimdi değil. Şimdi olmaz. Biraz daha zaman lütfen! Emir'e söz verdim. En azından, Emir'in güvenip sevebileceği bir kadın bulduğunu görene kadar...

Bu düşünce, içimde bir şeylerin kırılmasına sebep olmuştu. Kalbimin sıkıştığını hissettim. Nefes alamadım sanki. Ne oluyor Leyla? Saçmalama. Kendine gel. Sen, ona yardım etmek, borcunu ödemek için buradasın.

Yatağıma uzanıp düşünmeye başladım. Yaşanalar, bir film şeridi misali geçiyordu gözlerimin önünden.

" İki kardeştik. Abim Sinan ve ben. Varlıklı bir ailenin çocuklarıydık. Ankara'nın köklü ailelerinden birinin... Mutlu bir yuvada, sevgiyle büyüdük. Abim, uçarı bir delikanlıydı. Yakışıklı, çapkın, şımarık... Ben, onun aksine daha sakin bir tiptim. Ama onun yanında, ona ayak uydurmaya çalışıyordum. Çok değerliydi benim için. Ara sıra tartışsak da iyi anlaşıyorduk. Hiç ayrılmıyorduk birbirimizden.

Babam, abimin üniversite eğitimini yurt dışında tamamlamasını isteyince, abim büyük bir memnuniyetle kabul etti bunu. Önce o gitti. Bir yıl sonra da beni yanına çağırdı. İki kardeş, yeni bir hayata başladık orada.

İki yılın sonunda, iyice alışmıştık Amerika'ya. Abim de ben de işletme okuyorduk. Ben onun bir alt sınıfındaydım. Abimin derslerle pek ilgisi yoktu. Yani çok çalışkan bir öğrenci değildi. Gezmeyi tozmayı, arkadaşlarıyla eğlenmeyi tercih ediyordu. Ben ise çok hoşnut değildim bu durumdan ama onu kırmak da istemiyordum. Zaman zaman tartışsak da yanında olmaya, ona uyum sağlamaya çalışıyordum. Sırf o istedi diye, saçlarımı kısacık kestirdim. Kızıla boyadım. Kıpkırmızı saçların altında, masmavi gözler daha da dikkat çekici hale gelince lens kullanmaya başladım. Şimdi abim gibi siyah gözlü olmuştum.

Bu sırada abim, bir kadına aşık olmuştu. Kadın diyorum, çünkü abimden epey bir büyüktü. Şuh görünümlü, sinsi bakışlı biriydi. Bir türlü kanım ısınmamıştı ona. Yine karşı karşıya gelmiştik abimle. Ama 'Ona aşığım, evlenmek istiyorum.' dediğinde elim kolum bağlanmıştı. Abim gibi aşka inanmayan biri, ilk kez, aşığım diyor, evlenmek istiyordu. İstemeyerek de olsa boyun eğdim buna da. 'Tamam!' dedim. Keşke demeseydim. Abimi üzseydim, kırsaydım da o kadınla olmasına izin vermeseydim. Keşke pes etmeyip direnseydim.

Abim, annemle babama bile haber vermişti. O yıl okulda son senesiydi. Mezun olmasına kısa bir süre kalmıştı. Okul bittiğinde evlenecekti. Bizimkiler bana, o kadının nasıl biri olduğunu sorduğunda, abimin yalvaran bakışları karşısında düşündüklerimi söyleyemedim. Yalan söyledim! Mutlu görünüyordu abim. Planlar yapıyordu geleceğe dair.

Sonra bir gün... Evde ders çalışırken abim geldi. Öyle bir geldi ki... Yıkılmıştı adeta. Ruh gibiydi. Konuşması için çok uğraştım. Sonunda anlattı her şeyi. O kadının evindeyken, başka bir adam daha gelmişti ve onları uygunsuz bir durumda yakalamıştı. Çıldırmıştı adam. Kadına söylemediği kalmamıştı. Ama kadın umursamamış, adamı ciddiye almamıştı. Abim duruma müdahale etmek istediğinde onu da kovmuştu.

Melek Misin Şeytan Mı?Where stories live. Discover now