Bölüm 13

4.5K 185 22
                                    

( Emir SAYLAN 'dan...)

Eve vardığımızda Melek Anne ve Nedim Baba sevinçle karşıladılar bizi. Hep birlikte mutfağa geçtik. Yeşim ve Selim eve geldiğinde hep böyle olurdu. Mutfağa geçerdik birlikte. Hanımlar yemeği hazırlarken, biz erkekler de onlara, sohbetimizle eşlik ederdik. Yine öyle olacaktı.

Melek Annem mönüyü belirlemiş, çayı hazırlamıştı. Masaya oturup çay içtik önce. Kısa bir sohbetin ardından, hanımlar yemekleri yapmak için ayaklandılar. Melek Annem meşhur dolabını açıp, üç mutfak önlüğü çıkardı. Birini kendi taktı, birini Yeşim'e, mavi olanı da Leyla'ya uzattı. Benim bakışlarım Leyla'daydı tabi ki. Önlüğü aldı. Çıkardığı ceketini sandalyeye bırakıp, gömleğinin kol düğmelerini açtı. Gömleğin kollarını özenle kıvırıp, önlüğü taktı. Bir mutfak önlüğü, bir insana bu kadar mı yakışırdı! Öyle tatlı olmuştu ki...

Böyle düşünen sadece ben değildim. Melek Annem sevgiyle yanağını okşadı.

M: Maviş kızım benim. Ne tatlı oldun böyle.

Hafif bir tebessümle karşılık verdi Leyla. Utanmıştı. Hep böyleydi. Ne zaman kendinden övgüyle söz edilse, utansa, başını önüne eğer, belli belirsiz tebessüm ederdi.

M: Hadi kızlarım iş başına. Beylere mükellef bir sofra kuralım.

Hemen bir iş bölümü yaptı Melek Anne ve işe koyuldular. Biz de hem onları izliyor hem de sohbet ediyorduk. Tabi arada da küçük yardımlar.

Leyla işe, marulları yıkamakla başladı. Marul yapraklarını tek tek yıkayıp, süzülmesi için özenle yerleştirdi bir kaba. Sıra maydanozlara geldi. Yapraklarını saplarından ayırdı önce. Bunu öyle hızlı ve kıvrak el hareketleriyle yapıyordu ki... Sonra Melek Annem domates doğramasını istedi. Yıkadığı domatesleri tezgaha alıp, kabuklarını soydu önce. Oldukça da başarılıydı. Melek Annem, "Bir kadın domatesin kabuğunu soyarken, domatesi ezer ya da suyunu akıtırsa, bil ki o kadın beceriksizdir." derdi hep. Leyla, ne ezmişti domatesleri ne de sularını akıtmıştı. Bu da gösteriyordu ki o, becerikli bir kadındı. Soyduğu domatesleri kesme tahtasına alıp, doğramaya başladı. Büyük bir ustalıkla kullanıyordu bıçağı ve oldukça hızlıydı. Bu sırada bana seslendi Melek Annem.

M: Emirciğim! Arkandaki dolaptan bir tabak alıp, Leyla'ya versen... Domatesleri koyması için.

Kısa bir an yüzüme baktı Leyla. Ayağa kalkıp bir tabak aldım dolaptan ve onun yanına gittim. Diğerlerine baktım. Selim, Nedim Babamla; Yeşim, Melek Annemle hararetli hararetli sohbet ediyordu. Bizimle ilgilenen yoktu. Tabağı bırakırken, Leyla'nın kulağına eğilip fısıldadım.

E: Kadınların bir şeyler doğrarken rahatladıklarını duymuştum. Yani sinirlerine iyi gelirmiş.

Hala domatesleri doğramakla meşguldü. Yüzüme bakmadan, fısıltıyla cevap verdi.

L: Doğru duymuşsunuz.

E: Bu durumda sinirinin geçmiş olması gerek.

Yüzüme baktı.

L: Tam olarak değil.

Konuşurken, elindeki bıçağı bana doğru sallamıştı. Gülümsedim.

E: Galiba sinirinin tam olarak geçmesi için, o bıçakla domatesleri değil de beni kesmen gerekecek.

Bıçağı bana yönelttiğini fark edince hemen geri çekti.

L: Tamam... Huysuz, inatçı, ukala olabilirim. Ama cani değilim.

Kendini böyle tarif ederken öyle sevimli oluyordu ki. Daha sıcak gülümsedim.

E: Korkmama gerek yok yani?

Melek Misin Şeytan Mı?Where stories live. Discover now