2. Bölüm

1.7K 108 30
                                    

Genç adamın akşamdan kalma yarı çıplak halini görünce kızgınlıkla oğluna bakan Bay Kim Ta Sun kolundaki Rolex'i işaret edip 'Yarım saat sonra şirkette ol!' diye gürledi. Hiddetle kapıya yöneldi, biran önce oğlunun evinden ayrılmak istemişti. Tam çıkıp gidecekken aniden dönüp gözleriyle "Şu kızdan da kurtul!" der gibi bir bakış attı.

Bay Kim'in çıkmasının ardından Jeong da sinirle boynundaki havluyu çekip almıştı. Yine aynı sinirle elini ıslak saçları arasında kaydırıp merdivenden inen Hanah'a döndü "Duydun işte benim çıkmam lazım, sen de hava alanının yolunu biliyorsun zaten"

Jeong odasındaki dolabın kapağını açıp elini gömleklerinin üzerinde gezdirirken rastgele beyaz bir tanesini seçip giydi. Aynı şekilde beyaz bir de spor ceket aldı üstüne, kapıya doğru yönelirken Hanah'ın çıkmış olduğunu görünce biraz olsun rahatladı. Arabasına atlayıp asfaltı ağlatırcasına bir kalkış yaptıktan sonra şehrin trafiğine karıştı. Şirketin kapısına geldiğinde koşarak kapıyı açmaya gelen görevliye anahtarları atıp kafasını şirketin yüksek binasını tamamen görebilmek için havaya kaldırdı. Derin bir nefes alıp şirketin girişindeki görkemli dönen kapıya yöneldi. Babası bu binadayken şirkete değil de hapishaneye giriyormuş hissediyordu. Gergindi çünkü birazdan başına gelecekleri az çok biliyordu. Yıllardır bu şirketi yönetmesine rağmen babası hep müdahil olmaya çalışmış ve Jeong'un aldığı kararlara hiçbir zaman güvenememişti. Küçük yaşlarından itibaren babasıyla hep bir çatışma içindeydi ve her seferinde kendini kanıtlamaya çalışırdı. İşte bu düşünceler içindeyken asansör gelmek istediği katın önünde durmuştu. Kendi ofisine yöneldiğinde babasının orada olduğunu tabi ki biliyordu. Minah eliyle ofisin kapısını işaret edip "Efendim, babanız..." demişti ki Jeong elini bıkkınlıkla beline koyup "Biliyorum." Dedi ve ardından "Telefon bağlama." Diye ekledi

Kim Jeong Hoon birkaç adım atıp ofisin kapısının önüne geldiğinde. Kolundaki saati kontrol edip daha yarım saatin dolmasına dakikalar olduğunu görünce babasına inat oturup beklemeye karar verdi. Sonuçta uslu bir çocuk olup denildiği gibi yarım saat sonra şirkette olmalıydı(!). Babasına o kadar inattı ki son 5 saniye kala kapıyı tıklatıp içeri girdi.

Bay Kim gözünü saatinden ayırıp içeri giren Jeong'a baktı. Oğlunun huyunu bildiği için fazla üstelemedi. Eliyle masanın önündeki koltuğu işaret edip oturmasını bekledi.

Jeong oturduktan sonra yıllardır babasının yanında çalışan en yakın adamı Lee Se Jong'a baktı ve babasına döndü "Sizi dinliyorum baba." Adam babasının sağında her an emir almaya hazır gibi duruyordu

Bay Kim söze başlamadan önce oğluna dönüp elindeki dosyayı ona doğru fırlattı.

Jeong ise dosyada olanları tahmin ettiği için açıp bakma gereği bile duymadan babasına dik dik bakmaya devam etti. "Evet?" dedi sakin bir ses tonuyla.

Bu umursamazlık üzerine Bay Kim sesinin tonunu yüksek tutarak "Bu rapordaki rakamlar da ne demek oluyor? Son zamanların en sert düşüş!."

Genç adam derin bir nefes alıp "Biliyorum" dedi açıklamak adına. "Ancak..." deyip söze başlayacaktı ki:

"Kes! Bahane duymak istemiyorum." Diyerek sesini yükselten babası sözlerini yutmasına neden olmuştu.

Bay Kim oğlunun sözünü bitirmesine izin vermeden "Biliyorsun ama bu durumu düzeltmek için çalışacağına elin nereden geldiği belli olmayan kadınlarıyla gününü gün ediyorsun. Ben seni bu şirketin başına holdingimi daha iyi yerlere getiresin diye geçirdim, benim sayemde sahip olduğun parayla kızlara hava atasın diye değil!" Bay Kim oğlunu bu kadar acımasızca yargılarken Jeong ise duyduklarını hazmetmeye çalışıyordu.

Yıllardır en az babası kadar bu şirkete emeği geçmişti kurucusu o değilse bile yükselten kesinlikle o ve ekibiydi. Şimdi kıytırık bir düşüş için yaptığı bütün her şeyin göz ardı edilmesi, dahası saygı duyduğu Sekreter Lee Se Jong'un önünde aşağılanması iyice kabul edilemez noktaya gelmişti ama Jeong aklından geçenleri tabi ki babasına söylemedi. Araları zaten limoniyken ortamı daha da kızıştırmak hiç akıl kârı bir iş değildi. Sıktığı yumruğunu açıp dizine koydu ve kalkarken "Peki, ben gidip işimin başına geçeyim o zaman, madem bir şey yapmamışım bari bundan sonra çalışayım" diyerek babasına artık bu kızgınlığının pek de etkilemediğini hissettirmeye çalıştı. Ancak ciddi anlamda onuru üstüne kara gölgeler doluşmuş gibi bir hisle boğuşuyordu.

Buz İçindeki Aşk [Tamamlandı]Where stories live. Discover now