21. Bölüm

1K 64 7
                                    


Yuhwa'nın almak istediği şeyi gören Siwon 'Bu ne böyle fıstık? Pek de ihtiyacın varmış gibi durmuyor' dedi gülerek

'Benim için değil' diyerek sinsi bir bakış atan Yuhwa, mağazadaki görevliye dönüp 'Alıyorum'

O sırada daha çok yer gezmek isteyen Siwon, o koca şeyle rahat hareket edemeyecekleri için 'Boş ver, sonra alırsın. Şimdi uğraşmayız' dedi Yuhwa'nın Jeong'dan intikam almak için bu şeyi istediğini bilse, en başta o keyiflenirdi kuşkusuz.

Yanaklarını şişiren, Yuhwa biranda içinde tuttuğu tüm nefesi dışarı salıp 'Of ama ben bundan istiyorum' diyerek küçük bir çocuk edasına büründü. Siwon yanındayken dilediğince naz yapabilme lüksünün olduğunu biliyordu.

O sırada konuşmalara şahit olan mağaza görevlisi genç çocuk 'Eğer almak isterseniz, evinize gönderebiliriz Bayan Kim' dedi Yuhwa'yı basında yoğunlukla yer alan "TS Group ve Kim Jeong Hoon" haberlerinden tanımıştı. İçine girdiği ailenin getirdiği gücü böylesine ufak bir konuda bile hisseden Yuhwa, nedense Siwon'un gözlerine bakamamıştı. Siwon durumu fark edip Yuhwa'nın yanına geldi 'Fıstığım benim, kimin karısı olursan ol asla değişmeyeceğini biliyorum'

Yuhwa ise duyduğu bu sözlerle üstünden büyük bir yük kalkmış gibi ferahlamıştı 'Abi lütfen hep yanında ol' dedi, o an çekik Sherlock Holmes'üne sarılmak istese de Siwon'un çalan telefonu yüzünden uzaklaşmasıyla, kendisi de kasaya gitti. Ücreti ödeyip gerekli bilgileri de görevlilere verdikten sonra karizmatik kocasının bu minik(!) hediyeyi görünce yüzünün alacağı şekli düşünüp keyifle kıkırdadı. Eğlenceli olacaktı...

Öte yandan telefon konuşmasını 'Tamam, tetikte olurum efendim' diyerek kapatan Siwon'un keyfi kaçmıştı ama yine de Yuhwa'nın yanına gelirken zorda olsa yüzüne bir gülümseme yerleştirmiye başarmıştı. Yuhwa o dükkanda biraz daha oyalanmış ve Siwon gelince ona göstermek adına bir şey seçmişti ancak abisinin yüzündeki eski sıcak gülümsemenin bir anda yerini gergin hatlara terk etmesiyle elindekileri rafa bırakıp çıktı.

Mağazanın dışında bir süre ne etrafta göz gezdiren Siwon içinde beliren kötü hissin nedenini anlamaya, daha doğrusu o nedeni ortadan kaldırmaya çalışıyordu.

Rahatsız etmemek adına Siwon'u sessizce izleyen Yuhwa sonunda dayanamayıp 'Ne oldu?' diye sordu. Kolunu tutmuş gözlerine bakmasını sağlamaya çalışıyordu.

Sadece 'Ayakta olmaz' diyerek oturacak güzel bir kafe bulana kadar zaman kazanan Siwon, sonunda cadde üstündeki iki Starbucks kafesinden birinin önünde durdu. Sabah yağan yağmur yüzünden öğleden sonra açılan bahçe kısmına geçip oturdu, kapalı alanlardan sıkılmıştı.

Siparişleri verdikten sonra 'O telefondan sonra ne oldu da yüzün düştü?' diyerek sorusunu yineleyen Yuhwa, aslında konuyu az çok tahmin edebiliyordu ama yine de ayrıntısıyla bilmek istedi ancak böylelikle ona yardımcı olabilirdi.
Deri siyah ceketinin fermuarını yukarı çeken Siwon, ağzını ve burnunun uç kısmını yakasına gömmek istedi. Sonbaharın serin rüzgarları, dokunduğu kişiye varlığını hissettirmek amacıyla sanki daha da inatçı olmuştu bugün. Rüzgarın kafenin güney kısmındaki pankartı sallarken çıkardığı tok uğultu zaman zaman trafik gürültüsünü bastırıyordu. Bir süre gözlerini kapatıp diğer duygularıyla etrafı inceleyen Siwon sonunda konuşmaya karar verip Yuhwa'ya döndü 'Bir şey olduğu yok, yani şimdilik... Aslında bir sorun olup olmadığına emin değilim, işle ilgili bir durum' dedi sonra masaya önce Yuhwa'nın sıcak çikolatasını sonra da kendi sert kahvesini bırakan 20lerin başındaki civciv sarısı saçlı genç çocuğa teşekkür edip uzaklaşmasını bekledi.

Kahvesinden bir yudum alıp devam etti 'Senin de fark ettiğin gibi son bir kaç haftadır çok yoğundum, eli kolu her yere uzanan lanet bir rus mafyasının Seul'de kurduğu daha doğrusu kurmaya çalıştığı düzeni yıkmaya çalışıyorduk'

İki eliyle tuttuğu bardaktan bakışlarını ayırıp 'Sonuç?' diye soran Yuhwa, Siwon'u kızdırmıştı

'Hey! Seni çirkin, tabiki başarılı olduk!'

Gülümseyen Yuhwa 'Haklısın, başka bir ihtimal yok zaten' dedi uzanıp Siwon'un elini tuttuktan sonra 'Peki seni düşündüren ne?'

'Dün akşam şüphelilerden biri tedavi gördüğü hastaneden bir polis memurunu yaralayıp kaçmış ama şüpheli dediğime bakmakod adı;gölge. Adam tıpkı antitank mayını gibi tehlikeli bir bomba. Para için yapamayacağı şey, öldüremeyeceği insan yok. İnan bana Yuhwa onun gibi bir katili hiç görmedim, gözlerinde bir parça bile duygu yok yada varsa çok iyi saklıyor bilmiyorum'

'Ama o azılı manyağı bizzat kendi ellerinle yakalayıp, kelepçeyi taktın değil mi?' diyerek lafın sonunu tahmin ettiğini gösteren Yuhwa, Siwon'u güldürmüştü.

'Evet, onu ben hakladım ama bunu yaparken de bir kaza kurşunuyla kardeşini vurdum. O genç çocuk abisine gelecek kurşunun önüne atladığında yapabileceğim hiçbir şey yoktu' dedi. O anları hatırlayınca yüzünü ekşitti, mesleğe başladığından beri hiç böylesine büyük bir hata yapmamıştı.
'Ve Gölge kardeşi kan kaybetmesine rağmen teslim olmak istemedi, tabi bu yüzden çatışma devam edince o gence müdahale edilmesi için artık çok geç olmuştu'

Kaşlarını çatıp, alnını ovalayan Yuhwa Siwon'un anlattığı her şeyi tekrar aklından geçirdi 'Yani şimdi intikam almak isteyebilir diyorsun öyle mi?'

Siwon yavaşça başını sallayıp onayladı 'Onu bir kere hakladım, tekrar haklayabilirim ama canımı sıkan şey. Sizi, yani seni ve Hye'yi hedef alabileceği. Size bir şey olursa yıkarım bu dünyayı anlıyor musun? Taş üstünde taş bırakmam Yuhwa, eğer sizi koruyamazsam kendi kafama sıkarım'

Bu sözleri söylerken bakışları o kadar sertti ki, Yuhwa iliklerinde hissetti kararlılığı.

Sonrasında ikisi de konuyu değiştirdi, Siwon işle ilgili konularını bir tek Yuhwa'yla konuşurdu çünkü onun bakış açısının her kadından farklı ve cesurca olduğunu biliyordu durum böyleyken onunla konuşmak hep en sevdiği ve yokluğunda en çok aradığı şey olurdu.
İçeceklerini bitirdikten sonra ikincisini istemeden kalktılar Siwon'un merkeze geçmesi gerekiyordu ancak tam Yuhwa sandalyesine eğilmiş arkaya astığı çantasını alırken, Siwon kafenin yan sokağına yanaşan araca bakıyordu. Biraz daha yaklaşan siyah BMW'nin ön camından açıkça görünen Baretta marka silahın uzun beyaz namlusu Yuhwa'ya doğrulmuştu. Saniyenin onda birlik bir kısmın karar verip silahını çeken Siwon, Yuhwa'nın önüne geçip 'yat yere!' diye bağırdı.

Sadece birkaç saniye süren bu anlar Yuhwa'nın, en az 2 tanesinin karşı taraftan geldiğine emin olduğu 6 el kurşun sesiyle dolmuştu.

Siwon Gölgenin girdiği caddenin kalabalık olması sebebiyle uzaklaşan aracın arkasından ateş etmekte her geçen saniye zorlanıyordu. En sonunda gözden kaybolan BMW'nin ardından hızla Yuhwa'nın yanına geldi 'İyi misin? Yaralandın mı?' diye sordu endişeyle o sırada sol yanında akan sıcak sıvıyı önemsemeyerek.

'E evet, bir şeyim yok' diyerek Siwon'a bakan Yuhwa masanın ucuna tutunup ayağa kalktı. Kalbi, salgılanan adrenalin yüzünden hızla atmaya devam ediyordu 'Sen...Sen iyi misin?' diye sordu endişeli gözlerle ancak Siwon cevap vermeyip etraftaki insanların iyi olup olmadığını kontrol etmek için 'Yaralanan...' demişti ki omzunun altında hissettiği yakıcı acıyla anlık bir inilti çıkardı.

Yuhwa korku dolu gözlerle 'Yaralandın mı?' diye sorunca onu sakinleştirmek için 'Hayır, ben iyiyim' diyen Siwon çok değil 2-3 saniye sonra birkez daha sol omzunda varlığını hissettiren kurşun yarasını tutmak zorunda kaldı.

Sağ eliyle iyice bastırırken 'Ah!' diye bir ses çıkarıp ayağının dibinde duran sandalyeye çöktü. Yuhwa'nın gözünden oluk oluk boşalan yaşları görünce onu üzmemek adına yerinden doğrulmaya çalıştı ancak bunu yapmasıyla şiddetli bir acı boynundan aşağı doğru iniverdi. Kafası geriye düştü, her şey karardı...

O anda kanı çekilen Yuhwa hızla diz çöküp Siwon'un montunun fermuarını indirdiği anda tüm soğuk kanlılığını kaybeden Yuhwa lacivert beyazlı polo t-shirtün nerdeyse yarısını kaplayan kanı görünce anlık bir algılama sorunu yaşadı. Hızla boynunda ki fuları çıkarırken biran gözü garsona kaydı muhtemelen elindeki telefonla 119'u arıyordu. Bu yüzden etrafta çılgın gibi 'ambulansı arayın' demesine gerek kalmadığını fark edip elindeki beyaz şerit halindeki fularını toparlayıp Siwon'un yarasının üstüne bastırdı. Titreyen sesiyle 'Abi, abi lütfen aç gözlerini' dedi kurşunun kalbine isabet etmediğini anlayabilmişti sadece ama akan kanın sıcaklığı bile korkudan tir tir titremesine neden oluyordu. Soğuk kanlı davranması gerektiğinin farkındaydı ama dağ gibi güçlü olduğuna, yenilmez olduğuna inandığı abisinin şimdi kanlar içinde kaldığını görmek, ona bir şey olacağı korkusunun her hücresine yayılmasına yetmişti dolayısıyla sakin olmak bir yana aklını kaybetmemek için uğraşması gerekiyordu.

Ne kadar sürmüştü bu korku hali, ne kadar 'Siwon uyan' diye yalvararak saçını okşamıştı abisinin bilmiyordu. Ama ambulans geldiğinde ona asırlar gibi gelen bu sürenin sadece birkaç dakikadan ibaret olduğunu aracın içindeki dijital saate bakarak anladı.
'Lanet olsun bu araba neden daha hızlı gitmiyor' diye bağıran Yuhwa, 'Hanımefendi endişelenmeyin'diyerek omzuna dokunan sağlık görevlisine bir anlık bir bakış attıktan sonra
'Ben...özür dilerim' dedi Siwon'un yanına geçip aşağı sarkan elini avuçları arasına aldı. Gözyaşları artık kurumuş ve yanaklarında rahatsız bir his bırakmıştı.

O sırada etraftaki sesleri belli belirsiz seçen Siwon gözlerini açmaya çalışıyor, yerinde doğrulmak istiyor fakat bedeni kan kaybı ve acıdan güçsüz kaldığı için bunu başaramıyordu. Ambulans kulakları delen sirenini hastane bahçesine doldururken kendinde topladığı bir damla güçle Yuhwa'nın elini sıkan Siwon 'Fıstık' dedi inilti gibi çıkan bir sesle ve boğazı kupkuru olduğu için yutkunup devam etti 'O o pislik hala dışarda güvende değilsin'

Siwon'un elini öpüp 'Lütfen kendini yorma abi, bak iyiyim işte. Hem kötüye bir şey olmaz' dedi ve yüzüne mizah duygusundan uzak bir gülümseme yayıldı

Onun gibi gülmek isteyen Siwon canı yandığı için başaramamıştı. Gözleri tekrar kararırken dilini ısırdı bilincini kaybetmemek için 'Jeong'a haber ver, ne olursa olsun, anlıyor musun? Ne olursa olsun' dedi. Fısıltı halinde konuşuyordu 'Seni koruyabilecek tek kişi o'

'Yah! Takım Lideri Choi sana beni düşünme demedim mi?' Yuhwa gerçekten öfkelenmişti, bu adam nasıl kendi canını hiçe sayıp da kan bağı olmayan biri için endişeleniyordu?

Öte yandan içindeki huzursuzlukla başa çıkmaya çalışan Jeong, Yuhwa'yı görmek, sesini duymak istiyordu. Eline aldığı telefonla defalarca karısını aramış fakat ulaşamamıştı. Sanki dev bir el göğsünün üstüne baskı uygulayıp kalbini sıkıştırıyordu. Nefes almakta zorlanıp kravatını gevşetti, o sırada kapıyı çalıp içeri giren Minah 'Efendim toplantınız vardı' dedi tam çıkacakken Jeong'un sözüyle durdu

'Yuhwa'nın nereye gittiğini biliyor musun?'

'Hayır, efendim'

'Peki' diyerek askılıktan ceketini alan Jeong, çıktıktan sonra tekrar şansını denemek isteyip telefonunu çıkardı ancak yine çağrısına cevap alamıyordu.

'Nerdesin be güzelim' diyerek telefonuna bakan Jeong sertçe birine çarpınca hafifçe geriledi. Beyaz gömleğinin sağ kısmına sıçrayan kahve lekesine bakarken 'Kahretsin' diye söylendi. Zaten başı kalabalıktı bir de bununla mı zaman kaybedecekti.

'Ben... Ben çok özür dilerim' diyerek elindeki kahve kupasını yakındaki çöp kutusuna atan Yuri, gözlerini açık kahverengi lekeye dikmişti.

'Sorun değil' diyerek kibarlık yapan Jeong, çarptığı kişinin Yuri olduğunu fark etmemişti. Gerçi fark etse de pek bir şey değişmezdi. Ofisine doğru yönelip Minah'tan yeni bir gömlek isterken telefonunun yokluğunu hissetmedi.

Jeong gittikten sonra eğilip yerdeki kalemini alan Yuri o sırada Samsung Galaxy S3'ün parlak ekranını fark etti.

Hastanede Siwon'un alındığı odanın dışında duvarın dibine çöken Yuhwa gücünün tükendiğini hissediyordu, kim olduğuna dikkat etmediği birinin uzattığı suyu içtikten sonra ellerinin titremesi iyice azalmıştı. Gözü çantasına takılınca aklına Jeong geldi şimdi ona çok ihtiyacı vardı. Korumasından ziyade yanında olması içindi bu. Telefonunu açtığında ekranda beliren 12 cevapsız aramaya dikkat etmeyip zaman kaybetmeden kocasını aradı.

Yuri ise elindeki telefonu evirip çevirirken sahibinin Jeong olup olmadığını anlamaya çalışıyordu ancak o sırada telefon titremeye başlayınca ekranda ki "Kraliçem" yazısını gördüğünde, kalbinin derinliklerinde beliren ince sızıyla birlikte bu şeyin Jeong'a ait olduğunu anlamıştı.

Kendini toparlayıp ısrarla çalan telefonu kulağına götürdü 'Alo?'

Yuhwa duyduğu kadın sesiyle yanlış birini aradığını düşünüp, kontrol etti ancak numara doğruydu ama kocasının telefonuna çok sonradan Yuri olduğunu fark ettiği bir kadın cevap vermişti. Yinede fazla üstünde durmamaya çalışıp derin bir nefes aldıktan sonra 'Kim Jeong Hoon'a verir misiniz lütfen'

Telaşla karışık Jeong'un odasının kapısına bakan Yuri 'Gömleğini giydikten sonra sizi tekrar arasa?' diye sordu

Duyduklarıyla kalbinin artık bu hayattan istifa etmek istediğini hisseden Yuhwa sabahtan beri yaşadığı şeylere bir de bunun eklenmesiyle iyice çıldırmıştı.
'Lanet olsun!' diye bağırdı, hastane koridorunun beyaz renkli duvarlarına telefonunu fırlatıp etraftaki insanların kınayan yada acıyan bakışlarına aldırmadan başını duvara dayayıp sessizce akıttı göz yaşlarını. Bir kez daha mı ihanete uğramıştı? Üstelik ona çok ihtiyaç duyduğu böyle bir zamanda...

-Bölüm Sonu-

Buz İçindeki Aşk [Tamamlandı]Where stories live. Discover now