• Bölüm 8 •

6.7K 341 237
                                    

Ateş'in kanının,depomun asfaltının her yerinde gezdiği gerçeği ile duvarı izliyordum. Neden yapmıştım? Neden zamanında sevdiğim hatta taptığım adamı vurmuştum? Neden?..

...

Depo iğrenç bir şekilde ceset kokuyordu ve yerlerdeki kan artık yapışkanımsı bir hâle gelmişti. Yoğun demir kokusu ile birlikte burada yüzlerce insanı bayıltabilirdim.
Neredeyse 5 gündür depodan çıkmamış,su ve sigara dışında hiçbir şey tüketmemiş öylece Ateş'in cesedini izliyordum. İnanıyordum,daha mutlu olduğuna inanıyordum.

"Duru?"

Duyduğum ses,beni sanki bitkisel hayattan uyanmışım gibi iyi hissettirmişti. Aylar belkide seneler sonra ilk defa heyecan duygusu damarlarıma erişmişti. Yavaşça arkamı döndüğümde gördüğüm surat,dudaklarıma buruk bir gülümseme bırakırken ayaklarım benden habersiz adımlamaya başlamıştı bile.

Hareketsizlikten çelimsiz kalmış kollarımı boynuna dolamış ve huzur verici kokusunu içime çekmiştim.

"Onur.."

"Duru'm.."

Onur benim en sevdiğim insanlardan biriydi. Benim paraya ihtiyacım olduğu zamanlarda beni çalıştığı yere götürmüş ve birlikte çalışmamıza olanak tanıyarak beni rahat bir yaşama sürüklemişti. Fakat seneler önce çıkan ufak bir kavga yüzünden yollarımızı ayırmıştık ve o şimdi buradaydı,yanımda.

İşte o an,karnımda hissettiğim keskin ağrı ile kaskatı kesildim. Titreyen ellerimi yavaşça Onur'dan çektiğimde karnımda gördüğüm bıçak ve yayılan kanı gördüğüm anda ne diyeceğimi şaşırmıştım. Canım acımıyordu ama şoktaydım,bunu Onur'un yapmasının şokundaydım.

Dizlerim istemsizce asfaltla birleşti. Bir elim karnımdaki bıçağı yavaşça çıkarırken diğer elim yerden güç alıyordu.

"Yediğin halttan sonra seni bulmak bana o kadar iyi geldi ki; anneni babana öldürtmek bile bu kadar iyi hissettirmemişti"

Duyduğum sözler ile başım dönmeye başlamıştı. Nasıl olurdu da,bu adi herif benim annemin ölmesini isteyebilirdi? Dolan gözlerimi sildim ve karnımdan çıkardığım bıçağı Onur'un ayağına sapladım. İnsanların vücudundaki sinirlerin nereden geçtiğini çok iyi biliyordum. Ayağındaki sinirlere sapladığım için,o bıçağı eğilip çıkartamayacaktı ve hareketsiz kalıcaktı.

Ayağa kalkarak ilk yardım kutusuna ilerledim. Yarım saat süren pansumanımı yaptıktan sonra üzerime bol bir tişört ve ceket attıktan sonra deponun içine adımladım. Elimdeki silahla hiç düşünmeden Onur'un iki topuğunada aynı anda sıkarak Onur'un tam karşısına geçtim.

Ceketimin cebinden çıkardığım köstekli saati Onur'un üzerine fırlattım.

"Bu saatin babandan kaldığını biliyordum ve onu kırdığını da görmüştüm. Fakat ben,bir aptal gibi onu alıp yaptırmak istemiştim ve yaptırdım da. Daha sonra seni bulamadım ama tesadüfe bak ki sen beni buldun,karnımda bir bıçakla "

Onur'un gözlerindeki pişmanlık ve hayal kırıklığını görmezden gelerek ona son defa baktım. Tetiğe basıcakken,gözlerim Onur'daydı. İnanıyordum,bunu gerçekten düşünemediğine ve anlık sinirle bana böyle bir şey yaptığına inanıyordum. Silahı indirerek cebime attım ve Onur'un topuklarına baktım. 1 saat içerisinde iki ayağına da pansuman yaparak Onur'u oturttum ve depoyu temizlettim.

Neden yaptım? Çünkü o hayatımda kalan tek kişi,bir kayıp daha veremem. Fakat acı çekmeden kurtulamazdı. Elimde bir küçük kasede tuz ve bir şişe limon suyu ile birlikte Onur'un yanına geldim.

"Önce tuzun hepsini ağzına at ve limon suyunu bitirene dek iç. "

Onur beni çok iyi tanıyordu. Yapmazsa,elinde sonunda yapmak zorunda kalacağını biliyordu; yapması gerektiğini biliyordu.

Onur başını sallayarak kasedeki tüm tuzu ağzına döktü. Elimdeki limon suyunu alarak üzerine içmeye başladı. O limon suyu bittiğinde fazla tuz oranından dolayı 2 gün kriz geçirecek,boğazı yanacak ve ağızının içi fazla tuzdan yara bere olacaktı.

..

Ormanda deli gibi koşuyorduk. Polisler yine depoyu basmışlardı. Deniz ve Mert'i orada bırakarak oraları taşıması için onlara gizli yer sunmuş,Onur'u ise yanıma alarak koşmaya başlamıştım.

"Duru? Çok öncelerde dertleşmek için gittiğimiz tepeyi hatırlıyor musun?"

"Evet"

"O tepenin orada yıkık bir bina var oraya gidelim,orada bizi bulamazlar"

Başımı onaylar anlamda sallayarak koşmaya devam etmiş ve dakikalar içerisinde bahsettiğimiz yere varmıştık. Kaçışımızın sunduğu huzur ile kendimi duvara yasladım ve gözlerimi kapatarak alt dudağımı dişledim.

Gözlerimi açtığımda onur sağ ve sol omuz hizamdan kollarını duvara yaslamış,bir nefes ötemde duruyordu.

"İyi misin?"

"Evet,sen?"

Onur cevap vermemişti. Sessizliği ile kaşlarımı çattım. Tam ağzımı açmış tekrar soracakken dudaklarım Onur'un dudakları ile örtülmüştü. Şaşkınlık ile gözlerimi açarken Onur'un ellerinin belimde dolandığını hissettim. Aklıma Ateş ve beni aldattığı kız geldiği anda gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Ben bu muydum? En ufak bir anı bile beni bu kadar kolay yenebilecek miydi? Bunu aşamamış mıydım?

Dolan gözlerimi kapatarak Onur'un öpüşüne karşılık verdim. Dudaklarım onun üst dudağını emerken,o ise benim alt dudağımı ustaca emiyor ve ara ara dişliyordu. Ellerimi Onur'un ensesine dolayarak onu kendime daha fazla yaklaştırdım.

Cebimdeki silahı çıkartarak yavaşça Onur'un karnına hiza aldım. Dudakları dudaklarımdayken aniden tetiğe bastım. Onur'un bedeni hareketlerini durdururken silahı bu sefer kalbine hiza alarak ateş ettim. Onur'un bedeni yere yığılırken dudaklarımı ceketimin koluna silmiş ve ellerimi cebime atarak bulunduğum cehennemden çıkmaya koyuldum.

Gecenin bir yarısı büsbüyük tepe bana aitti,bense yıldızlara. Gökyüzüne bakarak gözlerimi kapattım ve derince nefes aldım. Aklımdaki tek şey düşmanlarımın olduğu yerlere depomu taşımaktı ve buna yarın sabah başlayacaktım.

Fakat şimdi gökyüzüne tekrar baktığımda hatırladığım şey,benim artık aşık bir kız değil; ruhunu acımasız hayata teslim etmiş bir kız olduğumdu..

Sadist Kız | Tamamlandı (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin