2. BÖLÜM|Biz|🍷

2K 67 26
                                    

Hâlâ umut var mı kalbide? Senden ve benden 'biz' olabilir mi sence?

Yağmur'dan

Savaş'ın rahatlatıcı kahve kokusu tüm vücudumu sarınca Savaş'a biraz daha sıkı sarıldım. Onun sayesinde attığını hissettiğim kalbim, onun sayesinde midemde ki kanat çırpan kelebek tekrar harekete geçti. Huzurla kahve kokusu ile harmoni edilmiş sigara kokusunu içime çekip, kafamı iyice göğsüne gömdüm ve "Uyumak istiyorum." dedim. Aslında uyumak falan istemiyordum. Sadece, günün bütün yorgunluğunu onun yanında yatarak gidermek istiyordum. Savaş bir şey demeden birden elini bacaklarıma götürüp kucağına aldı. Şaşkınlıkla,"Savaş ne yapıyorsun?" Diye sorduğumda, "Yatağa gidiyoruz." dedi gayet normal bir sesle. Hadi canım sende!

Savaş yatağa geldiğinde yatağın örtüsünü kaldırıp beni nazik bir şekilde bıraktığında biraz sağa doğru kayıp Savaş'a yer açtım. Savaş, pantolonunun düğmesini açtıktan sonra, pantolonu yavaşça aşağı indi ve o pürüzsüz bacakları tamamen ortaya çıktı. Utanmıyordum artık ona karşı. O benden hiçbir zaman utanmamıştı zaten. Üstümü değiştirmeden yatak odasına geldiğimizden, hâlâ otele gittiğim elbise ile duruyordum. Birden bende çıkartayım üstümü, ne olacak? dedim. Ne yani sadece sevişirken mi yarı çıplak kalmamız gerekirdi?

Savaş yatağa oturduğunda ben de yatakta oturur bir pozüsyona geldim ve Savaş'a arkamı dönüp, "Elbisemin fermuarını açmamda yardım eder misin?" diye sordum. Tabi ki edecekti. Yani... etmeliydi. O kadar da ayı değildi sanırım.

Savaş, birkaç saniye sonra saçlarımı toplayıp sağ omzuma attı ve kısa bir süre içinde fermuarımı açıp, tekrar eski pozüsyonuna döndü. Sanırım üstümü çıkaracağımı anlamıştı.
Elbisemi yavaşça eteklerinden çekiştirip kollarımı çıkarttıktan sonra ayağa kalktım ve elbisemin aşağa düşmesini sağladım. Savaş arkamda olduğundan sanki o yokmuş gibi davranıyordum. Böyle yapmak en azından içimde ki minik heyecanı yok ediyordu.
Yatağa tekrar oturdum ve bu sefer platform topuklu ayakkabılarımı çıkartıp aynı Savaş gibi üzerimde sadece iç çamaşırlarımın kalmasını sağladım.

Hiçbir şey yokmuş, her şey çok normalmiş gibi davran. Yoksa fena rezil olursun ben sana söyliyeyim.

Diyen iç sesimin dediğini yaptım. Yatak örtüsünü kaldırıp yatağa yattım ve örtüyü kalçama kadar kapattım. Bu benim için fazla iddiaalıydı biliyordum ama soyunupta bütün vücudumu örtü ile kapatmakta garip olurdu. Savaş, ben yattıktan sonra bana biraz daha yaklaşıp yatağın içine girdi ve elini çıplak bedenime sardı. Bende, Savaş'a bakmak adına başımı biraz kaldırıp sol elimi Savaş'ın yeni yeni çıkan sakalların koydum ve alnımı alnına yasladım.

Savaş, ılık nefesini yüzüme üfleyerek kısık bir sesle "Seni hissetmek beni her defasında başka bir yerlere götürüyor." dedi ve kısa vadeli bir öpücük kondurdu dudaklarıma. Baş parmağımı Savaş'ın sakallarında gezdirdim ve gülümsedim. Bu sözleri duymak içimdeki kelebeğin delice kanat çırpmasına neden oluyordu. "Sanki karanlık, çok soğuk bir gezegende bir ışık ve sıcaklık bulmak gibi seni hissetmek. Sıcak olan tenin, bütün gezegenimi ısıtıyor. Işık olan ise bana hissettirdiklerin. Uzun bir zamandan sonra bu denli olumlu duygular benim dümyama aykırı, bünyem alışkın değil." Dediğinde bu söyledilerinin altında küçük bir acı yattığını fark ettim. "Savaş," Dedim tıpkı bende onun gibi, "Sevgilim. Bu olumlu duygular senin iyi hissetmene yardımcı olmuyor mu?"

Savaş belimde ki elini biraz daha kendine çekti ve bacaklarımı acaklarının içine aldı. Artık tek bir beden gibiydik. Savaş, "Oluyor," dedi ve birkaç saniye durdu devam etti. "ama yıllar sonra seninle karşılaşmak ve bu denli beni mutlu hissettirmen korkutuyor. Genellikle çok sevdiğim insanlar beni yarı yolda bırakıp gidenler olmuştur. Yağız mesela, yakın arkadaşımdı ve sevdiği kız ile aile zoru ile evleneceğim için gitti ve adi bir piçe döndü. Babam mesela, Yağız onu vurması sonucu beni bırakıp gitti. Gizem mesela, onu başta sevmesem de Uraz sayesinde sevmiştim ama o, beni sevdiğini söylese de gitti. Elimde tek kalan sen, Uraz, annem ve kız kardeşim."

Boğazıma oturan büyük bir yumruktan sonra yutkunmam biraz zor oldu. Haklıydı kendince. Yaşadıkları zordu. Savaş'a birden, "Silip at geçmişi geleceğe bakalım." diyemezdim çünkü geçmişi gerçekten kanatan ve çok zor kabuk bağlayan türdendi. Derin bir nefes alıp verdim ve "Peki, sana bir sorum var. Kalbin ne durumda?" dedim. Konu madem açılmıştı, devam etmeliydi.

"Karanlık. Zifhiri karanlık."
"Peki, benim ne yapmam gerekiyor? "
"Sadece sev. Çünkü sen Meleğim, çok güzel seviyorsun. Öyle bir seviyorsun ki, çöl misali olan kalbime gözlerde ki umut gibi yağdın yavaş yavaş. Topraklarım suyuna ihtiyacı olduğundan seni sevmeye başladı ve seni daha çok istedi. Çünkü senin diğerleri gibi gitmeyeceğini bildi, çünkü senin sevginin diğerleri gibi yalandan olmadığını bildi ve sevdi."
Savaş'ın dudaklarından dökülen bu sözler karşısında ne diyeceğimi bilemedim. Söyledikleri, ondan hiç beklemediğim şeylerdi.

Savaş, bu sefer dudaklarıma kısa bir öpücük kondurmak yerine uzun ve tutkulu bir öpmeye başladığında gözlerimi kapattım ve anın tadını çıkarttım. Ne de olsa güneş kendini gösterdiğinde hiçbir şey olmamış gibi davranacaktık. "Peki, şimdi ben sana bir şey soracağım. Sence, bu kadar kırıklarım, bu kadar kırıkların olduğu halde biz olabilir miyiz sence? Birbirimizin canını kırıklarla acıtmadan, yakmadan biz olabilir miyiz?" Diye sorduğunda gözlermi açtım ve Savaş'a baktım. Gözleri pusluydu sanki, sis çökmüştü o her tonunu gördüğüm kahverengilere.

"Olmalıyız." Dedim zorla da olsa. "Çünkü biz. Birbirimizin acılarından var olacağız. Birbirimizin küllerinden tekrar doğacağız. Bu bizim hayatımız Savaş. Ve hayat herkese güzel, şirin yüzünü göstermiyor. Biz birbirimizi anlayan hayata sevdikleri için ve kendisi için tutunmaya çalışan insanlar olarak biz olmaktan başka yapacak başka bir çaremiz yok. Hem zaten, hayatın bizi bir araya getirmesi en büyük mucize bence. Baksana, birbirinin acısından beslenerek, acılarını sarmaya çalışarak dik bir şekilde duran kaç çift var?"

Savaş gülümsedi. Ama bu gülümseyiş biraz farklıydı sanki. Acı, ihanet, hayal kırıklığı gibi bir çok duygular yatıyordu altında. "Haklısın, acılarını sevdiğim kadın. Hayat bana bir iyilik yapıp seni verdi. Umarım her zaman ki gibi bir bokluk yapıpta seni elimden almaz."
Dediğinde duran baş parmağımı tekrar hareket ettirip, bir şey demedim. Daha doğrusu diyemedim... Daha reşit olmayan bir kızın elinden annesini ve babasını alan hayat, daha küçük bir bebekken beşikte uyuyan bir annenin çocuğunu terk etmesini isteyen hayat, her şeyi yapardı. Kimsenin gözünün yaşına bakmazdı.

Savaş benim bir şey demiyeceğimi anlayınca beni biraz aşağı doğru çekip, burnunu saçlarıma dayadı. Evet, sanırım uyku zamanı gelmişti. Yukarda kalmış olan ellerimi Savaş'ın yanağından çekip boynuna sardım ve dudaklarımı boynuna dokundurup öptüm. Tamam ititaf ediyorum, Savaş'ın dudaklarından sonra en çok öpmeyi sevdiğim yer boynuydu. Ben erkenden hiçbir şey yaşanmamış gibi savranarak, gayet normal bir sesle"İyi geceler Savaş." dedikten sonra gözlerimi kapatıp kendimi, Savaş'ın sakinleştren kokusuna bırakıp uyumaya çalıştım.

"İyi geceler Meleğim."

=>=>=>DEVAM EDECEK=>=>=>

Artık her bölüme özel bir söz ve bir medya paylaşacağım. Değişikliklere ihtiyaç var diye düşündüm. Medyayı bu gece koyacağım.

❤ Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Beğenileriniz ve yorumlarınız önemli. ❤

GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin