20.BÖLÜM

3.9K 164 22
                                    

Beğenileri ve yorumları eksik etmezseniz sevinirim. İyi okumalar. 🌹  

Yağmur'dan

Sabah gözlerimi açtığımda Savaş yatakta yoktu. Yataktan kalktığımda Savaş'ı karşımda duran çalışma masa sandalyesinin üstüne oturmuş hâlde gördüm. Üstünde hiçbir şey yok, altında ise düşük bel eşofman vardı. Yüzüne baktığımda bir şey olmuştu sanki canı sıkkındı. Herhalde Gizem'le konuşmuşlardı. Canını başka ne sıkabilirdi ki? "Günaydın."dediğimde soğuk bir sesle "Günaydın." dedi ve elindeki telefonumu masanın üstüne bırakıp sinirli bir şekilde odadan çıkıp gitti. Bana karşı davranışları garipti. Ne olmuştu gerçektende merak ediyordum. Hem telefonumun onun elinde ne işi vardı. Birden kanım dondu. Sanırım Savaş, gizli numaradan gelen mesajları görmüştü. Lanet olsun! Keşke silseydim hepsini! Koşarak masaya doğru ilerledim ve telefonumu elime aldım. Şifremi açıp mesaj bölümüne girdiğimde şoke oldum. Tekrar bir mesaj gelmişti.

Allah kahretmesin! Keşke önceden inat etmeseydimde söyleseydim Savaş'a. Ama artık her şey için geçti. Kapının hızlı bir şekilde açılması ile irkildim. Başımı kapıya doğru çevirdiğimde gelen Savaş'tı. Hızlı adımlarla bana doğru geliyordu.

Hazır ol! Kıyamet kopacak.

Başımı öne eğip gözlerimi kapattım. Kendimi hazırladım duyacaklarım karşısında. Savaş "Bana bak!" dediğinde sesi arkamdan geliyordu. Arkamı döndüğümde kızgın bir boğa gibiydi adeta. "Bana söylemek istemediğin şey buydu değil mi?" Dediğinde sesi sert çıktı. Başımı kaldırıp ona baktığımda beni öldürecekmiş gibi bakıyordu. "Söylesene!" Dedi sesini yükselterek. Gözlerimi gözlerinden çekmeden sadece başımı sallamakla yetindim. Konuşsam işler iyice kızışacaktı. "Konuş."
"Ne söyleyebilirim?" Dediğimde patladı. "Ben sana ne oldu diye sorduğumda neden söylemedin?" Dedi ellerini yumruk yaparak.
"İşte bu şekilde yapacağını bildiğim için söylemedim." Sesim yüksek çıkmıştı. "Peki ya sen telefonumu neden karıştıyorsun?" Dediğimde, "Konumuz şu anda bu değil. Konuyu değiştirme! Çok mu hoşuna gidiyor sapığının olması? Bu yüzden mi söylemedin bana?" Dediğinde bağırarak karşılık verdim. "Ne dediğinin farkında mısın? Ağzını topla! Sadece söylemek istemedim. Bu kadar, çok büyüttün. Sinirliysen, o sinirini benden çıkarma!" Dedim ve başımı eğdim. Gözlerim doldu. Fakat ağlamayacaktı. Ne söylediğinin farkında değil miydi bu adam? Daha fazla bağırışmak istemiyordum. Kalbimi kıracağı belliydi. Arkamı dönüp adımı attım fakat Savaş daha fazla adım atmama izin vermedi. Bileğimden tutup ikinci bir adım atamadım. "Savaş, bırak kolumu." Sesim titriyordu. "Yağmur, bu mesaj hafife alınacak bir şey değil farkında mısın? Sana teklif ettiği şeylere bir bak!" Dedi arkamdan soğuk bir sesle. Bileğimi bir anda çekerek elinden ayırdım ve başımı kaldırıp yüzüne baktım. "Peki ya sen farkında mısın? Ben bu teklif edecek kızlardan mıyım? Hayır. Değilim. Beni ne sanıyorsun sen? Tek gecelik, gönlünüzü eğlendiren pis kızlarınızdan falan mı?" Dediğimde iyice yaklaştı gözlerini gözlerime dikti ve "Tam tersi, fakat o piç seni, benim kadar iyi tanıyor. Seni o yüzden istiyor." Dediğinde gözlerimi kaydırdım ve bir adım geri attım. "Rahatla o zaman. Beni tam tanımıyor." dedim umursamazca. Savaş, aramızdaki bir adımlık boşluğu kapatıp "Seni tanımadığımı mı iddaa ediyorsun? Seni tahmin edemediğin kadar iyi tanıyorum." Tekrar gözlerimi devirdim. "Dört aydır buradayım. Beni ne kadar tanıyabilirsin?" dediğimde omzumdan tutup duvara sabitledi. Sırtımın acıdığını hissettim fakat hiçbir şey olmamış gibi davrandım. Gözlerine baktığımda, volkanik dağın patlama evresini andıran bir durumdaydı. Başını eğip kulağıma fısıldadığında kanım dondu. "Sevindiğinde, üzüldüğünde, kızdığında kalbinden ve gözlerinden ne geçirdiğini anlayabiliyorum. Bana güvendiğini, benimle her şeyi paylaşabileceğini hissediyorsun. Böyle hissettiğini biliyorum. Yalan söylemeye çalışma şu an. Zaten yalanda söyleyemiyorsun. O yüzden sus! İnkâr etme." Kulağıma her nefes üflediğinde tüylerimi diken diken yapmıştı. Cümlesini bitirdikten sonra başını kulağımdan çekip adımlarını geriye attı. Konuşması bitmiş, konu kapanmış sandım fakat daha bitmemişti. Odadan çıkmak için kapıya doğru ilerlediğimde,
"Bana bu mesajların geldiğinde neden söylemediğini açıklamadan odadan çıkamazsın." Artık iyice cinlerim tepeme çıkmıştı. Sorgudaydım. Zorla söylemek istemediğim şeyleri yapıyordum. İstemediğim şeyleri zorla yapmak bana tersti.

Kapıdan uzaklaşıp ona doğru yürüdüm ve bende Savaş gibi sesimi yükselterek konuşmaya başladım.
"Ne söyleyebilirdim? Savaş, bana biri cinsel içerikli mesajlar atıyor mu diyecektim?" Sesimden sinirlendiğim net bir şekilde belliydi.
"Evet söyleyecektin. Fakat söylemedin." Sesi iyice yükselmişti. Sesini bastırabilmek için bende sesimi biraz daha yükselttim.
"Evet söylemedim. Çünkü umursamıyordum. Fakat sana ne oluyor? Mesajı gönderen kişi bana gönderdi. Kendim düşünecek, sağlıklı bir şekilde karar alabilecek bir yaştayım."
"Bana ne mi oluyor? Son mesajda Savaş'ı bırak bana gel yazıyor. Ve sen bana gelmiş 'sana ne oluyor?'diyorsun. Nasıl olmamı bekliyorsun?" sesi bir kaya kadar sert çıkıyordu. "Biraz daha sakin olman lazım . Beyninde ne kurduğunu bilmiyorum fakat benim seni bırakıp gittiğim falan yok! O sadece bir teklifti. Benim zaten başından beri söyleyeceğim cevap belli, fakat senin bana verdiğin tepki, evden gitme kararı almışım gibi. Hem gidersem giderim. Bu benim kararım." Dediğimde savaş,"Bu eve giren bir daha çıkamaz. Sen benimsin unuttun mu?" Dediğinde tersledim. Ben onun falan değildim. "Ben senin değilim. Bu düşüncenden vaz geç. Ben kimsenin değilim."
Hiçbir şey söylemedi. Hava soğuk olmasına rağmen terasa doğru ilerledi ve terasa çıktı. Söylediklerimi umursadığını sanmıyordum. Savaş zaten hep böyleydi.

Savaş'tan

Yağmur'u artık dinlemek istemiyordum. Çünkü tartıştıkça sinirlerim daha çok geriliyordu. Bu yüzden terastaydım. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım fakat her aldığım nefes beni rahatlatmıyordu. O şerefsizi bulmadan rahat olamayacaktım. Yağmur'u kimse elimden alamazdı. O benimdi. İnkâr etse bile.
İç sesim düşüncelerimin arasına girip, kendisini dinlememi istediğinde kulak verdim.

Yağmur'unda söylediği gibi, "sanane?"

Bana ne mi? Yağmur'a,"Savaş'ı bırak bana gel." demiş farkında mısın?

Evet, farkındayım. Peki ya sen farkında mısın? Eğer mesajın kim attığını bu kadar kafaya takıyorsan Yağmur'u seviyorsun demektir. İnkâr etme. Kendine yalan söylemiş olursun. Eğer Yağmur'u sevmeseydin, bu mesajı atanın kim olduğunu siklemezdin bile. Eğer Yağmur'u sevmeseydin seni bırakıp gitme ihtimalini umursamazdın bile. Yağmur'u seviyorsun. Fakat hep kendine Gizem'in boşluğunu dolduruyorum diyerek kadırıyorsun. Yağmur'un saf bir kız olduğunu biliyorsun.
Yağmur'u öptüğünde onda aldığın zevki Gizem'de almıyordun. Gizem'in yanında iken huzurlu hissetmiyordun. Hatırla. Peki ya Yağmur? Sana Gizem'in tattıramadığı her şeyi tattırabiliyor. Farkında değil misin? Yağmur'u seviyorsun.

İç sesim haklıydı sanırım.
YAĞMUR'U SEVİYORDUM.

=>=>=>DEVAM EDECEK=>=>=>

Yeni kitabım yayımda!
Bakarsanız çok sevinirim.

GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin