1. BÖLÜM|Yalan|🍷

2.1K 70 7
                                    

Söyler misin Meleğim, yalan söylerken kalbimin deli gibi acıdığını sende hissedebiliyor musun?

Yağmur'dan

Savaş, üstümden çekildikten sonra bir şey demedi. Sanki az önce hiçbir şey yaşanmamış gibi yapıp elimi tuttu ve otele doğru ilerlemeye başladı. Buna gerçekten de anlam veremiyordum. "Korkuyorum." Diyen de Savaş'tı, sanki hiçbir şey olmamış gibi davranan da Savaş'tı. Bu dengesiz davranışlarının artık bir sonu olmalı. Diye düşünüp Savaş'ın elini kendime doğru çektim ve olduğum yerde durdum. Savaş otelin giriş kapısında neden böyle bir şey yaptığımı anlam veremediğinden yüzüme aval aval bakmaya başladı. "Bakma öyle." Dedim itiraz ederek. Hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranması beni deli ediyordu. "Söyle bakıyım. Sen neden korkuyorsun."

Birkaç saat sonra karşımızda Sagopa Baş şarkısını söylerken bizim masada ki konu Şeyma Subaşı'nın nafaka parasıydı. Savaş ile aramızı sormayın. Öküz. "Söyle bakıyım sen neden korkuyorsun?" sorusuna, "Hiçbir şeyden." cevabını verince o an diyecek cevap bulamadım ve o zamandan beri Savaş, arada bana baksa da ona bakmıyor hiç konuşmuyordum.

Azra, "Acun kadar zengin bir koca bulmam lazım. Bu benim hayatım için önemli." dediğinde hepimiz güldük, masada kimse içki de içmiyordu ama kafalar neden bu kadar güzeldi bende anlamış değildim. "Bana iki yüz elli bin lira borç verecek olan var mı?" Diyen Bora'nın sorusunu duyana kadar tabi. Ecrin, Bora'nın kafasına vurup, "Ne bok yedin? Birinden borç mu aldın? Yoksa kumar mı oynadın?" Dediğinde gözlerimiz Bora'ya kenetlendi. Gerçekten o kadar parayı ne yapacaktı?

"Ecrin biraz daha abartıp, "Yoksa uzay istasyonu mu kuracaksın?" diye soracağını sandım bir an. Her neyse, iki yüz elli bin lirayla cinsiyet değiştirip Acun enişteniz ile evlenicem." Dediğinde masadan büyük bir kahkaha sesi duyuldu."Gülmeyin piçler! Yaz'a ablanızın düğünü var, hepinizden tam altın isterim ona göre!"

Sagopa konseri bittiğinde yine gülerek ayrıldık mekandan, eğlenceli ve sorunsuz bir yıl başı gecesi geçirdiğimizden dolayı mutluydum fakat kafamda hâlâ Savaş'ın, "Korkuyorum." sözü yankılanıyordu. Bu konuya biraz fazla takmıştım sanırım. Otelden çıkıp Bora, Mert, Ecrin ve Azra'yla vedalaştıktan sonra ayrıldık. Malum, bizim araba otelin arka tarafındaydı.

Savaş ile birlikte arabaya doğru ilerlerken Savaş beni birden belimden tutup kendine çekti ve kulağıma fısıldadı."Aklından ne geçtiğini biliyorum. Biraz sabret, hepsini evde konuşacağız."
Savaş'ın söylediklerini duymamazlıktan gelip hiçbir şey söylemeden buz gibi havada yürümeye devam ettim, zaten ne söyleyebilirdim de?

Arabaya birkaç dakika sonra ulaşıp bindiğimizde ben hâlâ konuşmuyor, Savaş'ta bana ayak uydurarak ağzını bile açmıyordu. Hoş, böylesi daha iyidi. Yoksa üç saatlik öfkemin hepsini on dakikalık bir yolda harcamak istemiyordum. Savaş arabayı çalıştırıp, ana yola çıktığında yolu izlemeye başladım. Kış ayının güzel görüntüsü, her tarafı beyaza boyasa da, soğuk ve kasvetli havası insanı gerçek anlamda üşütüyordu. Birden Beynimden geçen düşünceyi böylen, Acaba Savaş neden korkuyor? sorusu az önce ki konuyu silip attı. Allah Allah! Bırak biraz da başka şeyler düşüneyim.

Belki senin de Gizem gibi gitmenden korkuyordur.

Dedi iç sesim yeni açılmış konuya dahil olarak. Aslında -her zaman ki gibi- haklı olabilirdi. Benim gerçekten de bebeğimi doğurduktan sonra Gizem gibi terk edeceğimi düşünüyor olabilirdi. Bilmiyorum. Bu çok karmaşık bir konuydu. Savaş'ın bana, "Korkuyorum." dediği zaman ki gözlerinde ki ifade sadece gitmemden korkuyor oluşundan olamazdı. Bunun altında başka bir neden olmalıydı. Kesinlikle.

GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin