43. BÖLÜM (10 BİN ÖZEL)

2.3K 104 20
                                    

Beğenileri ve yorumları eksik etmezseniz sevinirim. İyi okumalar. 🌹  

Savaş'tan

Gizem hâlâ haklı mı bilmiyorum. Yağmur'un böyle bir şey yapmayacağını biliyordum ama aklımın bir köşesi yapabileceği hakkında ısrarcıydı. Sıkıntı ile nefes alıp verdim ve duvara sırtımı yaslayıp bağırarak bir küfür savurdum, "Sikerim böyle işi!" Kafamı duvara vurup gözlerimi acıyla kapattım, hâlâ ona tam güvenmemem canını yakıyordu. Deniyordum ona güvenmeyi, sevdikçe güvenmeyi deniyordum ve başarıyordum da. Ama iş Yağmur gittikten sonra Gizem'in evime gelip telefonundaki bir fotoğrafı göstermesi ile sonlandı.

Bir kaç saat önce

"Neden geldin evime?"
"Sana bütün gerçekleri göstermek için geldim Savaş, bak bakalım sevgilin sadece alış veriş için mi çıkmış dışarı."
Sabır dilercesine derin bir nefes aldım ve bir adım daha atarak Gizem'e yaklaştım. "Neden bahsediyorsun? Lafı uzatma," Gizem yavaş hareketlerle omzunda duran çantasını açtı ve birkaç dakika sonra telefonunda ki resmi gösterdi. Birkaç saniye resme bakıp bir şey anlamasam da sonradan Gizem'in neden bu fotoğrafı bana gösterdiğini çok iyi anladım. Gizem telefonunu kapatıp tekrar çantasının içine koydu ve imalı bir şekilde bakmaya başladı, "İşte şimdi anladın ne demek istediğimi."

Şimdiki zaman

Gözlerimi açıp aklımda canlanan maziye bir son verip ayağa kalktım. Kimin yalan söyleyip kimin doğru söylediğini Ecrin ancak buraya gelirse belli olurdu.

Yağmur'un kalbini kırdıktan sonra sence gerçeğin yada yalanın bir değeri kaldı mı?

"Evet kaldı, Yağmur'un kalbini geri kazanmam için benim önce kimin yalan kimin doğru söylediğini öğrenemem gerekiyor." Diye kendi kendime bağardığımda iç sesimde beynimi patlatacak bir frekansta yanıt verdi,

İyi, ne bok yersen ye!

Derin bir nefes alıp verdim ve telefonumu elime alıp Ecrini aradım, "Ecrin, çabuk bizimkileri toplayıp geliyorsunuz." Ecrin birkaç saniye bekledikten sonra uykulu bir şekilde cevap verdi, "Savaş saat gecenin 03:30'u iyi misin sen?" Sesimi yükseltip Ecrin'e bağardım, "Ecrin gelin diyorsam gelin, çabuk olun bekliyorum." Dedim ve telefonu Ecrin'in suratına kapattım.

Herkes toplandığında Yağmur'un yokluğunu fark eden ilk Bora oldu, "Yağmur nerede?"
"Bilmiyorum, gitti." Dediğimde yalan söyledim, adamlarımdan biri zaten Yağmur evden çıkarken takip altına almıştı. Uykulu gözler açılıp hepsi üzerime dikildi, "Ne demek bilmiyorum, saat kaç senin haberin var mı Savaş?" diyen Ecrin'e baktığımda ayaklandığını gördüm."Ayaklanma, evinde." Diye rahat bir şekilde söylediğimde gözler hâlâ benim üzerimdeydi, "Neler oluyor burada Savaş, anlatacak mısın?" diyen Azra'ya baktığımda, bu ortamdan kurtulmak için can atıyor gibiydi. Haklıydı, saat dörde geliyordu ve biz şu an benim evimdeydik. Olayların kabaca özetini geçtiğimde Ecrin büyük bir şok içerisindeydi, Soğuk kanlılıkla gerçekleri duymak için dudaklarımı araladım, "Evet Ecrin, kim doğru söylüyor?" Ecrin gözlerime bakarak, " Yağmur hep benimleydi, birlikte çok eğlendik." Dediğinde gözlerimi kapatıp Ecrin'in dediklerini analiz ettim.

Yağmur gerçektende haklıydı, yalan söylememişti, "Beynime sıçayım." diye bağırdığımda boğazıma oturan yumruk nedeniyle boğazım acımıştı.
"Şimdi ne yapacağız, Yağmur nasıl barışacak seninle?" Diye soran Bora'ya bağırarak cevap verdim, "Bilmiyorum. Ama ilk önce benim Gizem'le hâlletmem gereken bir mesele var." Kan beynime sıçramış, gözlerim karamış gibiydi. Onun yüzünden sevdiğim kızın kalbini kırmış kendimden uzaklaştırmıştım. Bunun bedelini ağır ödemeliydi. Ödetmeliydim!

Ayağa kalkıp odadan tam çıkacakken Mert kolumdan tuttu, "Saçmalama, aklındakileri az çok tahmin ediyorum ama bırak onun cezasını zamanı gelince Yağmur versin. Senin cezan ona ağır gelir. Bırak kız kıza halletsinler. Sen Yağmur'u nasıl buraya getireceksin ona bak."
Elimi enseme koyup derin bir nefes alıp yavaşça verdim. Mert kolumu bırakıp tekrar koltuğa oturdu ve benimde oturmam için bir işret yaptı. Tekli koltuğa oturup bir sigara yaktım ve dudaklarımı aralayıp sigarayı ciğerlerime derinlemesine çektim. Ortam sessizdi. Fakat bu sessizlik çokta uzun sürmedi. Ecrin'in mesaj sesi duyulduğunda, bütün gözler Ecrin'e çevrilvrildi. Ecrin cebindeki telefonunu çıkartıp mesaja baktığında ayağa kalktı,
"Yağmur beni yanına çağırıyor."
Ecrin Yağmur'un yanına gidiyorsa tabii ki bende gidecektim. Ayağa kalktım, "Bende geliyorum." dediğimde Ecrin itiraz ederek bir adım attı, "Saçmalama, şu an senin gelmemen gerek. Hiç iyi değildir. Seni görürse daha kötü olacaktır." Ecrin kapıya yönelip benim bir şey söylememe fırsat tanımdan odadan çıktı ve arkadan bağırdı, "Bora, Yağmur seninde gelmeni istiyor, düş peşime!" Bora derin bir nefes alıp kucağındaki yastığı arkasına koydu, "Saat sabahın dördü biz baş çavuşun köpeği gibi oradan oraya geziyoruz anasını satayım." Bora söylene söylene gittiğinde odada sadece ben, Mert ve Azra kaldık.
"Azra, senin şu anlık bir işin yok sen yukarı çıkıp uyuyabilirsin." Dediğimde Azra yavaş adımlarla odadan çıktıkmak için ayağa kalktı. Şu anlık Azra'lık bir durum yoktu, uyuması daha mantıklı ve sağlıklı bir karadı.

Azra odadan çıktığında ilk konuşan Mert oldu, "Sana bir şey soracağım ama bana doğru ve sakin bir şekilde cevap ver."
Derin bir nefes alıp sakin olmaya çalıştım, "Tamam, sor."
"Yağmur'a neden güvenmedin? Neden Gizem'e benim sevdiğim kız böyle bir şey yapmaz demedin, ya da diyemedin?" Derin bir nefes aldım ve hiçbir şeyi saklamadan içimdekileri Mert'e döktüm. "Neden Yağmur'a güvenmedim onu önce bir söyleyeyim, ben Gizem'den ayrıldıktan sonra kadınlara olan güvenimi tamamen yitirdim. Bunu sizde çok iyi biliyorsunuz." Mert lafımı kesip, "Ama o senin sevdiğin kız. Ona güvenirsen seversin Savaş, aşkın mantığı bu." dediğinde daha fazla sinirlerime hakim olamadım, "Sikerim aşkın mantığına! Bende işler böyle yürümüyor Mert, ben önce severim sonra güvenirim." dedikten sonra derin bir nefes alıp verdim ve cümleme devam ettim. "Gizem benim güvenimi zedelediği için Yağmur'a hâlâ tam güvenemiyordum. Deniyordum. Ona tamamen güvenmeyi, bütün kalbimin Yağmur için atmasını istiyordum ve tam başarıyordum ki lanet olası Gizem her şeyi berbat etti." Sesim kısık ve acı dolu çıkmıştı.

Mert koltuktan kalktıktan sonra bana doğru bir sigara uzattı, "Yakalım mı kalbindeki tüm acılara?" Dediğinde Mert'in uzattığı sigarayı alıp çakmakla yaktım. Sigaradan derin bir nefes alırken insanın böyle bir arkadaşı olması gerçektende kendini iyi hissetmene yetiyor dedim. "Şimdi ne yapacaksın?" Mert'ten gelen soruya düsrtçe cevap verdim. "Bilmiyorum. O kollarımın arasında olmadığında boğuluyor gibiyim. Siyahlığımın içinde boğuluyorum adeta. Kurtulmak için çabaladığımda bir bataklık misali beni daha çok derine çekiyor. Onun beyazlığına ihyiyacım var Mert. Siyahın beyazına, beyazın ise grisine ihtiyacı var."

=>=>=>DEVAM EDECEK=>=>=>

GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin