EGG!- 2. Bölüm: "Gizli"

16.5K 716 105
                                    

Merhaba canlarım... Sizden öncelikle çok çok çok özür diliyorum, bölüm çok geç geldi. Bunun nedeni küçük bir tatile çıkmam ve yanımda bilgisayarımın olmamasıydı. Ama şimdi yeni bir bölümle karşınızdayım ^^

Umarım bu bölümü beğenirsiniz. Bölümün sonunda birkaç soru var onları cevaplandırırsanız sevinirim. Bölüm geçiş bölümü gibi oldu. O yüzden sıkılabilirsiniz. (Ama yazar sıkılmamanızı ümit ediyor.)

Bölüm ithafı fikirleri mücevher değerinde olan ve bana hikayelerimde çok yardımcı olan Nida'ma...

İyi okumalar, seviliyorsunuz...

#Afra'nın ağzından

  Temmuz ayının verdiği sıcaklık, üzerimde rahatsız edici bir baskı oluştururken kendimi bir an önce bu sıkıcı konuşmadan ayırmak istedim.

  Yeni ortağımız teklifini kabul etmemizden bu yana kadar yaptığımız hiçbir toplantıya katılmamış, yerine hep başkalarını göndermişti. İlk önce hisseleri sattığımız kişiye karşı iyi niyetle bakan annem, bunları duyduktan sonra telaş ve öfkeyle dolmuştu. İki saattir onla konuşmaya çalışıyor, derdimizi anlatıyordum ama beni dinlemek istemiyordu. Bana karşı tavır alması kendime olan güvenimi yerle bir etmeye başlamıştı.

   Annemin ısrarlı sözleri boğazımdan aşağı teker teker düğüm oluşturuyor, her bir kelimesi yutkunma olasılığımı düşürüyordu.

"Afra, adı sanı belli olmayan bir adama nasıl güvenip hisseleri satarsınız? Sizleri anlayamıyorum." dedi başını her iki yana sallayıp, onaylamaz tavrıyla. "Bu kadar yüklü bir miktarda para vermesi de canımı sıktı. Üstelik iki toplantıya da kendisi yerine başkasını göndermiş. Bu işte bir haller var benden söylemesi. Yaptığınız doğru değil!"

  Sitem solu sözleri ona cevap verme olasılığımı iyice düşürüyordu. Bir o kadar da doğru olan sözleri beni zora sokmaya başlamıştı.

  Küçük masada tam karşımda oturan anneme hüzünlü bir bakış gönderdim. Ne kadar olayları anlatsam da, derdimi açıp konuşmaya çalışsam da beni dinleme zahmetine bile girmiyordu. Aklındaki tek şey adamın gizemli olmasıydı. Halbuki daha iki gün öncesinde satmıştık hisseleri, belki de zannettiğimizin tersine her şeyi ortada olan bir adamdı.

  Ellerimi beyaz masaya dayadığımda mutfak dolaplarından gözlerimi çeltim. Gözlerimle kahverenginin en koyu tonundaki, yorgun ama bir o da kadar da dinç gözükmeye çalışan gözleriyle köprü kurmaya çalıştım. Ümidim; belki aramızdaki ufak sınırları aşıp köprünün ortasında buluşmak ve birbirimizi anlamaktı.

Ne yazık ki annem köprüye büyük öfke içeren top güllelerini atarak yerle bir etti.

"Bana öyle bakma Afra. Ne kadar vârisi siz olsanız da o şirkette benim de hakkım var. Ben söyleyeceğimi söyledim."

  Elimde bir zaman makinesi olsa işte tam bu noktada zamanı durdurup ileriye sarardım ki annemin sinirli bakışları altında ezilmeyeyim. Ama hayat her zaman istediğimizi vermiyordu.

İleriki zamanlarda böyle bir şeyi icat etmeleri gerektiği kanısına vardım, bence bir an önce yapsalar da hayat kolaylaşsa diye geçirdim içimden.

 

   Annemi tanıyordum, bizim iyiliğimizi düşünüp bir şeyler yapmaya, bize hayatta mutlu olabilmek için yön vermeye çalışıyordu. Ama bu sefer işler pek istediği gibi gitmeyecekti. Biz üç kız olarak ne yapacağımıza dair son noktayı çoktan koymuştuk. Bu güzel teklifi kabul etmemek çöküntü altında olup yardım elini geri çevirmekle aynıydı.

Eyvah, Gizli Görev!Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt