EGG!-15. Bölüm:"Eğlenelim"

3.3K 227 27
                                    

Merhaba arkadaşlar, yeni bölüm sonunda gelebildi, bilgisayarımda yazdığım bölüm silinince tekrardan yazmak zorunda kaldım, bu kadar beklettiğim için üzgünüm. Aslında üzgün olduğum büyük bir konu daha var; büyük bir rezilliğin ülkemize bir ömür yetecek olan Özgecan'a yapılanlar...  Diyecek sözüm, haykırmak istediğim o kadar cümle var ki içimde. Erkek terörünün en üst seviyede olduğu onca kadına olan şeylere hala göz yumulması ve insanların hala suskun kalması; bu terörün hala giyime, yaşayış tarzına, cinsiyet ayrımcılığına vurup olayı siyah bir perdeyle kapatmaya, bazı kişilere yaranmaya çalışanların olduğu bir ülkedeyiz. Olayı kapatmaya, farklı nedenlere bağlamaya çalışan insalara sesleniyorum: Hiçbir şekilde bu ister kadın ister erkek olsun, senin ona dokunma hakkını vermez ki isterse bu kişi çırılçıplak olsun. Lütfen zihniyetinizi değiştirip sizi erkek yapan o cinsel organınıza sahip çıkmayı biliniz, bunu yapamayıp hayvan gibi yaşamaya devam edecekseniz; üzgünüm sizden adam olmaz. Hatta ki bir hayvanın bile dişisine saygı duyduğu bir gerçeği de biliyorsak; üzgünüm size hitap edecek bir "sıfat" bulamıyorum. İşte bu olay karşısında lütfen her zaman için duyarlı olalım, hiçbir zaman susmayalım, tepkimizi en sonuna kadar göstermek hepimizin görevi. Çocuklarınıza 'Sen erkeksin, istediğini yaparsın.', 'Aç bakalım amca görsün.' yerine adam olmayı, bu dünyada herkesin eşit olduğunu öğretin. İnsanlığın erkekle başlamadığını öğretin ki unutmayın; sizi bir anne dünyaya getirdi. Özgecan'ı, bu pisliği yapan o sıfatsızları, beni, sizi de bir anne dünyaya getirdi ve içindeki acıyı söndüremeyen bir anne ve babanın gözyaşları bütün dünayaya bedeldir... 

Bu olay sadece kadınların sorunu değil, tüm insalığın sorunudur.

İyi okumalar, seviliyorsunuz...

  

  Bazı ağzımızdan çıkan bir iki kelime aklımıza kazınıyor ve ondan asla kurtulamaz oluyorduk; gece rüyalarımıza bile giriyor, bazen uyumamıza engel oluyordu ve gecelerce o ifadeleri düşünüyorduk… O cümleyi… O kelimeleri… Heceleri… Harfleri…

  Ben de Ateş’in dudaklarından dökülen o keskin ama kulağımı yavaşça okşayan kelimeleri belki sadece bu gece düşünecek belki de gecelerce düşünecektim. Tanımak… İnsanın kulağına o kadar basit geliyordu ki. İnsanı anlamak olarak ifade de edilebilirdi, bilmek de olabilirdi. Ya da ağır bir yemeği yavaşça sindirmek gibi de olabilirdi. Fakat Ateş ne yavaş sindirilecek bir yemekti ne de bilinen, anlaşılabilen birisi… O bir tür keşif gibiydi. Kapalıydı, bilinmeyenle doluydu, hayatı, kişiliği, görünüşüne kadar keşfedilmesi gereken bir adamdı. Şeytan üçgeninin ortasındaki bir ada gibi. Girdiğin anda boğulabilirdin de orada ya da keşfettiğinde harikalar diyarına çıkmış gibi de hissedebilirdin.

Peki ben Ateş’i tanıyabilir miydim? O gücü kendimde bulabiliyor muydum? Bu duruma atılmaya başlamıştım ki zaten ama onun cümleleri aklımı sürekli karıştırmaya yetiyordu.

Müziğin iyice sona yaklaştığını anlamaya başladığımda dansımızın da sonuna yaklaşıyorduk.  Gözlerimi omzunun üstünden arkasından baktım.

“Bunu söylemen komik. Çünkü kendini tanıtmıyorsun. Bu odaya bile ilk defa adım attın.” dediğimde vereceği tepkiyi hiç bu kadar merak etmemiştim. Onun cümlelerini hep merak ediyordum, az konuşması ilgimi ona yöneltmemi sağlıyordu nedensizce.

 “Ben hiçbir insana kendimi tanıtma zahmetine girmedim Afra. Bunu yapmam.” dediğinde kafamı yukarı doğru kaldırıp ona baktım. Bana bakmıyordu sadece karşıya kilitlemişti gözlerini; belki söyleyeceği sözleri tartıyordu kafasında ya da umursamıyordu. 

Eyvah, Gizli Görev!Where stories live. Discover now