FİNAL

317 46 9
                                    

Naeun

Kris olan biten her şeyi anlatırken ben ağzım açık onu dinliyordum. Hiçbir şey hatırlamıyordum, sadece ormanda gördüğüm rüya benzeri şey vardı aklımda. Demek ki gerçekten yaşamıştım.

"Ne yani, iyileşinceye kadar sana ve Heraya böyle bitişik mi yaşayacağım?" Kris başını geriye atıp yüzümü görmeye çalıştı.

"Huzursuz musun, bana sarılmak istemiyor musun?" Yüzünde çocuksu bir masumluk vardı.

"Cık, istemiyorum."

"YAH, NAEUN! ŞAKASI BİLE KÖTÜ, YAPMA ŞUNU!!!"

"Şaka olduğuna emin misin?" Krisin çatılmış kaşlarını gördüğümde kahkahayı bastım. Sakinleşip kahkahamı durdurabildiğimde Krisin hala aynı ciddiyetle bana baktığını gördüm. Krise biraz daha yaklaştım ve belindeki kollarımı daha da sıkılaştırdım. Kaşları yavaş yavaş eski haline dönerken uzanıp dudaklarına bir öpücük kondurdum.

"O zaman keşke hiç iyileşmesem..." Krisin donuklaşan suratını gördüğümde kaşlarımı kaldırıp sordum. "Ne?" Kris küçük çocuklar gibi dudaklarını büzdü ve gözlerini kaçırdı.

"Naeun, ben bir şey yaptım."

"Ne gibi?"

"Şey..."

"Ney?"

"Ama kimseye söyleme."

"Tamam."

"Heraya bile."

"Of tamam, söylemeyeceğim. İzci sözü."

"Aslında... aslında..." Krisin ağzından çıkacak iki kelimeyi duymak için resmen ıkınıyordum. "Aslında sen iyileştin."

"YOK ARTIK!" Kris bakışlarını gözlerime dikti ve hararetle kendini açıklama işine girişti.

"Bak, iyileşmemiş olsaydın uyanamazdın. Uyandığına göre- Yani-"

"Böyle bir şeyi nasıl saklayabilirsin. En azından Heranın bilmesi gerek."

"Biliyorum çok büyük bir günah işledim aşkım ama bak, birbirimizle daha çok vakit geçirmemiz için bu şart. Şu anda o hastalık yalanı sayesinde kollarımdasın."

"Yaniiiii, saklamaya devam mı diyorsun?"

"En azından bir iki gün. Lütfen, lütfen, lütfen! Hıh? Olmaz mı?" Gözlerimi kısarak Krise baktım.

"Heraya bu kötülüğü yapamam. Ama...ama eğer Heraya söylersem o bana daha büyük bir kötülük yapacak ve senden uzak durmak zorunda kalacağım."

"Bu evet demek mi?"

"Sadece bir iki gün." Kris otuz iki diş gülümseyerek yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve dudaklarıma uzun bir öpücük kondurdu. Geri çekildiğinde konuşmasına izin vermeden fısıldadım.

"Ben de seni seviyorum hödük."

***

Hera

"Bu işin böyle yapıldığına emin misin?" Yanımızda duran su dolu kovaya homurdanarak baktım. Buraya geldiğimizde ki yaklaşık üç saat önce amacımız bu su dolu kovayı balıklarla doldurmaktı. Bir tek bile balık yakalayamamanın siniriyle Kaiye baktım.

"Böyle olduğuna eminim. Yaniii... böyle olmalı." Kainin tam üç saat önce elime tutuşturmuş olduğu olta benzeri sopayı öfkeyle yere çarptım.

"Yani mi? YANİ Mİ? Sırf 'yani' ve '-malı, -meli' için üç saattir boşuna mı bekliyoruz?"

"Boşuna mı? O üç saati benimle bekliyorsun, hatırlatırım." Büyük bir atar seziyordum. Ne yani, söylediklerime bozulmuş muydu?

GÖKYÜZÜDonde viven las historias. Descúbrelo ahora