BÖLÜM 2

611 53 5
                                    

KAİ (bizim dünyamızda)

İçinde bir sürü kitap olan bir yere girdim. Çok çok uzaktan bir akrabamızı arıyordum. Borç harç yüzünden o da bu dünyaya kaçmış.

Bu dünyaya sabah geldim. Nenem yere bir sürü şekil çizdi ve tuhaf ne olduğunu anlayamadığım şeyler fısıldadı. Cadıların fısıldadığı türden. Bir de baktım ki bir sokağın ortasındayım. Çok hızlı bir şey bana çarpacaktı az daha ki bir amca beni tutup çekti. O hızlı şey bir arabaya benziyordu. Dört tekerleği vardı ama önünde onu çeken bir at yoktu. Kendiliğinden nasıl gidebilir ki? Kesinlikle eminim artık. Bu dünya bizim dünyamızdan çok farklı.

Kitap raflarının arasından ilerleyip kır saçlı arkası dönük bir adama ulaştım.

"Hyun amca." Hızla bana doğru döndü.

"Kai, çok büyümüşsün." Bir yandan bana sarılıyor bir yandan da sağa sola sallıyordu. "Aah, ah! En son seni beşikte bir bebekken görmüştüm." Sonra beni bıraktı. Bir eli omzumdaydı. "Nenenin mektubunu aldım. Ah o yaşlı keçi. Cadılardan nefret ediyor ama büyü yapıp duruyor."

"Mecburiyet." Dedim hafif bir tebessümle.

"Haklısın evladım. Bir dünyadan diğer dünyaya mektup göndermenin tek yolu büyü." Gözlerini gözlerime dikti. "Peki prensesi nasıl bulacaksın?" Çantamı açıp içindeki taşı hyun amcaya gösterdim.

"Bununla. Kraliyet ailesinden birini görünce parlamaya başlayacakmış." Hyun amca anladığını belirtmek için başını salladı ve derin bir iç çekti.

"Aah ah! Prenses Lisa ölmeseydi kızını çok kolay bulabilirdik."

"Prenses Lisa öldü mü?"

"Evet, iki yıl önce kocasıyla trafik kazası geçirmişler. ikisi de olay yerinde ölmüş." Bunu duyduğunda çok üzülmüştüm. Nenem her zaman prenses Lisadan sevgiyle bahsederdi. Ne kadar adaletli ve merhametli olduğunu söyler dururdu. "Ben de seni prensesin okuduğu okula kaydettirdim. Prensesi daha önce hiç görmedim ama bu taşın onu bulacağına eminim oğlum."

Başımı sallamakla yetindim ama aklımı kurcalayan bir sürü şey vardı. Ya bu dünyadan olmadığımı anlarlarsa?

***

KRİS (bizim dünyamızda)

Aptal okulun kapısından girdim ve aptal insanlara bir göz attım. Ahh cidden. Neden bu yavaş yoldan ilerlemek zorundayım ki? Aptal insanlar ve insanların aptal taktikleri işte. Bu okuldayım, bu dünyadayım çünkü aradığım biri var. Bulmak istediğim ve bizim dünyamıza götürmek istediğim. Acele etmeliyim çünkü bu yerde çok fazla kalmak istemiyorum. Hayır burası nasıl bir yer ki bir tek cadı olmaz? O kişiyi bulduğumda-

Ve gümmm. Aptal bir insan bana çarpıp tüm kitaplarını yere düşürdü.

"Hey! Önüne baksana. Ben senin öyle her istediğin zaman çarpacağın biri değilim." Bunu sadece durduğum yerde başımı hafif eğerek söylemiştim. Ellerim de ceplerimdeydi. Ne yani bir insana yardım etmemi beklemiyorsunuz değil mi?

"İstemeyerek oldu özür dilerim." Kitapları toplayıp ayağa kalkmıştı.

"Özür dileyerek her şeyi düzeltemezsin öyle değil mi?" ukala davrandığımız farkındayım ama açıkçası insanlarla uğraşmak ve onları eziklemek eğlenceliydi. Karşımdaki kız derin bir iç çekti. Yeniden özür dileyeceğini düşündüm ama yanıldım.

"Allah Allah ya. Sizi bana parayla mı veriyorlar? Sabah sabah seninle uğraşmak zorunda mıyım ben ya? Hödük şey ne olacak?" kabul, şaşırdım. Yüzüne bakınca o iyilik meleği insanlardan gibi duruyor ama şeytanın tekiymiş.

GÖKYÜZÜWhere stories live. Discover now