BÖLÜM 1

1.2K 73 7
                                    

Sırt üstü uzanmış yıldızları seyrediyordu Kai. Her şey normal gibiydi. Fazla mutlu bir yıldız yoktu ya da fazla üzgün. Her gün kaçmaya çalışan yıldız bile bu gece fazla sakindi. Prensesin yıldızına baktı Kai. Her zamanki gibi en parlağı oydu, en çok dikkat çekeni ve en güzeli. Yıllardır bıkmadan usanmadan o yıldızı izliyordu Kai; kendini bildi bileli. Bir gün babası onu şu anda uzandığı avluya oturtmuş ve o yıldız göstermişti.

"O prensesimizin yıldızı Kai yani bizim yıldızımız. Prensesimizle doğdu o ve prensesimizle bize veda edecek. Her gün onu izle oğlum ve ona bir şey olursa hemen prensesimizin yanına git." Bir parlaklıkla düşüncelerinden sıyrıldı Kai. Ne olmuştu? Başını yeniden gökyüzüne çevirdi ve yıldızları saymaya başladı. Yine hangi yaramaz kaçtı diye geçirdi içinden. Bir, iki, üç... Prensesin yıldızı! Prensesin yıldızı kaymıştı. Kai hızla uzandığı yerden kalktı ve içeriye koştu. Ne olmuştu? Yoksa prensese...

"Nene, nene!!!" Büyükannesi gölden yeni geliyordu. Elinde gölde yeni yıkadığı çamaşırların sepeti vardı. Kendisine telaşla koşan torununu görünce kalbi hızla atmaya başladı yaşlı kadının. Kai nenesinin yanına geldi ve omuzlarından tuttu yaşlı kadının.

 "Nene, yıldız kaydı nene! Prensesin yıldızı..." Yaşlı kadını dizlerinin bağı çözüldü bir anda. Önce elindeki sepeti düşürdü sonra da kendisi çöktü yere. Kainin paçasına yapıştı.

"Kai ! Prensesin yanına git evladım, bul onu! Bul ve geri getir." Kai nenesinin yanına çöktü.

"İyidir nene merak etme. Bulup getireceğim onu. Sen sadece kimseye söyleme olur mu? Korkmasınlar prensese bir şey oldu diye."

"Ah oğlum, bilmiyorsun sen. Baban anlatmadı sana. Eğer yıldızı kayarsa prensesimiz ya dünyaya geri gelmiş demektir ya da olduğu yerde zamanı dolmuştur oğlum. Yoksa yok olur prensesimiz. Git getir onu Kai. Dolunaya kadar vakit var. Git ve getir."

Kai acıyla kıvranan nenesine baktı. Neden anlatmamıştı babası ona tüm bunları. Sadece yıldızı koruması gerektiğini söylemişti o kadar. Yıldız parlaklığını yitirse prenses hasta demek, yıldız yanıp söndüğünde prenses acı çekiyor demekti. Ya kaydığında? PRENSES ÖLECEK MİYDİ?

***

Adım Suho. Fakir bir ailenin fakir bir çocuğuyum işte. Hadut kasabasında yaşıyorum. Çiftçiyiz biz. Önceden babamla kasaba dışındaki tarlaya gider çalışırdık hava kararıncaya kadar. Sonra da eve gelir ölü gibi serilirdik yataklarımıza. Annem her gece ayaklarıma masaj yapar bir yandan da homurdanırdı. 'Kaç yaşına geldin hala evlenemedin. Komşu kızlarına da bakmıyorsun. Mürüvvetini göremeden öleceğim herhalde.' diye.  Her anne gibi onun da hayalleri var; torun sahibi olmak, geline eziyet etmek falan. Ama ben bir türlü bulamadım işte hayallerimin kızını. Biliyorum eli yüzü düzgün bir tipim, hatta Hadut kasabasının en yakışıklısı benim. Ama kız yok işte. Gerçi bu bir sene  önceki mevzu. Babam geçen yaz bir gece ateşlendi. Hekim çağırdık ama hiçbir şey yapamadı. Şimdi ayağa bile kalkamaz durumda. Yani ailenin tüm yükü benim omuzlarımda. Her gün sabah tarlaya gidiyorum güneş doğarken. Akşama kadar çalışıyorum ama yine de yetiştiremiyorum çoğu gün. Her neyse, konumuz bu değil. Şimdi sizlere akıl almaz bir hikaye anlatacağım; prensesle nasıl tanıştığımın hikayesini. Normalde benim gibi bir kasabalı değil prensesle tanışmak şehre bile inemez. Ama ben başardım, birinin sayesinde. Tamam hadi en baştan başlayalım, o biriyle nasıl tanıştığımdan. Mevsimlerden sonbahar. Babam hastalanalı bir iki ay oldu. Her günkü gibi aldım azığımı, gittim tarlaya. Tarlaya gittiğimde yerde yanık izleri gördüm. Çok korktum komşu tarlanın sahibi bizim tarlayı ateşe vermiş diye. Ama ateşe vermiş olsa böyle olamaz ki, yanık izleri belli belirsiz. İzleri takip etmeye başladım ve en az elli adım attıktan sonra ekinlerin üzerinde uyuyan bir kızla karşılaştım. Hayır normalde  güzel bir kız görsem etkilenmem ama bana ne oldu bilmiyorum. Rüzgarda hafif hafif titreyen saçlarından mı, bembeyaz pürüzsüz teninden mi yoksa kıpkırmızı dudaklarından mı hiç anlamadım. Kalbim çok hızlı atmaya başladı, sanki kanatlanıp uçacak. Yavaşça kızın yanına çöktüm.

"Hey! Sen, uyan. Burada böyle uyuyamazsın." Kızda hiçbir hareketlilik yoktu. Dürterek uyandırmaya karar verdim ve ona dokununca bir karıncalanma hissettim tüm vücudumda. "Uyansana, heeeyyy!!!" Gözlerini yavaşça açtı, gördüğüm anda içime ateş düşüren gözlerini. Yavaşça doğrulmaya çalıştı yattığı yerden. Ama başaramadı ve küçük bir inleme çıkardı. "Aaahhh!" Yaralı mı diye düşünüp hemen sırtına baktım. Tarlada ki izlerden sırtında da vardı. Ne yani, yerde sürüklendiğinden mi o izlerden tarlada da var? Ne kadar hızla sürüklenmiş olabilir ki yanık izleri oluşmuş? Hatta elbisesinin arkası parçalanmış; yer yer teni gözüküyor, kıpkırmızı ve yaralı teni. Gözlerimi hemen kaçırdım bu manzarayı görünce. Tanımadığım birinin sırtına öyle bakamam ki.

Hemen kızın önüne geçtim.

"Adın ne?"

"Lola."

"Lola mı? Yabancı mısın? Tuhaf bir adın var."

"Senin adın ne?"

"Suho."

"Hımm, demek Suho. Bu bölgedeki isimler hep böyle olmalı o zaman." Her ne kadar aynı dili konuşsak da hiçbir şey anlamamıştım kızın söylediklerinden. Bu bölge? Ne demek istiyor acaba?

"Bizim tarlamızda işin ne? Nasıl geldin buraya, sırtını nasıl yaraladın?"

"Bilmiyorum." Bilmiyor mu? Nasıl yani? Adı dışında hiçbir şey bilmiyor mu bu kız? Ben bunları düşünürken kızın vücudumu incelediğini fark ettim. Bir kendi vücuduna bir benim vücuduma bakıyordu. Sonra yavaşça elini kaldırdı ve göğsüme koydu. Ah yine aynı karıncalanma! Ne yapıyor bu kız? Hemen elini ittirdim.

"Ne yapıyorsun sen? Nasıl bana dokunursun? Tanımadığın bir erkeğe hem de." Anlamamış gibi yüzüme bakıyordu.

"Neden farklıyız? Neden vücutlarımız birbirinden farklı? Erkek ne?" o kadar saf bakıyordu ki aptal falan olduğunu düşündüm.

"Erkek ne mi? Ben erkeğim sen kızsın işte, o yüzden vücudumuz farklı."

"Ah, anladııım. Benim yaşadığım yerde herkes aynıydı."

"Nasıl yani? Herkes kız mıydı? Nasıl? Savaş falan mı çıkmıştı yaşadığın yerde?"

"Bilmiyorum."

"Bilmiyorum mu? Neyi biliyorsun peki sen? Yaşadığın yer neresi?" yavaşça elini kaldırdı ve parmağını gökyüzüne dikti.

"Orası." Orası mı? GÖKYÜZÜ MÜ???

BÖLÜM SONU

GÖKYÜZÜWhere stories live. Discover now