BÖLÜM 22

200 38 0
                                    

Kai

O kadar uğraşmama rağmen hiçbir şey yakalayamamıştım. Havanın kararmaya başladığını fark ettiğimde Naeunun yanına dönmeye karar verdim. Benimle dalga geçmemesini umarak onu bıraktığım yere döndüğümde Naeunun olmadığını gördüm. Hayır, nereye gitti bu kız? Hiçbir yere ayrılmamasını söylemiştim. Adını seslenerek onu aramaya başladığımda hava çoktan kararmıştı. Neden getirdim sanki yanımda? Bir yandan kendime küfrederken bir yandan da yakın çevredeki her deliğe bakıyordum. Çaresizlikten kıvranırken aklıma bir şey geldi. Arkamı dönüp dümdüz koşmaya başladım. Uriyi asıl ormandan ayıran kırmızı şeritleri gördüğümde yavaşladım ve şeridi takip ederek yürümeye başladım. Uriye yakın bir bölgede avlanıyordum ve koca kafa ben Naeunu Uri hakkında uyarmayı unutmuştum. Naeunun Uriye girmiş olabileceğinden şüpheleniyordum, o yüzden şerit boyunca ilerleyip bir delik bulmaya çalıştım. Nenemin Uri hakkında anlattıklarını hatırlamam daha çok telaş yapmama sebep oluyordu. Ayyaş babasından kaçan kızın cesedi sabaha karşı ortaya çıkmıştı. Ölüm sebebi her neyse olan gece olmuştu. İşte bu durum beni daha çok korkutuyordu. Kırmızı şeritte bir yırtık gördüğümde durdum. Başımı kaldırıp şeridin ardına baktım. Yıllardır prensesi korumak için bekliyordum ve aptal bir hikaye beni durduramazdı. Derin bir nefes alıp yırtıktan içeriye girdim. Sık ağaç dalları ve ışığı belli belirsiz olan ay önümü görmemi zorlaştırıyordu. Biraz önce bir eğimden inmiştim ve sanki etraf daha da kararmıştı. Ayağım bir şeye çarptığımda durdum. Eğildim ve yeri yoklamaya çalıştım. Çarptığım şey bir ayak gibiydi. Naeun olduğunu anladığımda omuzlarını kavrayıp sarsmaya başladım.

"Naeun... Naeun!" Uyuyor gibiydi fakat bir türlü uyanmıyordu. Üstelik ateşi vardı ve kesik kesik nefes alıyordu. Daha fazla vakit kaybetmemek için Naeunu sırtıma aldım ve geldiğim yoldan geri dönmeye çalıştım. Kaybolduğumu düşündüğüm sırada eğimin önüne geldiğimi anlayıp tuttuğum nefesimi verdim. Uriden bir an önce çıkmak istiyordum çünkü burası en vahşi hayvanlardan bile daha tehlikeliydi. Amacıma ulaşmam için önümde sadece bir eğim vardı o kadar. Yere eğildim ve bir ağaç kökü yokladım. Elime kalın bir tane denk geldiğinde Naeunu ve kendimi yukarıya doğru çektim. Çok fazla enerji harcamıştım ama sonunda Uriden çıkabilmeyi başarmıştık. Naeunu yere bırakıp nefes alışverişimin düzene girmesini bekledim. Ne olmuştu? Naeun neden bu haldeydi? Elimi alnına götürüp bir kez daha ateşini kontrol ettim. Kahretsin, çok fazlaydı! Bekleyemezdim, onu bir an önce saraya geri götürmeliydim. Ayağa kalkıp onu yeniden sırtıma aldım ve ormanın sonuna doğru koşmaya başladım.

***

Naeun

Kendime gelmeye başladığımda elimin üzerindeki ağırlığı fark ettim. Korkuyla elimi geri çekmeye çalıştığımda elimi tutan eller daha da sıkılaştı ve elimi kendine doğru çekti. Gözlerimi zorlanarak açıp elimi tutan kişiye baktım. Endişeli gözlerle bana bakıyordu.

"Kendine geldin mi?"

"N-ne zaman geldin?" Konuşabilmek için büyük bir güç sarf etmiştim. Boğazım çok kuruydu ve acıyordu.

"İki gün oldu." İki gün?

"Ne zamandır...ben-"

"Üç gündür aralıksız uyuyorsun." Elimi tutan elleri sıkılaşmıştı. "Üzgünüm kardeşim, benim yüzümden..." Hera yüzünden olan neydi? Sormak istiyordum ama boğazımdaki acı beni durduruyordu.

"S-su!" Heranın arkasında gözyaşlarıyla beni izleyen Baekwon teyzem yanıma geldi, elindeki bardaktan bana su içirip dışarıya çıktı. Suyumu içtikten sonra kendimi daha rahat hissediyordum. Elimi Heranın iki saniye gevşetmediği ellerinin içinde döndürdüm ve parmaklarımı parmaklarına dolayıp sıktım.

GÖKYÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin