BÖLÜM 18

231 37 9
                                    

Hera

Odaya girip kendimi direkt yatağa attım. Gerçekten çok yorgundum. Lay ile hiç durmadan çalışıyorduk. Bu kadar hızlı ilerlememiz iyi hoş da insan nefes almama izin verir ya. Pardon cadı. Aslında hiç kalkmaya niyetim yoktu, yarına kadar bu şekilde ölü gibi yatabilirdim. Ama aklıma Krisin bu okuldaki son günü olduğu gelince telaşla doğruldum. Evet bugün Krisin bu okuldaki son günüydü, yarın mezun oluyordu. Her ne kadar başlangıçta pek anlaşabildiğimiz söylenemese de bu okulda geçirdiğim üç gün boyunca bana çok yardımcı olmuştu. Üstelik davranışları eskisi kadar gözüme batmıyordu.

Üzerime çeki düzen verdikten sonra odadan dışarıya çıktım. Öğle yemeğimi kuzenimle yemeyi planlıyordum. Krisin kapısını çaldım ve 'gel' sesini duyduğumda içeriye girdim. Dolaptaki tüm giysilerini yatağının üzerine fırlatmış ve bir çantaya teker teker sıkıştırmaya çalışıyordu.

"Nasılsın kuzen?" deyip kendimi giysi yığınının üzerine attım. Kris de bu arada altımda kalan bir pantolonu çekiştiriyordu.

"İyi, gördüğün gibi eşyalarımı toparlamaya çalışıyorum ama senin pek yardımcı olduğun söylenemez." İğneleyici ses tonunu önemsemedim.

"Beni bu okulda bir başıma mı bırakacaksın?"

"Chen ve Tao seninle ilgilenir. Zaten pek zeki öğretmenin de yanında." Layın da dediği gibi Kris ondan pek hoşlanmıyordu çünkü Lay okul birincisi Kris ise ikincisiydi. Ama Kris Laydan daha önce mezun olmayı başarabilmişti.

"Mezun olduktan sonra nerede çalışacağın açıklandı mı kuzen?"

"Evet."

"Nerede?" Ağzından kelimeleri cımbızla alıyorum beyefendinin. Depresyonu hala geçmedi de benim kuzenin.

"Sürpriz."

"Sürpriz mi? Hah, sanki söylesen anlayacağım. Söylemezsen söyleme." Tepki sıfır. Hala altımdan giysi çekiştirmekle meşgul. Son çekiştirdiği tişörtün bir ucundan tutup kendime doğru çektim ve bana bakmasını sağladım.

"Hadi yemek yiyelim kuzen!"

***

Suho

Babama yemeğini yedirdikten sonra evin önüne çıktım. Lola küçücük ayaklarıyla bir leğenin içinde çamaşırları çiğniyordu. Annem su kaynatmaya gitmiş olmalıydı. Fırsattan istifade hemen Lolanın çamaşır yıkamaya çalıştığı leğenin içine zıpladım. Bir anda belirmemden korkan Lola kendini azıcık arkaya attı ve dengesini kaybetti. Tam geriye düşeceği anda onu belinden yakaladım ve kendime yasladım.

"Korkma benim, Suho."

"Korktum." Onu kendimden biraz uzaklaştırıp yüzüne bakmaya çalıştım. Ah, yine gözlerini kaçırıyor. Ona evlenme teklif ettiğimden beri neredeyse hiç göz göze gelemedik. Hep gözlerini kaçırdı ve başka bir yerlere baktı. Şu anda da gözlerini suyun içindeki ayaklarımıza dikmişti. Ellerim hala belindeydi ve o da ellerini omuzlarıma koymuştu. Bu şekilde yavaşça çamaşırları çiğnemeye devam ettik.

"Heyecanlı mısın?" Yüzüme bakmadan başını salladı.

"Sen?" Ah, bu da sorulacak soru mu? Heyecandan titriyordum resmen. Çünküüüü yarın bizim düğün günümüz. Bir gün sonra, sadece bir gün sonra Lola benim müstakbel eşim olacak. Nasıl heyecanlı olmam?

Lola evlenme teklifimi kabul ettikten sonra eşyalarımızı toplayıp kasabaya gelmiştik. Annem Lolayı görünce suratı asıldı. O gün benimle hiç konuşmadı. Babama yemeğini yedirirken zorla elimden tabağı kaşığı alıp o yedirdi. Bir gün sonra uyandım ve bahçeye çıktım. Bir de baktım ki annem Lolaya yemek yapmayı öğretiyor. Sonra her şey kendiliğinden çözülüverdi. Tek sorun geceleri bahçede uyumak zorunda kalmam. Akşam yemeğinden sonra annem beni çekiştire çekiştire bahçeye çıkartıyor sonra da üzerime kapıyı kilitliyordu. Ama bugün tüm olayların son günü çünkü yarın gece Lolayla aynı yastığa baş koyacağız. Ah, çok heyecanlıyım.

GÖKYÜZÜWhere stories live. Discover now