Bölüm 15

226 23 19
                                    

*Cennete ait olan herkes Adem ile Havva'nın hikayesinde Lilith'i göz ardı ederdi. Alex için ise Lilith, belli bir noktaya kadar ilham alınması gereken bir kadındı. Bir erkeğin emirlerini yerine getirmek yerine kendini de bir birey olarak kabul ettirmek konusunda ısrar ettiği için kendi isteği ile Adem' i terk etmiş, kötülük ve günahla dolu olsa da kendi yolunu çizmiş, pişman olup Tanrı'ya yalvaran Adem adına ona melekler yollayıp geri cennete çağıran Tanrıya, kararının ardında durarak Adem'e geri dönmeyeceğini söylemişti. Onun kadar eski bir ruh, ne yazık ki Şeytan'ın kızı dahi olsa Alex'in karşısına çıkmazdı ancak Alex onun kararlılığı ve azminin en azından övgüye değer olduğunu düşünüyordu. Alex de tıpkı onun gibi ne zaman arkasını dönüp gitmesi gerektiğini biliyordu. Onu yıpratan, iyi bir sonu olmayacak ilişkilere hayatını adamaması gerektiğinin farkındaydı. Her ne kadar motivasyonu farklı da olsa, o anki durumu değerlendirdiğinde bulunduğu noktadan daha iyi bir yerde olabilecekse bu uğurda neyi feda etmesi gerektiğini biliyordu. Yalnızca Şeytan'ın kızı Lilith gibi bir günahkarı kendine örnek alırdı ancak Alex emindi ki bunca çektiği acıdan sonra aldığı kararlara Lilith bile şapka çıkarırdı.
*
Lucifer'i öpmemin ardından bu kez kendi yatağımda ve yanımda Lucifer ile uyandım. O kovulmuş da olsa fiziksel olarak bir insanın tam zıttıydı. Uyumaya ihtiyaç duymazdı. O yüzden her ne kadar eli belimde serbestçe duruken kıpırdamadan yatsa da uyanık olduğunu ve bir sonraki hamlemi beklediğini biliyordum. Ben ise geninde insanlık bulunan ve sürekli iğne ile güçsüz düşürülen, bu sebeple normalde uyku yoksunluğu çekmesem de su an en az bir insan kadar uyku ihtiyaci duyan bir yarı melektim. Beni yeniden iğne ile güçsüz duruma düşürdüğünü biliyordum Lucifer'in, bunu anlamak için aynada daha fazla iğne izi görmeye ihtiyacım yoktu. Beni ben yapan guclerimi benden aldığı için Lucifer'e kızsam da hak veriyordum.
Yine de dün onu öpmemin ardından neredeyse güçsüz düşüp yere yığılacakken beni yakalayıp yatağa taşıdığı için de memnundum. Hayatım ona ne kadar güçlü olduğumu kanıtlamaya çalışan güç gösterileri sergileyerek hatta bir noktada onu öldürmeye çalışarak geçmişti ancak şu anda onun bakımına ihtiyaç duyan yaşlı bir kadından farkım yoktu. Bu yatakta bana şefkatle bakan Hariel'i düşünmeden edemedim. O zaman onu düşmanım zannediyorum ancak o benim tarafımdaydı. Tarih tekerrürden ibaret lafı ne kadar da doğruydu. Eski dostum, yeni düşmanım Lucifer'in kollarının hiç şefkatle bana satılacağını düşünemezdim. Ben ona babam tarafından ödül verilen bir nesneden farksizim sanarken belki o da Hariel gibi düşmanım olmaktan çıkacaktı.
Yine de hislerim karmasiklassa da hedefim belliydi, kalbim Hariel'e aitti...
Buna rağmen kendimi Lucifer'e dönüp ona sarılmaktan alıkoymadım. Yüzünde daha önce görmediğim oyuncu bir gülümseme dolandı. Ayağa kalkıp odadan çıkacakken aynaya takıldı gözüm. Iğne delikleri 3 adet olmuştu ancak ilki çoktan solmaya başlamıştı. Elimi istemsizce yaranın üzerine götürdüm. Lucifer bir şey demeden önce de kendimi odadan dışarı attım. Burası gerçek dünyada var olan bir konum olmadığı için ne beni takip etmek zorunda değildi. Burada onun çizdiği sınırları aşamazdım çünkü o sınırlardan ötede hiçbir şey var olamazdı ve bu dünya Lucifer'in zihnindeydi. O yüzden her ne kadar Lucifer bu esnada yanımda olmasa da her adımından eminim ki haberdardı. Bu yüzden sessizce kütüphanemden bir kitap alarak gole karşı duran salıncağa kurulmak üzere dışarı çıktım. Eğer ki bu sanrının bir parçası olup Lucifer ile bir hayat istiyorsam da, buradan kaçmak istiyorsam da sabır gerekliydi. Hariel belki de beni hiç hatırlamayacaktı ki bu onun adına da bebeklerimiz adına da en iyisiydi. Her insanın ve her meleğin sürekli etmesi gereken bir dua varsa bu bir hayatları olması için benimle yolları kesişmemesini garantileyecek bir dua olmalıydı. Elime geçenleri mahvetmek benim uzmanlığım ve en keyif aldığım hobimdi. Ilk kez bunu yapmak istememiştim, Hariel ile mükemmele yakın bir gerçeklik ummuştum ancak bu ne yazık ki mümkün değildi, onu da mahvetmek benim fıtratımda vardı demek ki.
Burada kalmak benim için de onlar için de en iyisi olabilirdi. Ama Hariel'in her şeyi hatırlamasını beni sevmesini bencilce, yürekten istiyordum. Aynı zamanda intikam almak istediğim melekler vardı. Onların kanatlarını tek tek koparmak, sonra onları iyileştirerek ertesi gün tekrardan başlamak istiyordum. Onların her günün yaşadıkları son gün olması için bana yaklaşmalarını arzuluyordum. Babamın benden korkmasını ve bana yalvarmasını istiyordum. Yine de şeytanın intikamcısı ve gölgesi olan ben, bu huzur dolu anda, kuşları dinlerken donup kalmak ve intikamı siktir et demek de istiyordum.
Lucifer'in adımlarını duyunca zaten pek de odaklanamadığım ama her sayfasını tekrar tekrar okumaktan malesef yıpratıp, ezberlediğim kitaptan kaldırdım ve dudağımın kenarında oluşan gülümsemeyi gizlemeye çalışarak Lucifer'e baktım. Bu kez o dünkü neşesi kalmamıştı. Ciddiyetle bana bakarak "Baban seni, ben sana yaklaştığım an cehennemden kovmuştu. Şu an şeytanın sağ kolu, tek ve en güçlü adamı benim. Bunun ödülü de sensin. Seni istedim ve istiyorum. Yine de boynundaki iğne izlerine zavallı gibi bakmama tahammülüm yok. Benim ilgimi çeken kadın bir zavallı değil savaşçıydı." dedi. Sesindeki hayal kırıklığı cam kadar keskindi ve her kelimesi tenime saplanıyordu.  Eskiden Lucifer'in onayını almanın benim için ne kadar önemli olduğunu düşündüm, onun gözündeki imajım her şeydi. Şu an ise göle bakarak "Ben hala savaşçıyım" dediğimde o eski tutkunun içimde bir yerlerde yaralarının durduğunu, beni bugünkü ben yaptığını kabullenirken, Lucifer'den çoktan vazgeçmiş olduğum gerçeği yeni bir yara açtı. Ben.... değişmiştim. Bu kez daha güçlü bir sesle, gözlerinin içine bakarak tekrar ettim "Ben hala bir savaşçıyım. Eğer ki güçlerim olmadan bu özelliğimi kaybettiğimi düşünüyorsan yanılıyorsun. İğne izlerine bakmak utanç verici ve bunun için elbette seni suçluyorum. Ancak bunu kendim için yeni bir zorluk seviyesi, bir meydan okuma olarak görüyorum. Sakın beni küçük görmeye kalkma Lucifer, pişman olursun" dedim. Ben ona karşı öfkelenirken o keyifleniyordu. Lucifer göl kenarında benimle sonsuz mutluluk peşinde değildi. Adrenalinli, sıradışı ve biraz hararetli, öfke ve kavga dolu bir sonsuzluk arıyordu. Neden beni istediği belliydi, eğer ki bir insanın öfkesi içinde ancak bir göl oluşturabilirse benim içimde kaynayan okyanuslar vardı. Bir kişi sağlam bir yumruk yedikten sonra yerde top olup pes edecek kadar cesaretsiz olabilirdi ama ben ayağa kalkıp daha yok mu?  diye haykırır ve yeniden saldırırdım. Lucifer, Şeytan'dan olma değildi ama ikimiz de cehenneme aittik, onun içinde dönüp duran kaos ile benimki birbirine benzerdi.İkimiz de ait  olmadığımız yerlerde doğmuş, kanatlarımızı kaybetmiştik. Ama hayatımın en acı verici anısı olan kanatlarımı kaybetmem her ne kadar Lucifer'in de başına gelmiş olsa da belki de bundan farklı bir zevk almıştı. 

Cehennem'in Kanatları (Gölge 2)Where stories live. Discover now