Bölüm 12

239 20 1
                                    


*çok uzun süre ara verdiğimin farkındayım. Zor günler de geçirdim, hayatımın en güzel maceralarını da yaşadım bu arada. Yazmak için uzun süredir hevesim yoktu. Eskiden bir kitabı saatler içinde okuyabilirdim ama son zamanların yoğunluğuyla yılda birkaç kitaptan fazla okuyamadığım zamanlar geldi. Hâlâ Alexandrenin hikayesini merak edenler için yazıyorum bu kez. Binlerce okuma olmayabilir. Bir zamanlar okuyup artık ilgisini kaybedenler, hikayenin geçmişini unutup devamını merak etmeyenler de olabilir. Bu noktaya kadar benimle gelen herkese minnettarım. Yine de orada bir yerde bu hikayenin sonunu  benim kadar görmek isteyen birileri varsa eğer tekrar merhaba. Bu notu okuduğunuz için de, hâlâ daha bu hikâyede benimle yürümeye sabrınız olduğu için de teşekkür ederim. Bana ilham ve yazma hevesi verdiğiniz için her birinize tek tek tekrardan teşekkür ediyorum. Çok uzattigimin farkındayım. Umarım bu bölüm uzun bir aradan sonra yazarken bana keyif verdiği gibi size de verir. Keyifli okumalar :') *

 Lucifer Alex'i gizlice gözlüyor, Şeytan'a hareketlerini rapor ediyordu. Alex, her kurbanını babasına adamalı, ruhlarını cehenneme taşıması için Azrail denen meleğe emanet etmeden önce doğru yola gidebilmeleri için kısa bir dua okumalıydı. Bunu öğrenmesi gerekiyordu ve Lucifer, Efendisinin yalnızca kızından beklediği bu özel ritüelin doğru yapıldığından emin olmakla yükümlüydü. Şeytan bu adamın cinayetinin özel olmasını istemişti, en kusursuz makinesiydi ve ona acı çektirip ruhunun ızdırabıyla cehennemi doldurmaktansa onu en yakınındaki kölelerden biri olması için ayırmıştı, o kadar büyük günahlar işlemişti ki acıyı, fiziki dünyada yaşamasını uygun görmüştü, böylesi bir ruh, iyi bir hizmetkar olabilirdi. O yüzden Alex, onu bir kan gölünün içinde yüzene kadar acı çektirdikten sonra öldürmeliydi, cezalandırma olmazsa olmazdı. Alex ise bunu değişik bir yolla yapmaya karar vermişti. Efendisinin kızı hiç bundan daha güzel görünmemişti gözüne. Kalçasının biraz altında biten ve vücuduna belli belirsiz değen ama tüm o kıvrımlı hatlarını gizleyemeyen beyaz elbisesi bir masal prensesinin geceliğini anımsatıyordu. Saçlarını yeni kesmişti, omuzlarına erişmeyen saçları denizden yeni çıkmış gibi dalgalanmış, yüzünün iki tarafına dökülmüştü. Gözleri buz mavisinden zehirli bir yeşile dönerken kurbanının ruhuyla git gide güçlendiği anlaşılıyordu. Kurbanına profesyonel bir avcı olarak yaklaştı, adamın onu fark etmesi için ona birkaç saniye verdi ve daha sonra ağır hareketlerle elini uzun, beyaz ve kusursuz bacağına atarak oraya astığı hançerine ulaşana dek elbisesini sıyırdı. Öyle soğukkanlı ve büyüleyici görünüyordu ki adam az sonra başına gelecekleri hissettiyse bile kılını kıpırdatamıyor, katilinin kusursuzluğuna kapılmış izliyordu. O sırada Lucifer'in bir saniyeliğine dikkati dağıldı ve ileride, tıpkı kendisi gibi, kendini yoğun büyülerle gizlemiş olan başka bir melek gördü. Onu iyi tanıyordu, cehenneme yolu düşmüş hiç kimseyi unutmazdı Lucifer. O Hariel'di, onu cennetten de, cehennemden de anımsıyordu. Sarı saçları ve duru mavi gözleri ile kendisinin tam zıttı görünüşte olsa da ortak bir noktaları vardı. Alex o anda kurbanını delik deşik etmiş ve kan içinde olsa da ona hayranlıkla, hatta haddini aşıp aşkla bakıyordu ona. İri yarı olmasına rağmen Lucifer'in dengi asla olamazdı. Melek onunla göz göze gelince bir anlık dalgınlığının kendi gizlenme büyüsüne mal olduğunu fark etti ve Alex'in onu keşetmemiş olduğundan emin oldu. Oradan uzaklaşmak zorundaydı ama Alex'in görevini yaptığından da emin olmalıydı. Hariel ayaklanarak kanatlarını açtı. Lucifer'in artık kanada dair pek bir şeyi kalmamıştı. Daha sonra da melek gözden kayboldu, durumu üstlerine bildirmeye gidiyor olmalıydı.  Kızın kana tamamen bulanmış elbisesine baktı ve yüzüne yerleşen kararsız ifadeyi inceledi. Kanın bir kısmını içerek kendini sonsuza dek lanetlemesi gerekiyordu. Sadece bir yudum kan ve ruhunu tamamen cehenneme sattığına dair kısa bir yemin. Şeytan kızından son zamanlarda şüphe duyuyor olduğundan değildi bu ama kız doğduğunda bu yemini ettirmemiş olmasının da bir sebebi vardı, 21.yüzyıla kadar beklemişti. Kız yemini etse de, tereddüt de etse Şeytan mutlu olacaktı ama lanetlenmiş olmasını Lucifer'den özellikle istemişti. Bu tescillendiğinde genç kız bir daha asla cennete alınamayacaktı, etrafında dolanan melekler onu cennete ait kılmak için bu kadar uğraşsalar da cenneti kabul eden bir hain olursa eğer, oraya adımını atar atmaz ölecekti. Şeytan bazı kehanetler duymuştu ve kendi kızına dair önlem almak zorundaydı. Lucifer Şeytan'ın ne kadar da haklı olduğunu gördü. Kız yemini etme konusunda çekingen olduğunu görünce irkildi. Alex her zaman algıları ve sezgileri sonuna dek açık bir melek olmuştu. Lucifer ya da Hariel becerikli olmasalardı ona yıllar önce yakalanırlardı. Genç kıza bu yeminin yalnızca babasına bağlılığını tescillemesi için olduğunu söylemişlerdi ama Alex elinde küçük bir tüpe doldurduğu kana bakakalmıştı. Dudaklarını araladı ve yeminin ilk kelimesini söylese de devam etmedi, tüpü dudaklarına yaklaştırsa da içmedi. Öylesine güzeldi ki, tüpteki kan ve dudaklarının rengi aynıydı ama teni tezat oluştururcasına her saniye soluyordu. "Yapamam" diye mırıldandı. Alex o sırada ölümle ilgili inandığı her şeyi sorguluyordu. Beden geride kalan tek şeydi, yaptığı işkence de yanlış olmasına rağmen cesedin kanını alıp içmek ona yanlış geliyordu. Bir katil ve bir canavar arasında fark olmalıydı ve Alex hiç de canavar gibi hissetmiyordu. Lucifer onun tedirginliğinin dalga dalga yayıldığını hissetti ve kız ayağa kalkınca kontrolü ele almasının yeniden zamanının geldiğini hissetti. Lucifer ellerini kaldırdı, kız birden bire ipleri kesilmiş bir kukla gibi kurbanının kanının üzerine yığıldı, elbisesinin az sayıda beyaz kalmış yerleri de kana bulandı. Lucifer gizlendiği yerden kalktı, Alex de onun hareketlerini izledi. Kızın gözleri simsiyah olmuştu, Lucifer'in hareketlerine göre şekilleniyor, tamemen ona teslim olmuş biçimde hareket ediyordu. Lucifer ona bir kısmı dökülmüş olsa da  kan dolu tüpü aldırdı, bir kısmını içirdi. Ona sözcükleri söylettirmek için zihnine iyice abandığında ise güçten düştüğünü hissetti. Kızın dudaklarından süzülen kanlar, Lucifer'in bu kez onun direncini kıramadığını ve kızın son iradesiyle kanın tamamını yutmayı bir şekilde engellediğini gösteriyordu. En sonunda Lucifer onun bedeninden öyle hızlı çekilmek zorunda kaldı ki kızın onu görmesine engel olamamıştı. Yeşil gözler şokla irileşirken Lucifer, kızın onu zihninden atabilmiş olmasının şokuyla görevini başarıyla sonlandırmasının tadını çıkaramadı. Hariel ise gizlendiği köşesinden tüm olanları izlemişti, aptal Lucifer'in onun gitmediğini anlamadığından emindi. Bakışları Alexandre'yi buldu, genç kız artık soğumaya başlamış vahşice öldürülmüş cesedin yanına çökmüştü. Kaşları öfkeyle çatılmış olsa da gözlerine dikkatli bakan, onu birazcık tanıyan herkes, içinde bir şeylerin kırıldığını görebilirdi. Hariel, Şeytan'ın bunu neden yaptırdığını anlamamıştı. Ama kız aynı şey başına tekrar gelmesin diye kendine duvarlar örerken ayağa kalkamıyor, cesede bakmayı sürdürüyordu. Dudaklarından akan kanı silmek için dirseğine kadar kana bulanmış olan kolunu kaldırdı ama sonra bunun kötü bir karar olduğunu fark edip vazgeçti. Ağlamadı ama kanatlarını açıp evine yöneldiğinde Hariel onu takip etti. Genç kız hemen evinin yanındaki göle girdi ve buz gibi suya girmeden önce üzerindeki elbisesini çıkarıp kenara attı, kanın boyadığı iç çamaşırlarını da onun üzerine fırlatıp tek işaretiyle ateşe verdi. Hariel ona bakmak istemiyor, bacaklarında, gerdanında ve kollarında olan kanları temizlemeden önce uzun uzun ileriye bakarken ay ışığının altında parlayan sırtını seyre dalmaktan yine de kendini alamıyordu. Hariel kendini iyi gizlemişti, o yüzden kız ona döndüğünde ormanda yalnız olduğundan başka hiçbir şey görmedi, Hariel bedenine bakmayıp gözlerini duru yüzüne dikerken Alex kollarını iki yana açtı ve sırt üstü suya atladı. Kan suya karışırken zihnindeki karmaşayı da söküp attı ve ağzına su dolmasına birkaç kez müsaade etti. Çığlıkları suda minik dalgalanmalar oluşturmaktan öteye gitmiyordu. Sonra doya doya ağladı çünkü suyun içindeyken kimse gözyaşlarının farkına varamaz, sesini duyamazdı.

Cehennem'in Kanatları (Gölge 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin