Bölüm 6

1.4K 111 27
                                    


*Lucifer, genç kadının yüzünü ezberlercesine izledi. Varoluşun başından beri hayattaydı. Başlangıcı görmüş, insanların yaradılışına şahit olmuş, cenneti de cehennemi de tatmıştı. Tüm ömrü boyunca böylesine güzel bir yaratık görmemişti. Hareketlerindeki zarafet gözleri kamaştırıyor, içindeki saf kötülük kadar büyük yer kaplayan merhametiyle kurduğu dengesi onu daha da büyüleyici yapıyordu. Ona her bakarken yakalandığında kızın yanakları kızarıyor ve şaşırıyordu, duygularını bu kadar iyi saklayan birine göre fazla belli ediyordu ilgisini ama asla gözlerini kaçırmıyor, Lucifer gözlerini kaçırana kadar yeşil gözlerini adamın gözlerinden ayırmıyordu. Gerçek bir savaşçıydı, öyle ki öldürdüğü insanlar eğer konuşabilse bu kadar büyük bir zerafetle öldürüldükleri için ona teşekkür ederlerdi. İnce uzun parmaklı ellerinde zehir şişeleri en güzel içkilere, en keskin hançerler sevgiliden alınan bir güle dönüşür gibi büyülüyordu kurbanlarını. 

Dolgun sayılacak göğüsleri, incecik beli ve sıkı kalçalarıyla dönem insanlarına göre sıska ama daha kıvrımlıydı. Saçları belinin çukuruna kadar dalga dalga iniyor, kandan bir nehir gibi yüzünün iki yanından tutamlar halinde sarkıyordu. Doğduğu medeniyet olan Bizans'ın yıkılışının üzerinden insan zamanıyla yaklaşık bir altmış yıl geçmişti ve üzerindeki kıyafetlerden dilindeki aksana kadar aynı topraklardaki yeni imparatorluk olan Osmanlı'da yaşadığı çok belli oluyordu. Üzerindeki mavi elbise, cehenneme girişiyle siyahlarla değişmiş, gözlerine ise koyu gölgeler düşmüştü. Kızın ona ilgisinin olduğunun farkındaydı ama duyguları en iyi okuyanlardan biri olduğundan kızın aslında ona aşık olmadığını, sadece ilk kez kendi türünden birinin -itiraf etmek gerekirse bulabileceği en yakışıklısının- çekimine kapılmaktan kendini alıkoyamadığıydı. Lucifer ise Alex'e tutkuyla bağlanmak üzereydi ve eğer ki bir gün birini öprecekse bu ne pahasına olursa olsun Alex olmalıydı. Yine de Efendi'sinden çekiniyor, oynayacağı bir başka oyuncağa dönüşeceğinden emin olduğu Alex'e o anlamda yaklaşmıyordu. Yine de Alex, onun güzeller güzeli tabusu, bir gün kollarında onun adını sayıklayarak kıvranana dek onun peşine gidecek, onu kimselere vermeden kendine sakladığı küçük bir oyuncağa çevirecekti. O yasak meyveydi ve Lucifer, cennette tattığı yasak meyvenin tadını hala damağında taşıyordu. O tat, her şeyi karşısına almasını gerektirecek kadar güzeldi ve Alex sadece onun olana dek, o tadın peşinden gitmeye devam edecekti.

*

Mell'in bana uzattığı aynanın ağırlığına rağmen bileğim bükülmeden onu dimdik tuttum ve gözlerime bakakaldım. Bir gözümde ayın, bir gözümde güneşin yansımaları var gibi görünyordu. Altın ve gümüş rengi parıltılar gözlerime saçılmış, iki farklı tonda tehditkar ışıklar saçmaya başlamışlardı. Kaşlarım çatılırken gözlerimin aldığı tüm o renkleri düşünerek tüm değişimlerimin tanımlandığı, ruhumun aynası o iki kürede can bulan bebeklerimin yansımasına bakarken dudaklarım yukarı kıvrıldı. 

Berial ne olduğunu dahi anlamayacaktı. 

Orfion'un onu hapsettiği büyüden kafese ilerledim.  Berial çocuksu yüzü, bakır reng saçları ve tuhaf bir taşı andıran lacivert gözleriyle öylece oturuyordu ama sakin görüntüsünün ardından dalga dalga yayılan öfkesi muazzamdı. Öfkenin tadını, havadaki keskin hissini seviyordum. Tek dizimin üzerine çöktüm ve Berial gözlerime bakana dek gözlerimi gözlerine diktim. Dudakları bir saniyeliğine şaşkınlıkla aralansa da yüzündeki sakin ifadeyi  o kadar hızlı geri getirmişti ki bir an için hayal gördüğümü sandım. "Düşündüğünden daha güçlüyüm" dedim tehditkar bir sesle. Berial beni bilmiş bir gülümsemeyle "Düşündüğünden daha az güvenilir bir kaynağım" diye yanıtladı. 

Açıkçası haklydı. Babam güvenilmez bir kaynaktı. Berial'i bu şekilde arkada bırakmak riskli bir hamleydi. Elimize geçmesi halinde en iyi iki savaşçısından birini kaybedecekti. Babam plan yaparken yardım almaz, uygulamada kılını kıpırdatmamak adına sadece etrafındakilere emirler yağdırırdı. Berial bu şekilde planlardan haberdar olabilirdi ama bizim planları öğrenmememiz için yanlış bilgilendirilmiş de olabilirdi. Bu sebeple gerçekten güvenilmezdi. Babam gibi... Babamdan nefret etsem de zekası beni her zaman büyülüyordu ve bir şekilde yaradılışını yaşıyordu. Ben kim olduğumu her zaman reddediyor, ne yapacağıma başkalarının karar vermesine göz yumuyorken o her zaman kendi doğrusuna giden biri olmuştu. Ondan hayranlık duymadan nefret etmek mümkün değildi ne yazık ki ve biliyordum ki kanatlarım beyaz olsa da, kanımda düşürüldükten sonra Hariel'in kanı karışmış da olsa, ölümden döndüğümde bir çeşit meleğe dönüşmüş dahi olsam hala onun kızıydım ve bunu sonsuza dek taşıyacaktım. Onun hile yapmasının ne denli mümkün olduğunun son derece farkındaydım, çünkü bana hile yapmayı o öğretmişti. 

Cehennem'in Kanatları (Gölge 2)Where stories live. Discover now