İtiraf

6.2K 130 17
                                    

- ona bakmak zorunda olduğuma inanamıyorum.

deyişimle Asel içtiği kahveyi masaya bırakıp:

- ee gülüm; adamın kafasını yardın. Biraz dayanacaksın çenesine.

şu sıralar hiç birşey yapmıyordum, Aral’dan kurtulmak için. Hiç iyi birşey değildi bu:

- off vallahi kafayı yiyeceğim.

Kapana kısılmış bir kuş gibi hissediyordum. Zincirimden kurtulmuştum ama uçamıyordum. Salona gelen Emre ile büyük bir sessizlik olmuştu:

- Zişan??

Kafamı Emre’ye çevirdim. Gülümseyerek:

- biraz gelir misin konuşalım??

Sıkıntıyla nefes vererek:

- tabi ki konuşalım.

yürümeye başladım. Mutfağa geçtiğimizde:

- Zişan sana birşey söylemem lazım.

Ciddileşmişti. Elimi tuttu:

- evli bir kadına söyleyeceğim bir şey değil bu fakat söylemek zorundayım. İçimde kalırsa daha kötü olacağım.

Derin bir nefes aldı:

- ben senden hoşlanıyorum Zişan. Senin gibi güçlü bir kadın...daha önce tanımadım. Uzun zamandır böyle düşünüyordum fakat söylemeye cesaret edemedim.

sadece bakıyordum. Tam ağzımı açacakken:

- birşey söylemek zorunda değilsin. Ben seni beklerim. Sonuna kadar bekleyeceğim.

Bunu söyleyince bir anda ona sarılma isteği geldi. Sarıldım. Oda karşılık verdi. Uzun zamandır bu kadar huzurlu hissetmemiştim. Emre’den ayrılınca:

- ne diyeceğimi bilmiyorum fakat sana bir açıklama yapmak zorunda olduğumu hissediyorum. Bunu seni bekletmemek adına en kısa zamanda yapacağım.

Yani böyle demeyipte ne demeliydim ki ?? Ben evli bir kadındım her ne kadar istemesemde yada zoraki evlensem de. Hem açıklamamı yapacaktım hemde Emre’yi kırmayacaktım.

Asel içeriden:

- yav neredesiniz tek kaldım burada!?

Diye seslenmişti. Hafif tebessüm ederek:

- gidelim mi içeri?

dedim. Emre gerçekten ciddiydi ve gerçekten beni önemsiyordu. Of tamam çok yakışıklıydı ve insanın içini eriten cinsten gülüşü vardı. O gülümseyince kendimi güvende hissediyordum, saçma olacak ama ne yapabilirim düşüncelerim bunlar.

***

- yavaş ol biraz!

Oflayarak:

- beni beklemeden hızlanan sensin. Bir susta yardım edeyim.

dedim Aral’ın koluna girerken. Resmen bakıcılık yapıyordum, düzenli olarak yemeğini getiriyordum, pansumanını hallediyordum.

- beni öldüremedin ya? İçinde kalmıştır şimdi değil mi benim güzel karıcığım??

İmalı imalı konuşurken ona ters bir bakış attım:

- Aral hasta veya yaralı olan insanların konuşmaya hali olmaz, susmazsan iyileşemezsin. Bana bulaşmaktan vazgeç, işim gücüm yok gibi sana bakıcılık yapıyorum birde.

Bunları söylerken bir yandan da ters ters Aral’a bakıyordum. Sürekli bebek gibi mızmızlanmasından sıkılmıştım. Sanki ilk defa yaralanıyor...

Mafyanın EsaretiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin