Özel Bölüm/2

En başından başla
                                    

Kendi koltuğuna oturarak kafasını cama yasladı.
Sarp ve Hamza ikilisinden Yekta ile gelişi güzel konuşlarını ve oturduğu yeri öğrenmelerini istemişti. Bunu bulmayı çok denemişti ama küçük balığı bulunmamak için amcası adına uçak bileti almıştı ve bilin bakalım kim Yekta'nın amcasının adını bilmiyordu?

"Yaktım seni küçük balık." Diye fısıldadı cama doğru. "Su yerine kızgın ateşte yüzmeye hazır ol."

-

"Yekta yemeğini yer misin ablacım?" ses yok.
"Ye şu yemeğini." Elini yanağına koyarak çatalını yemeğinin üzerinde gezdiren çocuğa baktı. Bir haftada iki kilo vermişti ve hala da vermeye devam ediyordu. Hayatı boştu, eskiden okula giderken hissettiği heyecanın zerresini hissetmiyor, sadece boş boş solunum yapıyordu. Yakında onu da kesecek gibi geliyordu Sıla'ya.

"Tamam, kızmayacağım." Ellerini önünde bağlayarak boğazını temizledi. "Sevdiğin insanı kaybetmek zor bir şey biliyorum. Hatta biz bu olayı hayatımız boyunca yaşıyoruz. Sana Alkan'dan vazgeç diyemem çünkü vazgeçemeyeceğini biliyorum."

Duvardaki saate şöyle bir göz atarak saatin akşam sekiz olduğunu gördü. "Ama tam tamına on iki saattir hiçbir şey yemiyorsun. Okula gidiyorsun ki orada da yemediğini biliyorum. Bu kadar depresyon yetmez mi?" Yekta bakışlarını kaldırarak küçümser bakışlar attı. "Sen ne anlarsın ki? düzenli olarak sevdiğimizi kaybediyormuşuz bla bla. Alkan benim sevdiğim birisi değildi abla! Çok daha fazlası. O, o çok farklı." Ellerini saçlarına daldırarak çatalını tabağına gelişi güzel fırlattı.

"Eğer benim iyi olmamı istiyorsan, bir süre daha bana bulaşma. Canım çok yanıyor." Kısılmaya başlayan sesi yüzünden boğazını temizledi.

"Gidip biraz yazı yazacağım." Ardından elinin tersiyle yaşlanan gözünü sildi. Odasına yürürken hayatını düşünüyordu. Okulu ve okulda ona sarkıntılık eden birkaç kızı istemiyordu, tek amacı robot gibi ders anlatmak olan öğretmenleri de istemiyordu. Yatağına oturarak derin bir nefes verdi.

Kısacası burayı istemiyordu. Hamza'yı ya da Sarp'ı. Hiç olmadı Alkan'la Cüneyt'i görmek istiyordu. Sadece baksa yeterdi ona, bu zamana kadar sadece izleyerek sevmemiş miydi ki onu?

Çalan zille beraber homurdandı. "Lanet olsun." Ayağa kalkarak üzerini silkeledi. Amcası işten dönmüş olmalıydı. Adam da onun gibi yasta olduğundan çok ortak yönleri olduğunu düşünüyordu. İkisinin de sevdiği insan ölmüştü.

"Ben bakarım!" Bulaşıkları yıkayan ablasına seslendi. Ona haksızlık ettiğini düşünüyordu.
Delikten baksa da bir şey görememenin korkusuyla biraz ürkerek açtı kapıyı.

Merdivenin başında duran balığa baktı. Neredeyse küçük dilini yutacaktı çünkü böyle bir şey imkansızdı. Kendi kendine gülerek gözlerini ovuşturdu, ardından sakince delirdiğini düşünerek balığa ilerledi. "Hah, bir delirmediğim kalmıştı."
Camı kendine çevirerek japon balığının en özel türüne baktı. Bu balıkları önceden araştırmıştı, nereden baksanız bir iki yüz kağıt olması lazımdı.

"Ben de deliriyorum." Duyduğu sesle beraber irkilerek götünün üstüne düştü. Merdivene doğru kırılan bacakları düşüşünü yavaşlatsa da, deli gibi çarpan kalbini ne yavaşlatabilirdi?

"A-alkan." Uzun bacaklı çocuk kalan iki basamağı da çıkarak küçüğün saçlarını karıştırdı. "Ama sana." Diyerek cümlesini tamamladı. Bu giriş için bir saatini harcamıştı. "Sen-" dedi Yekta. Ardından kaşlarını çatarak ayağa kalktı. Sinirleniyordu ve sinirlendikçe çocuğu gebertmemek için kendini zor tutuyordu. Deli gibi mutluydu, ama mutluluğunun önüne geçen bir gururu ve siniri vardı.

"Sikeyim seni!" Diye haykırarak çocuğun göğsüne vurdu yumruklarını. "Sikeyim! gittin. Bıraktın. Öylece bıraktın değil mi? Şimdi neden dönüyorsun?" Bir kere daha vurarak çocuğun yakalarını kavradı.

"Tanrım, delirmek üzereydim, Nişan mı? Hadi ama. Bu kadar karaktersiz bir orospu çocuğu değildin!" Alkan göğsüne vuran sert yumrukları durdurmak adına küçük elleri kavradı. "Her şeyi anlatacağım, sakinleş." Ardından tuttuğu küçük avuçtaki görüntüyle donup kaldı.

Aynı Yekta gibi.
İkisi de birbirlerinin dövmelerine bakıyor, baktıkça deliriyorlardı. Yekta kendi dövmesinin biraz daha farklı modeli olan dövmeye parmaklarını değdirdi.
"Bu.." dedi. Sonra sustu. Ne diyecekti, bu imkansız mı?

Alkan yakaladığı bileği önce baş parmağıyla okşadı. Ardından küçük bir öpücük kondurdu üzerine. "Seni seviyorum." Diye fısıldadı yatışması adına. "Asla da sevmekten vazgeçmedim." Yekta'yı merdivenlere çekerek "Eğer dinlersen.." dedi. "Anlatmak isterim."

-

Alkan bütün olanları anlatmış ardından Yekta'nın affına sığınmıştı. "Tekrar sevemez misin beni? Emin ol bu küçük adam tekrar kalbini sana vericek." Diye fısıldadı. Yekta'nın son mektubuna yazdığı şeydi bu. Her cümlesi aklında kalsa da Alkan'ın, en sevdiği kısmı bu olmuştu. Önce dövmeye baktı Yekta, bile isteye bırakmamıştı onu, hala seviyordu ve dönmüştü işte.

O duygu yüklü anın verdiği hislerle ağlayacağından emin olduğundan dudaklarını birbirine bastırarak onayladı onu. Alkan ise usul bir öpücük bıraktı dudaklarına, sinir etmek adına sırıttı. "Dövmen güzelmiş." Bileğini tekrar okşayarak dudaklarına bir öpücük daha kondurdu.

Yekta ise sabahtan beri uyumamanın ve sevdiğine kavuşmanın verdiği tatlı yorgunluğu fark ederek burnunu onun boynuna gömdü. Dövmenin parlak boyası sırıtınca üstüne büyük bir öpücük kondurdu. Nefesleri Alkan'ın boynuna çarparken ona gereken şeyin su olmadığının farkındaydı, lakin bir balık yaşamak istiyorsa, ona su gerekirdi. Yekta'nın Alkan için ölümü göze aldığı oksijenini soluduğu boynundan belliydi.

Zira sonunda ona kavuşmak varsa, ölüm de güzeldi.

Yazım yanlışı varsa belirtin lütfen. Yorumda yapabilirsiniz çok şart değil yani, neyse günaydın açıklama yazmaya üşendim. Seviliyosunuz ehehe.

Küçük Balık (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin