10.Bölüm: "Hoşgeldin İbne"

15.4K 904 564
                                    

Kontrol etmeden atıyorum. Umarım beğenirsiniz. Eda'ya sövüş serbest;)

Multimedya;Alkan
Bölüm şarkısı; Shot Gun

"Aç mısın?" İçeriye seslenerek buzdolabına yaslandım. "Pizza söyleyebilirim istiyorsan." Adım seslerinden sonra içeri giren Alkan'a baktım.
"İyi olur." Bütün duygusallığımı içime atarak Alkan'a ders anlatmıştım.

Tabi ne kadar umursadığı ortadaydı. Ben anlatırken o etrafı inceliyor, arada bir ofluyor ve anlayıp anlamadığını sorduğumda "Anladım." diyerek başından savıyordu. Anlayacağınız her şey normale dönmüştü. Benimse aklımdaki tek soru neden böyle bir şeye tenezzül ettiğiydi. Benim gibi karşımdaki tezgaha yaslandı. "Bir şey soracağım." dikkatini bana verdi. "Neden benimle ilgileniyorsun? yani herhangi bir çıkarın olmadan." gözlerini devirdi. "Ne gibi bir çıkarım olabilir, gayler birliğinizin başkanını öğrenmek gibi mi?" Sinirle kaşlarımı çattım.

"Çok komik." gözlerini kırpıştırdı. "Bence komikti." Meydan okuyan bakışlar atarak telefonuma uzandım. "Bu kadar komik espriler yapabildiğini bilmiyordum." sabahtan beri telefonumdaki bildirim sesleri susmamıştı. Gelen mesajlara girerek donakaldım.

Kimden; Eda

-Alkan yanında mı?

-Yanındaymış.

-Onu evinden kovmazsan gay olduğunu herkes öğrenir. Seninle oynuyor.

Kaşlarımı çattım. Eda'nın beni tehdit ettiğini Alkan'a söylesem nasıl bir tepki verirdi?
Söyleme. Eğer söylersen Eda bunu öğrenir ve okulu sana zindan eder.

"Kiminle mesajlaşıyorsun?" Üzerime doğru gelen çocukla beraber ekranı kitledim. "H-hiç." kaşlarını çattı. "Ekranı ne diye kitliyorsun o zaman?" dibime girdi. "Göster." omuz silktim. Madem bu kadar çok istiyordu, o zaman baksın ve gerçeği öğrensindi.

"Al." Eda'nın mesajlarını açtım. Telefonumu eline alarak mesajları okumaya başladı. "Götveren." Sinirleri iyice gerilmişti fakat Eda'ya küfür edeceğini de hiç zannetmiyordum. "Ne?" Alkan sinirle telefonu tezgaha koydu. "Ona inanmıyorsun değil mi?" Sessiz kaldım. Ne kadar inanmamak istesem de inanıyordum. "İnanıyor musun?" kafamı iki yana salladım. "İnanmıyorum." yalan söylediğim çok belliydi. O kadar bekledikten sonra bunu demem onu rahatsız etmiş gibi yüzünü buruşturdu.

"Ben gitsem iyi olacak." Kapıya ilerlediğinde kolunu tuttum. "Alkan saçmalama.." sinirle ittirdi.
"Saçmalamıyorum. Asıl saçmalayan sensin.
Senin gibi birinden.. ne gibi bir çıkarım olabilir ki?"
"Özür dilerim." Özrümü umursamayarak kapıyı çarptı ve gitti.

Öfkeyle titrerken kapının dibine çöktüm. Senin gibi biri demişti. Asıl onun gibi birisi için benim aşkım fazlaydı. Beni kullanıyordu ve gerçekleri duymak ağırına gitmişti. Ders çalışma bahanesi, öpüşme dersleri... hepsi benimle dalga geçmek içindi.
Balığa da hizmetçilerin baktığından emindim.

O böyle bir çocuktu işte, şımarıktı.
Hayatının her karesinde her istediğini elde etmiş, okulunda hep söz sahibi olmuştu. Arkadaşları ona tapıyor, kızlar yolunu gözlüyordu. Neden benim gibi birini sevsindi ki?

Peki sen neden ondan vazgeçmiyorsun?
Onun nasıl birisi olduğunu biliyordum ama inatla ondan vazgeçemiyordum. Hiç vazgeçmeyi denemiş miydim ki?

-

"Yok abicim. Vazgeçemiyorum ben sikerim denemesini de, aşkını da.." Hamza elini ağzıma bastırarak yanındaki cipsi yemeye devam etti. "Filmin içine sıçtın bari Selin'i uyandırma. Bak tersi beterdir onun." Çenemi kapatarak kollarımı göğsümde bağladım. Dün gece verdiğim kararla güya Alkan'dan vazgeçecektim. Fakat bugün yepyeni bir gündü ve kararımın arkasında bilinçli bir şekilde durmam iki saatimi bile almamıştı. "Bu ne filmi?" göz devirerek baktım televizyona.

Sarp ağzı dolu bir şekilde filmin adını söyledi. "Nerve, kanka." o filmi izlemenin verdiği sıkkınlıkla ve bilmişlikle homurdandım. "Başka bir şey bulamadınız mı?" Hamza şaşkın gözlerle bakıp kolasını yudumladı. "Selena mı izleseydik?" sırıttım. "Ben izledim lan onu." benim gibi sırıtarak elini kaldırdı. "Çak! bende izledim hemde bütün bölümlerini." Sarp elinin altındaki yastığı fırlattığında güldüm. "En güzel yeri Burak Hoca'nın dev örümceğe dönüştüğü yer değil miydi amına koyayım. Gülmekten ölmüştüm." dediği şeyle dudak büzdüm.

"Ben onu gerçek sanıyordum. Bu kadar büyük bir örümcek bulabildiklerini düşündükçe uyuyamıyordum." itirafım karşısında Sarp'ta kendini tutamadı ve hep beraber anırmaya başladık. Ardından gülüşümüzden zor duyulacak bir şekilde kapı çaldı. "Bu kimse Selin'i uyandırmaya cürret ettiği için çok şanssız olmalı." Kapıya ilerleyerek tokmağı çevirdim. "Alkan?" Sırıttı. "Ta kendisi." Kapıyı çarpıp çıkarkenki sinirinden eser yoktu.

"Bana tripliydin." Gözlerini gölgeleyen sinire baktım. "Ben kimseye trip atmam." Sonra yapay bir şekilde gülümsedi. "Neyse. İçeri davet etmeyecek misin?" kaşlarımı çattım. "Arkadaşlarım var." Onu alırsam büyük bir yaygara kopacaktı. "Gay partisi diyorsun?" sinirlendim. "Sen de burada olduğuna göre?" elini göğsüme hızla vurarak yere, içeriye düşmemi sağladı.

"Sözlerine dikkat et. Canını yakarım." burnumdan kıkırdadım. "Yapmadığın şey değil. Hiç durma." Ayağa kalkarak üzerimi düzelttim. Resmen bana vurmuştu. "Özür dilerim ben. Kendimi kaybettim bir an." Planları tersine işliyordu. Onu ne kadar sinir edebileceğimi görecek, sonra da defolup gitmesini sağlayacaktım. Bunu hakediyordu.

"Sorun değil. Bir şey mi diyecektin?" Sesimdeki soğukluğu sağır olan birisi bile farkedebilirdi. "Hayır. Eda'yı hallettiğimi söyleyecektim. Sana artık rahatsızlık veremeyecek." Omuz silktim. "O kadar emin olma. Neyse, benim okula uğramam lazım. Sende okuldan arabayla geldiğine göre beni götürebilirsin." Alkan kafasını sallayarak merdivenleri gösterdi. "Gidelim."

-

Okula titreyerek girdim. Eda'dan korktuğumu söylememe gerek yoktu ve içimde kötü bir his vardı. Sanki birazdan bütün her şey üzerime gelecek ve-
"Hoşgeldin ibne!" aynen şimdi olduğu gibi beni alt üst edecekti. Tezatlarımla doğru orantıda olan Eda'nın sesini duyduğumda yutkundum.

"N-ne saçmalıyorsun sen?" Üzerimdeki bakışlara bakarak yutkundum. "Artık ibne olduğunu herkes biliyor. Sağolsun Alkan'cığım çok yardımcı oldu bu durumu telafi etmeme." Gözlerim dolduğunda derin bir iç çekerek içimdeki tarifsiz acının geçmesini bekledim.

Geçmedi.
"Nasıl bu kadar acımasız olabilirsin?" Fısıldadım.
"Bunu n-nasıl yapabilirsin?" Eda sırıttı. "Sana bir şey karşılığında söylemeyeceğimi söyledim. Sende o kurala uymadın." Etrafta dönen fısıldaşmaları duyamayacak kadar kulağım çınlıyordu.

"Bir alkış alalım." Eda cırladığında binadaki herkes alkışlayarak kahkaha attı. Köşedeki kız grubu, erkek grubu, inekler... birkaç kişi hariç herkes gülüyordu.

Yanaklarımdan süzülen yaşlarla beraber tökezleyerek merdivene ilerledim. Omzuma inen darbeyle beraber tısladım. "Önüne baksana ibne!" kız cırlayarak saçlarını savurdu. "Ben zaten gidiyordum.." omuzlarımı düşürerek okul binasından çıktım.

Hıçkırıklarımı tutamamıştım. Nasıl böyle bir şey yapabilirdi? Nasıl bu kadar acımasız olabilirdi? Onun iki dakikalık zevki yüzünden ben mahvoluyordum. Daha dördüncü sınıftaydım. Çektiğim bunca acı, bunca dert nedendi?

Gözyaşlarım yanaklarımdan boşalırken kalbimden gelen kırılma seslerini umursamayarak Alkan'ın arabasına koştum. Ciğerlerimdeki tüm nefes bittiğinde Alkan arabadan çıkmıştı.

"Neler oluyor?" Sarıldım ona. Gözyaşlarımı pahalı tişörtünü ıslatmasını umursamadan kollarını bana doladı. Dediği tek şey "Geçecek." Olmuştu. Bense en çok beni yaralayacak olan kişinin o olduğunu umursamadan daha sıkı sarıldım. Bütün acıların bir gün bitmesini diledim.

Üç gündür yazıp yazıp siliyorum. Açıklama yazmaya da üşendim şu an. Seviliyorsunuz.

Küçük Balık (GAY)Where stories live. Discover now