12.Bölüm: "Oyun bitti"

14.3K 886 252
                                    

Sanırım delireceğim. Üçüncü bölüm yayındadır arkadaşlar, bu bölümlerin tek açıklaması.. can sıkıntısı.

Multimedya;Alkan
Bölüm şarkısı; Julia Stone - Catastrophe

Cüneyt canı sıkkın çocuğun dağınık olan üstü başına baktı. "İyi misin sen?" Alkan başını iki yana salladı. Bugün olanlar zaten canını sıkmıştı, bir de şirketle uğraşması gerekmişti. "İyiyim." yalandan ibaretti, arkadaşı Alkan'ın istemediği bir şeyi sikseniz anlatmayacağını bildiğinden sustu.

"Karı ayarlayayım mı?" Alkan sırıttı. "Odadan iniyorum." Geldikleri mekan her zaman uğradıkları bir yerdi. Üst katta odalar vardı ve o odalardan birini tutmak bazı insanları zora sokup, karılarını aldatmalarını ve ailesini riske soktuklarını umursamadan bütün paralarını yatırdığı gibi onların maddi durumundaki insanlar içinse sakız almaktan farksızdı. "Hızlıyım diyorsun." arkadaşını onaylayarak Cüneyt'in yeşil gözlerine bakmaktan kaçındı. Bugün çok duygusaldı. Nereye baksa o piçin sulu gözlerini görüyordu.

Herhangi bir kardeşi olmadığından ve ailesi tabiki onunla ilgilenmediğinden kırgın olan birisine nasıl davranacağını bilmiyordu. Bilmeye de hiç ihtiyaç duymamıştı zaten. "Kafanı karıştıran bir şeyler ver gibi. Sen böyle ortamlarda susup içecek değilsin." Omzuyla omzunu dürttü Alkan'ın. "Dökül işte amına koyayım. Kimin var sanki benden başka." Cüneyt haklıydı. Çocuğun çok arkadaşı olsa da bir ona güvenir bir onun kararlarına saygı duyardı.

"Birisi var." Cüneyt kaşlarını çattı. "Sen ve birisi var demek. Başına taş düştü galiba abicim. Ee nolmuş o birine?" Alkan sessizce omuz silkti. "Başlarda herkes gibi onunla da oynuyordum. Ama kimsesi yok, parası yok, ayrıca çok duygusal. Ve çok yeni büyük bir şey yaşadı. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum." Cüneyt omzunu sıvazladı. "Ona karşı bir şey hissediyor musun?" bir saniye bile beklemedi.

"Hayır." Ona karşı bir şey hissetmiyordu. O zaman neden ona yardım ediyordu? Acıma mıydı bu?

"O zaman oyunu bitir. Onu çok kıracağının farkındasın, ayrıca sana ilgi de duyuyor. Yavru bir kediyi sahiplenip, sonra sokağa atamazsın Alkan. Bu senin için bile çok acımasızca." Alkan kaşlarını çatarak sarı saçlarını avuçladı. Ardından gözünün önüne gelen yeşil gözleri ve kahverengi tutamları savuşturdu başından.

Oyunu bitir Alkan, senin için bile çok acımasızca bu. Kafasını istikrarlı bir şekilde salladı.
"Çok bile sürdü bu oyun." Diyerek Cüneyt'in rahatlamasını sağladı. Bitirecekti. "Önce küçük bir işim var Cüneyt. Sonra bitireceğim."

-

"Acaba halletmiş midir abla?" Telefonun diğer ucundan yükselecek sesi merakla bekliyordu.
"Eğer sana değer vermese böyle bir şeyi teklif dahi etmezdi. Tamam çocuk homofobik piçin teki olabilir ama seni arkadaşı olarak görüyordur belki." Yekta içi acıya acıya okuldan içeri girdi. Bırakın durumu halletmesini, arkadaşı olarak görmesi canını daha çok acıtıyordu.

Okula girdiği anda omzularını dikleştirerek etrafına bakındı. Koca bahçede kimse onunla ilgilenmiyor, herkes kendi işine bakıyordu.

Bakışları karşıya takılınca, ellerini yumruk yaparak dolan gözlerini kırpıştırdı. "Ne halt ediyor bu?" fısıldayarak Alkan'a ve onun dudaklarına dudaklarını bastıran kıza baktı. Eda'nın sürüsündendi bu. Aynı Yekta gibi bu anı gözleriyle takip edip ağlayan birisi daha vardı. Ama Eda bunu gizlemek yerine hıçkırarak ağlıyor, arkadaşlarının onu sakinleştirmesine izin veriyordu.

İlk defa bir ortak noktamız çıktı diye düşünerek kendi haline acıdı. Ona kanmıştı. Yalan söylediğini bilse de ona inanmak istemişti. Sevgisini hissetmek, dudaklarından kendi aşkını yudumlayarak az da olsa gönlünü ödüllendirmek istemişti.

Şimdi ise kendi aşkına bulanmış dudakları, başkası tarafından öpülürken nasıl kırılmasındı içi?
Kimseye fark ettirmeden gözlerini elinin tersiyle silerek siyah tişörtünü sıktı avucunun içinde. Okul binasına girmeliydi. Sanki bedeni bu düşünceyle uyarılmış gibi gerisin geri yürüdü ve okul binasına attı kendini. O sırada Alkan dişlerini sıkarak gözleri yaşlarla parlayan Yekta'ya bakıyor, yaptıklarından pişman olmasa da egosuyla çelişiyordu.

Yanındaki kızı hafifçe ittirerek yapay bir gülümseme takındı. "Sonra görüşürüz." Adını bile hatırlamadığı kızın yanağından bir makas alarak, aynı Yekta gibi okul binasına ilerledi. Eda bahçedeye en uzak köşede zırlarken Alkan'ı görünce ona doğru koşmaya başladı. "Nasıl yaparsın?!" Sesiyle dağları delerdi bu kız.

"Nasıl Ceren'le samimi olursun, hiç mi beni düşünmedin?" Rimeli panda gibi akmış, birazdan gözleri yuvalarından çıkacak gibi görünüyordu. "Ceren mi?" Alkan umursamazlıkla ensesini kaşıdı. "Adını bile hatırlamıyordum. Hatırlattığın için teşekkürler." Eda dudaklarını birbirine bastırarak arkasını döndü. Okula rezil olacağı kadar rezil olmuştu.

Alkan, Eda'yı umursamadan binaya girdi. Sabah okula biraz daha erken gelmiş, karşısındaki kızı ağlatsa da eşcinsellik olayını telafi ettirmişti. Yekta'yı sevmediği için böyle bir oyun oynadığını itiraf ettirmiş, Ayrıca Yekta'ya bulaşmamaları için okuldaki öğrencilere de rica ettirmişti.

Alkan memnuniyetle sırıttı. Gerçi pek memnun sayılmazdı ama çocuğun er geç onu unutacağını biliyordu. Yaptığı pisliklerden sonra birkaç gün daha Ceyda'yla takılırsa -kızın adından asla emin olamayacaktı- Yekta ondan nefret edecekti.

Tüm bunlar olurken Yekta sırasının üzerine umursamazca yatmış, yine bir Kel Aydın dersinde dersi umursamıyordu. Bu gidişle bursunu da kaybedecekti. "Şş Yekta." Hamza arkadaşını dürttü. "Aydın pis pis bakıyor. Kalk bence." Yekta kalkmadı. Hiçbir şeyle uğraşmak istemiyordu. Sarp'ta kafasına kalem fırlatarak uyandırmaya çalıştı.

"Hamza baksana nefes alıyor mu?" Hamza kafasını salladı. "Alıyor kanka." Sarp gergince kanka lafında takılı kaldı. Sinirleri geriliyordu. "O zaman ölmemiş demektir kanka. En iyisi çocuğu rahat bırakalım. İstediği zaman bize anlatır zaten." Hamza da uzatmamaya karar vermiş olacak ki başıyla onaylayarak yanındaki çocuğu rahat bıraktı.

Cuma günündelerdi. Yekta iki gün boyunca okula gelmemiş kızgın kalabalığın öfkesinin dinmesini beklemişti. Bu sırada arkadaşlarıyla telefonda konuşuyor, okuldaki olaylar hakkında ve Alkan hakkında bilgi alıyordu. Tam tüm özlemiyle beraber onu göreceği ve mümkün olursa birlikte zaman geçirecekleri günde onu bir kızla görüyor, okulun ortasında öpüştüklerine şahit oluyordu.

Kafasını hafifçe kaldırarak sıraya tekrar vurdu.
Gün bitmek bilmiyordu.

-

Alkan sinirle kaldırdığı başını tekrar yatağa bıraktı.
Okuldaki bakışlar aklından çıkmıyordu. Ne Ceyda ne de Ceren, Yekta'nın ona olan dolu bakışlarının yanından geçemezdi.

Bir bakış vardı ki boş bakardı. İçinde beyin olduğunuzdan şüphe ettiğiniz boyalı saçların ardında, saklanan minik bir beyine sahiplerdi.

Ve bir bakış vardı ki orada kendinizi görürdünüz. Size olan sevgiyi, karşılıksız şevkati. Ve ne olursa olsun sizi rahatsız edecek bir durum olmadığı sürece o boş beyini tercih etmezdiniz. Ama Alkan ediyordu. Hem de bunu yapmasının tek nedeni, kendisini deli gibi seven çocuğun ondan nefret etmesini sağlamaktı.

"Lanet olsun." Yatağın yanında duran balığa bakarak bir sigara yaktı. Zaten uyuyamıyordu, bari şu balığı izleseydi.. gözleri balığın hareketlerini takip ederken ne kadar aptal bir balık diye düşündü. Aynı sahibi gibi. Ne olursa olsun bu balık Yekta'nın balığıydı. Alkan'ın tek görevi ona bakmaktı, beslemek, sahip çıkmaktı. Aynı böyle hissediyordu işte. Ona sahip çıkmak istiyordu.

Hızlı bir karar vererek ayağa kalktı. Yatak odasını aydınlatan loş ışık haricinde odada sessizlik kol geziyordu. Balığı tek hamlede ve dikkatli bir şekilde kucağına alarak yem kutusunu da cebine koydu.

Yekta'nın ona hediye ettiği kalbini, paramparça etmeden ona geri vermeliydi.

Allahım beyin patlaması yaşıyorum. Yarın atacaktım ama bunu da atayım birkaç gün daha bölüm atamam. Sizi seviyorum. Alkan'ın kendisiyle çeliştiği gibi bende kendimle çelişiyorum. Beynimde fikir ürüyor da ürüyor.. neyse sizi seviyorum. Öptüm kocaman.

Küçük Balık (GAY)Where stories live. Discover now