20.Bölüm: "Pizzacı Olmayan Çocuk"

12.1K 760 341
                                    

Üç gün sonra tatile gidiyorum bölüm atamazsam oraya vardığımda yazıp atarım. İyi okumalar.

Multimedya: Alkan ve Yekta
Bölüm şarkısı; Avril Lavigne - Bad Girl

Ben neden seni okula bırakıyorum?" Yekta yalan söylemenin verdiği etkisiyle hafifçe kıpırdandı.
"Çünkü kolum alçılı. Yani bırakacağın araba da ablamın, sonuç olarak hem bize hem de işe arabayla gideceksin." Can omuz silkti.

"İşten kovuldum." Selin ve Yekta aynı anda yutkundular. "Özür dilerim ben gerçekten kovacaklarını düşünmemiştim." Can biraz sakinleşmeyi denese de başaramadı. "Sen ne anlarsın ki? Baba parası yiyen.." cümlesinin devamını getirmesine izin vermedi. "Babam öldü."
Buna rağmen Can devam etti. "Anne parası yiyen.." ama Yekta yine sözünü kesti. "Annem öldü." Karşısındaki bu sefer durmuştu. "Ben özür dilerim. Biraz ileri gittim." Selin gülümsedi. "İki tarafta özür dilediğine göre bugün seni neden çağırdığımızı daha detaylı anlatalım. Yekta yürüyecek halde olmadığı için ve kıskandıracağı çocuk okullarında olduğu için, onu okula bırakacaksın. Ablasının Yekta'ya üzülüp bıraktığı araba anahtarlarını Can'a fırlattı.

"Çıkışta da onu sen alcaksın. Sonrasına mümkünse bırakırken ve alırken ya biraz sarılın, ya da öpüşün." 
Can rahatsızca kafasını salladı. "Tamam." Ardından Yekta'yı ayağa kaldırdılar. "Siz çıkın üzerimi değiştireyim, sonra gidelim." İkisi de onaylayarak odadan çıktılar.

Kısa bir araba yolculuğundan sonra gergin hissediyorlardı. Yekta Alkan'ın ona saldırmasından korksa da, saldırsa mutlu olacakmış gibiydi.
Tam bir haindi, vatan haini.

"Okulun burası mıydı?" Kafasını sallayarak inmeye niyeti olmadığını belli etti. Ne yaparsa yapsın, resmen unutamıyordu onu. Başkasıyla gördüğü olmuştu, öpüştüğünü de gördüğü olmuştu, bir çok defa. Ne kadar üzülse de, Hande Yener'in Havaalanı şarkısında ağlasa da seviyordu işte onu.

Ne yaparsa yapsın içinden söküp atamıyordu. Eğer bir gün içinden söküp atacak olursa, şundan emindi ki içinden bir parça her zaman ona ait olacaktı. Yani anlayacağınız, Yekta bu kadar aşıkken o adamdan vazgeçerse kendine bir sertifika hazırlatıp üzerine ALKAN'I UNUTTUM yazdırmakta kararlıydı.

"İnecek misin artık?" Kafasını sallayarak Can'a yandan bir bakış attı. "Seni tüm bu pisliklere bulaştırdığım için ve işinden kovulmana sebep olduğum için özür dilerim." Can kafasını iki yana salladı. "Eğlenceli olacak gibi görünüyor." İkisinin yüzünde de mahçup bir gülümseme vardı.

"Ve şey.. inecek misin diyorsun da birlikte gideceğiz falan filan." Can elini alnına vurarak arabadan indi.
"Gidelim o zaman." Gülerek elini tuttu.

-

"Abi burada bekleyeceğine emin misin? iki üç gün daha gelmez diye düşünüyorum. Hem devamsızlığı da silindi." Alkan önceki günlere nazaran sakindi. İnsanların söylediklerini dinliyormuş gibi yapsa da bizzat dinlemiyordu. Hangi ara bu çocuğa bu kadar bağlandığını bilmiyordu ama onu görmediği zaman tüyleri diken diken oluyordu, her an atağa geçebilecek bir aslan gibi gergin gözüküyordu.

"Bugün gelecektir, kendimi affettireceğim." Cüneyt omuz silkerek arkadaşının yaptığı paranoyaya gözlerini devirdi. Alkan'ı tanıyorsa bu çocuğu sevmiyordu. Eğer Alkan'ı yanlış tanıdıysa seviyor olabilirdi ama Cüneyt'in gözlemleri tek bir şıkla aydınlanıyordu. VİCDAN AZABI.

Alkan'ın derdi çocuğu özlemesi değildi ona göre.
Tek istediği şey dövdüğü çocuğun onu affetmesiydi. Peki, madem böyle bir şey yapıyordu daha önceki dövdüğü çocukların peşinde dolaşmış mıydı? Üstüne üstlük genelde kavga ettikleri sosyeteden insanlar olduğu için, ailesinin işlerini batırıyordu. Ve bunu yaparken gayet keyifli gözüktüğü de aşikardı.

"Ben gidiyorum. Sosyoloji dersi var geç kalma, çükünü keserim." Alkan umursamaz bir edayla kovdu onu. Arabasına yaslanmış bir şekilde okulun arka girişinde sigarasını içiyordu. Saçları rüzgarda uçuşuyor, mavi gözlerinin önünü kapatıyordu. Üzerinde siyah bir gömlek -ilk üç düğmesi açık- altında marka olduğundan emin olduğu siyah bir pantolon, aynı markanın ayakkabıları vardı.

Yekta'nın ablasının arabasını görür görmez ona doğru ilerlemeye başladı. Fakat sürücü koltuğunda başkası vardı. El ele indiklerinde elindeki sigarayı avucunda sıkarak söndürdü. "Yekta!" Neye kükrediğini sorsanız, öyle bir hakkı var mıydı ki?
"Bu şerefsiz kim amına koyayım?" Yekta gözlerini devirdi. "Sevgilim. Şimdi izin verirsen.." tek bir hamleyle çocuğun önünü kesti. "Konuşmamız lazım." Önce yanındaki ibneye sonra Yekta'ya baktı.

"Can'cım bizi biraz yalnız bırakır mısın?" Alkan yumruk yaptığı eliyle, Yekta'ya bakan Can'a atak yapsa da göğsüne koyulan elle durdu. "Ne konuşacağız?" Önce göğsündeki ele sonra Yekta'ya baktı. Aralarında bir kafa boyu vardı ve ona tepeden bakmak zorunda kalıyordu. "Bu kim?" Tükürürcesine sordu. "Sevgilim dedim ya." Şuh bir kahkaha attı. "Yalan söylüyorsun, benden sonra buna mı düştün gerçekten?" İçinden Can'ın burada olmamasına şükretti Yekta. Şükür ki burada değildi yoksa çocuğun ne kadar kırılacağını bir o bir tanrı bilirdi.

"Senden sonra mı, bizim aramızda ne geçti ki
Alkan?" Alkan sinirden kızarmaya başlamıştı. "Bu geçti." Çocuğun dudaklarına minik bir öpücük kondurdu. "Bu da geçti." Daha büyüğünü kondurdu. "Yekta, nasıl bu kadar saf ayağına yatabilirsin? Sikeyim, hayatım gayet normalken burnunu sokup kafamı karıştıran sendin!" Yekta kaşlarını kaldırarak kollarını göğsünde bağladı.

"Beni dövdüren de sendin. Karakterinin kötü olduğunu biliyordum ama bu kadarını beklemiyordum. Yazık sana." Alkan çocuğun bileğini tutarak küçük bedenini kendine çekti. "Ayrıl ondan." kısa bir süre geçtikten sonra aydınlanma yaşamış gibi çocuğu tek hamlede kucağına aldı. "Neden sen ayrılıyormuşsun, ben ayırırım." Yekta homurdanarak tepe taklak olmanın verdiği baş dönmesinin geçmesini bekledi. "Alkan, indir beni! Can orada kaldı lanet ol-" popsuna şaplak yedi.

"Canını da sikeyim." Sonra yüzünü buruşturdu. "Can'ını da sikeyim." Yekta farkında olmadan gülmüştü. Ama biraz daha tatlılaşırsa bütün siniri geçecekmiş gibi hissediyordu. Boğazını temizleyerek gülüşünden kurtuldu. Unutma, kolun kırıksa bunun sebebi o. Kaba davran, sonra da hayatından çıkar onu.

"Alkan." Fısıldasa da arabanın kapısını açan Alkan onu duymamıştı. "Alkan!" Çocuğu arabaya fırlatır gibi bıraktıktan sonra, sinirlendiği zaman titrediği gibi şu anda da titreyen ellerini direksiyona attı.

"Umarım onu öpmemişsindir Yekta. Bu sefer gerçekten canını pis yakarım." çocuk homurdandı. "İndir beni! Öpüştüm. Oh bal gibiydi hem-" Alkan kornaya vurunca susmak zorunda kalmıştı. Sevdiği adamın sinirli halleri aşırı korkutucu oluyordu yahu!

"Beni nereye götürüyorsun?" Çocuğun uysallaşmasına sırıtarak dikiz aynasından somurtan çocuğa bakıp sevimli bir öpücük attı. "Sevişmeye."

Arkadaşlar şu an seviştirsem mi erken mi onu düşünüyorum. Gerçi o sahneleri de yazabildiğim söylenemez ama bakacağız artık. Bir de şu orospu çocuğu sinekler yüzünen kill kasıyorum Allahım sen affet. Seviliyorsunuz.

Küçük Balık (GAY)Where stories live. Discover now