21.Bölüm: "Biraz Hoş Biraz Sarhoş" pt.2

11.2K 705 108
                                    

Bu bir kesit bölümünün devamıdır.
Kesiti okuyan başlarını okumamakta serbest.

Multimedya:Alkan
Bölüm şarkısı; Tom Odell - I Know

"Öpücük numaralarını yemezler, indir beni." Alkan onu duymamazlıktan geldi. "Alkan yeminim olsun indirmezsen seni asla affetmem." sinirle arabasını durdurdu. "Doğru eve gidiyorsun, o itle buluştuğun an ikinizi de öldürürüm. Duydun mu?" Yekta kollarını göğsünde bağladı. Araba birden yön değiştirmişti. "Seni ilgilendirdiğini sanmıyorum. Sadece eve götür beni, sonrasına ben karar vereceğim." İvme git gide artıyordu. "Benim anlamadığım şu gay olmamam seni neden ilgilendiriyor? diyelim ki, seni gerçekten sevmiyorum. Beni dövdürmeye hakkın var mı senin?" Alkan şikayet ettiği utangaç Yekta'yı özlüyordu.

"Beni seviyorsun." Kesin bir dille konuşmuştu.
İtiraz kabul etmeyecek türden. "Bunu nerden anladın?" Sinirlense de sinirini belli etmemekte kararlıydı. "Hangi tür bir psikopat sevmediği birisine notlar gönderip, balık alır?" Omuz silkti.
"Belki seninle gerçekten oyun oynuyordum." Alkan arabayı sert bir manevrayla durdurdu. "İn arabadan." Hah, keyfi bilirdi! Yekta'nın istediği de buydu zaten. Beklediği gibi olmamış, Alkan'da inmişti arabadan.

Sonra çocuğun belini kavrayarak arabaya yapıştırdı. İkisinin kalpleri birbirlerinin vücudunda atıyor, ritimleri şirk koşuyordu. "Bundan etkilenmediğini söylüyorsun." Çocuğun belini sımsıkı kavrayarak dudaklarını dudaklarına yaklaştırdı. "Nefesimi yüzünde hissetmekten etkilenmiyorsun." Parmaklarını kımıldattı. "Belini saran ellerim sana zevk vermiyor." şimdi ise sıra dudaklardaydı. Dudakların yavaşça dudaklarına sürttü. "Dudaklarının üzerindeki dudaklarım seni kışkırtmıyor, öyle mi?" çocuğun titremesine derin bir kıkırtı bıraktı. "Sikerler." Ardından parçalarcasına yapıştı dudaklara.

Bizim zavallı da direnmeyi çoktan bırakmıştı. Birbirlerine sarılıp, öperlerken dünya dursaydı şayet, Yekta dünyanın en mutlu adamı olarak ölebilirdi.
Alkan derin bir öpücük daha kondurduktan sonra çekildi ve uzaklaştı. "Hoşçakal Yekta. Nasıl olsa bana geri döneceksin." Arabaya binerek ıssız sokağı terk etti. Yekta ise yaslandığı arabanın uzaklaşmasını önemsemeyerek tökezlemişti. Gitmişti. Alkan'ın onunla olan işi bu kadardı. Elini cebine atarak telefonunu çıkarırken bir yandan da homurdanıyordu. Sabahın bu saatinde boş bir sokakta ne işi olduğunu kendisi de bilseydi keşke!

"Abla, beni alır mısın?" Birkaç hışırtıdan sonra telefondan ablasının sesini duydu. "Nerdesin sen eşşek sıpası?" Ofladı. "Ortaköy'de bir yerdeyim, konum atıyorum." Konum atarak telefonunu kapattı.
Hem sarjı hem de sabrı azalmıştı. Maalesef sevdiği herif hiçbir atakta bulunmuyordu onun için.

Çok geçmeden ablasının arabası attığı konum sayesinde sokağa giriş yapmıştı. Onu bu kadar kolay affetmeyecekti. Her başı sıkıştığında üzerine atlayamazdı. "Binsene!" Kapıyı açarak kendini koltuğa attı. Sıkıntılı nefesler verirken ablası çoktan yüzüne bakmayı bırakmış, kendi haline bırakmıştı onu. "Alkan mı?" Ablası küçük bir baş sallama kazandı. Bu olanları ablasına anlatamazdı çünkü anlatsa ne kıyametler kopardı, ne kıyametler. Ayrıca Alkan'la görüşmesini yasaklar, bir daha asla evin kapısından içeriye sokmazdı onu. Sonuç olarak kardeşinin canını çöpte bulmamıştı.

"Neyse boşver onu gel güzel bir gün geçirelim." Kaşlarını kaldırdı. "Sinema?" Gülümseyerek "Valla bana uyar." Dedi. Kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı.

-

"Nerde bu çocuk?" Kendi kendine homurdanarak dikiz aynasını kontrol etti. "Gelmeyecek." Telefonunu tekrar arardı ve tekrar meşgul çaldı.
"Sikeyim." Gaza yüklenerek uzaklaştı. "Madem ortalarda gözükmüyor, kesin başının çaresine bakmıştır." Kendini teselli ediyordu.

Sinirle ve yarısı homurdanarak geçen yoldan sonra telefonu ısrarla çalmaya başlamıştı. Tam o sıra eve girmek üzereydi. "Ne var Eda?" Karşı taraftan derin bir kıkırtı geldi. "Alkaaaannnn." Gözlerini devirerek saatini kontrol etti. "Ne?" Bardak kırılma tarzı bir ses geldikten sonra gözlerini yumarak arabasına yaslandı. Eda'yla ilgili hem ondan hem de annesinden nefret ediyordu. "Beni alabilir misin? Biraz kötüyüm de.." ses kesildi. Alkan sinirinin önüne geçemeyip bu kızı öldüreceğinden korkuyordu. Telefonu kapatarak cebine koydu. Telefon tekrar çalarken umursamamaya karar verdi. Her ne boklar yediyse, bu Alkan'ın sorunu değildi.
"Alkan!" Yalının kapısından gelen sesle beraber kafasını yerden kaldırarak içtiği sigarasını yere fırlattı.

"Efendim anne?" Kadın biraz sinirli biraz endişeli bir şekilde önündeki manzaraya baktı. Oğlunun sigara içmesini hiçbir zaman desteklememişti. "Eda'nın annesi aradı, barda içip kusmuş. Git ve onu al." "Hayır." "Alkan dedim. Git ve onu al, ilişkiniz bitse de Fülya Hanım benim yakın arkadaşım. Ayıp olur kadıncağıza ve ona bir şey olursa cezanı çok pis keserim." Alkan doğrularak çalan telefonu açtı. "Geliyorum Eda." Kızın konuşmasına izin vermeden telefonu kapattı.

Bir gün elinden çok pis bir kaza çıkacaktı.
Sadece sabırla, o günü bekliyordu.

-

Küçüklükten beri ilgi görmeyi seven bir kızdı.
Erkekler ona baksın, onunla ilgilensin..

Onun kalbi ise sadece Alkan'a aitti.
Babası gibi bir adamla aynı evde yaşaya yaşaya bütün duygularını kaybetmişti.

Küçük yaştan onu bütün bokluklara alıştırmış, üstüne üstlük annesini aldattığını ondan gizlememişti bile. Amcasının tacizleri her daim yakasındaydı. Güzelim diye sesleniyordu ona. Üç yaşından başlamış, bu yaşına kadar devam etmişti. Annesi ne zaman farkına varsa, onu durdurmaya çalışmıştı. Ama babası gibi bir adam olduğu sürece ne yaparsa yapsın fayda etmiyordu. Kardeşi herkesten önemliydi, karısından, kızından..

Eda sırf ona sarışınım dedi diye saçını boyatmış sonra mecbur annesinin ısrarı ve yakarışlarıyla tekrar sarıya dönmüştü. Çakma sarışın değildi, öyle gösteriyordu millete kendini.

"Nerde kaldın Alkan?" Diye homurdandı. Yanında bu gece tanıştığı bir çocuk oturuyor elinin vücudunda olmasını önemsemiyordu. Dedik ya artık hiçbir şey umrunda değildi. Barın kapısı açıldığında meraklı bakışlarını oraya çevirdi. "Gel hadi." Alkan kot ceketini çekiştirerek illetli bakışlarını çekti üzerinden. Çocuğu hafifçe ittirerek ayağa kalktı. Topukluları dengesini bozuyor ayakta durmasını güç haline getiriyordu.

"Eda hadi dedim." Cırladı. "Tamam ya!" Kolunu koluna geçirerek mutlulukla gülümsedi. "Yanımdasın, kalbin bana ait." Hastalıklıydı.
Alkan'a göre kesinlikle hastalıklıydı. "Kalbim başkasına ait, arabaya bin." Barın yüksek sesinden kurtularak arabaya bindiler.

"Kime ait, söyle o kızı yolacağım." Alkan kız değil erkek dememek için kendisini tutuyordu. "Ona ne şüphe." Diyerek sırıttı. "Kimin kimi yolacağına ne şüphe." Gece ilerlerken ve Alkan'ın endişesi artarken yolculuk son buldu. Eda'yı çabucak evine bırakmış, yanağına kondurduğu öpücükten kaçamamıştı.

Kime; Yekta
Beni özledin mi?
Telefonu elinde döndürerek gizlice girdiği evdeki merdivenleri tırmandı. Odasının önüne vardığında üzerini değiştirerek yatağına atmıştı kendini. Karnı açtı ama onu sonra halledebilirdi. Şimdi daha önemli, daha yaramaz bir sorunu vardı.

Kimden; Yekta
Hayır.
Dudağını dişledi.

Seni dövdürdüğüm için özür dilerim.
Sonra yazdığını geri sildi. Sadece üzgünüm yazdı. Eğer az önce yazdığı mesajı atsa bir daha onunla konuşmayacağına emindi.
Olma. Gelen mesaja kaşlarını çattı. Delice sarılası vardı ona, burnunu boynuna sürterek uyuma isteği..

Kafasını iki yana sallayarak düşüncelerinden kurtuldu. İyi geceler Alkan. Ekranda parlayan ikinci mesajla gözlerini yumdu.
İyi geceler Yekta, yarın görüşürüz.

Kendisi ifla olmaz bir kalp kırma makinesiyse şayet Yekta, o makinenin kurbanı olmak için sürekli jeton atan bir çocuktu.

Küçük masum bir çocuk.
Ve bilirdiniz ki küçük çocuklar kanamadan, yasakları dinlemezdi. Her seferinde tekrar çiğner, dersini alır sonra yaklaşmazdı. Öyle ya, Yekta o yaralar tekrar kanasın diye kabuklarını soyan bir çocuktu. Nasıl olur da celladından vazgeçerdi?

Ay oturdum bitirdim. Yorum yapın, öptüm.

Küçük Balık (GAY)Where stories live. Discover now