BÖLÜM 13

4.5K 194 386
                                    


Azıcık geç de olsa biz geldik. İyi okumalar canlarım.

Herkes eve geçtiğinde bahçede dördümüz kalmıştık. Ufuk, Nazlı, Selçuk ve ben. Ortam sessizdi. Nazlı'yla birbirimize kaş göz yaparak Ufuk ve Selçuk'u bu şaşkınlıktan sıyırmaya karar verdik. Ben başlayarak Nazlı'ya laf attım.
"Nazlı, o akşam sende bize katılmalısın. Hem bana yardım edersin hem de yanımızda olursun." Gülümseyerek söylediğim sözlere karşılık o da gülümsedi.
"Tabii canım. Ufuk zaten katılacak dimi Ufuk?" Ufuk irkilerek Nazlı'ya döndü. Aklından ne geçtiğini anlamak imkansızdı. Hadi ama bunu yapmamız gerektiğini anlamıyor muydu? Sanırım onun garipsediği şey Selçuk'un annesinin bize de annelik duygusu beslemesiydi. Şu kısacık zamanda o bizi çocuğu olarak görmüş, biz de ona annelik sevgisine benzer bir sevgiyle yaklaşmıştık. Benzer diyorum çünkü hiç kimse anne sevgisinin yerine hiçbir sevgiyle geçemez. Sadece ona yaklaşabilir.

Ufuk biraz düşündükten sonra başıyla onayladı. Bende hala yanımda öylece duran Selçuk'a döndüm.
"Hayatım? Hadi valizlerimizi alın da içeri geçelim." Hitabımdan sonra öyle bir hızla kafasını bana çevirdi ki korkarak bir adım geri attım. Gözlerimi belerterek ona durumu açıkladım. Emindim ki annesi bizi pencereden izliyordu. Semra hanımın gözünde hinlik vardı. Şermin ablaya çok benziyordu. Neyse ki Selçuk anladı, "Peki hayatım, sen içeri geç ben geliyorum." diyerek bana ayak uydurdu. Bende az önümden yürümeye başlayan Nazlı'ya yetiştim ve onunla beraber eve girdim. İçeriye girdiğimizde yüzüme geniş bir gülümseme kondurdum. Kimse bizim anlaşmalı evlilik yaptığımızı bilmiyordu bu yüzden mutlu rolü yapmalıydım. Semra Hanım ve Nuri bey koltuklara oturmuşlardı. Nazlıyla biz de karşılarındaki koltuğa oturduk. Nazlıyı göstererek "Tanıştınız mı siz?" diye bir soru yönelttim. Semra hanım beni başıyla onayladı ve "Evet, aynı sen gibi çok tatlı bir kızcağız. Ben çok sevdim." diye yanıtladı beni. Eşi de ona hak verircesine bir baş işareti yapınca Nazlı utançla başını eğdi. Emine abla mutfaktan elinde saksıyla çıktığında başım ona döndü. Benim çiçeğim! Hemen ayağa fırlayıp elinden aldım. Oldukça iyi gözüküyordu. Emine ablaya minnet dolu bir bakış attığımda o da gülümseyerek bana sarıldı. Sarılmamızı içeri valizlerle giren erkekler bitirdi. Emine abladan ayrılıp Semra hanım ve Nuri beye döndüm. Mahçup bir sesle mırıldandım.
"Biz yol yorgunuyuz malum. Üstümüzü değiştirip valizleri boşaltıp geliriz. Akşam yemeğine kalacaksınız değil mi?" Semra hanım benim çekingenliğimi yanlış anlamış olacak ki sinsice güldü ve "Tabii kızım siz rahatınıza bakın. Akşam yemeğine buradayız." Nazlı'ya dönüp aynı soruyu ona gözlerimle sorduğumda o da sinsice sırıttı ve "Bende buradayım bu akşam." diye mırıldandı. Bende gülümsedim ve valizimi tutarak üst kata çıktım. Tabii Selçuk da arkamdan...

Odaya girdiğimizde ilk önce elimdeki saksıyı cam kenarına koydum ve parmağımı batırıp suyuna baktım. Suyu vardı bu da Emine ablanın ona iyi baktığının göstergesiydi. Ona minnettardım. Gülümseyip arkamı döndüğüm sırada makyaj masasına koyduğum çizim dosyama çarptım ve yere düşürdüm. İçindekiler saçılırken hemen eğilip toplamaya başladım. Selçuk da benimle birlikte eğilmişti. Çizdiğim bir elbise modelini eline aldı, havaya kaldırıp inceledi. Kaşlarını çatmıştı. Bir süre sonra dudaklarını memnuniyetle büzdü ve bana döndü.
"Melek, bunları sen mi çizdin?" Şaşırmıştı. Şok olmuştu desek daha doğru olur sanki. Gözlerine bakarak başımla onayladım. Selçuk güldü ve "Bunlar çok güzel çizimler. İncelememe izin verir misin?" Başımı tabiki dercesine salladım ve "Al senin olsun." diye mırıldandım şakasına.

Gözlerime bir an için boş bir ifadeyle baktı sonra yine güldü. Şaşkınlıkla kaşlarımı çattım. Ne oluyordu bu adama?
"Selçuk ne oldu? İyi misin?" Elinde çizimimle ayağa kalktı. O kalkınca bende elimdekilerle kalktım. Birden bana sarıldı ve konuştu:
"Benim bir tasarımcıya ihtiyacım vardı. Tasarımların harika. İlkbahar-yaz kreasyonu için bizimle çalış. Birkaç tane daha tasarımcı var. Beraber tasarlarsınız olmaz mı?" Ay kızım altın fırsat bu! Olmaz mı yağuşuklum, seni bile çizerim Evelallah! Sakin ol içses. Aptalca güldüm ve kabul edercesine başımla onayladım. Sevgili kocacım heyecandan olsa gerek iki elini yanaklarıma koyup beni kendine çekti ve öptü. What dedin gülüm! Fesatlaşma kız hemen, yanaktan öptü. Yaptığının farkına varıp benden ayrıldı ve başını eğdi. Elini ensesine attı, bana alttan bir bakış attı. O bakış beni yaktı, kül etti. Tam Selçuk'a ve bakışlarına dalacakken sorusuyla beni geri çağırdı.
"E, kabul mü?" Nasıl hayır diyebilirdim ki? Gülümseyerek yanıtladım:
"Tabii ki kabul, çok isterim. Ancak sonbahardayız. Neden şimdiden ilkbahar-yaz kreasyonu için çalışıyorsun ki?"

ANLAŞMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin