BÖLÜM 10

4.6K 200 194
                                    



Merhaba canlarım. İyi bayramlar. Hepinizi çok özledim. Okullar da bitti. Karneler nasıl bakalım? Eminim çok iyidir. Yoksa benim kitaba dalıp okulunuzu aksattınız mı? Saçmaladım yine. Konuyu kısa kesiyorum ve sizi bölümümüzle baş başa bırakıyorum.

İyi okumalar efenim...

Ertesi sabah uyandığımda saat on birdi. Aslında bu kadar uyumazdım ama yatak çok rahattı. Yataktan doğruldum ve esnedim. Vücudumu gerdikten sonra tekrar yattım ve gözlerimi tavana dikerek düşüncelere daldım. Acaba Selçuk hala uyuyor muydu? Selçuk deyince aklım dün akşamki adama gitti bir an. Aslında epey gideri vardı, bir gülüşüne aşık edemeyeceği kadın olmazdı. Ama neden bana öyle derin derin bakmıştı ki? Evlilerden mi hoşlanıyordu? Bu nasıl bir saçmalıktı böyle? Düşüncelerimin başladığı ve bittiği yer birbirinden bağımsızdı. Ve ben o adam yüzünden yine sinirlenmiştim. Kendime de sinirlendim. Dün akşamki tavırlarımı gözden geçirdim. Ona ümit mi vermiştim? Ama yok, ben evli bir kadın ne yaparsa onu yapmıştım. O adam sapıktı bu kadar. Tavanda o adamın suratını gördüğümde düşüncelerimin saçmalığa ilerlediğini farkettim, o adamı düşünmeye bir son verdim. Yataktan kalktım, üstümü giyindim, banyoya gittim. Saçımı taradım ve topladım. Yüzümü de yıkayıp önce banyodan sonra odadan çıktım. Selçuk salonda değildi, kendine hazırladığı yatağı toplamıştı. Mutfakta, banyoda da yoktu. Dışarıda olduğunu düşünüp dış kapıyı açtım. Açmamla gözlerimi büyütmem bir oldu. Ne oldu kız? Bana da anlat. Sen gözlerini kapat iç ses. Senin yaşın yetmez. Hah! Konuştu balkabağı. Ne oldu anlatsana kız. Merak ediyorlar. Ay evet, ben gördüklerimin şokundan onu unuttum. Ne gördüğüme gelirsek... Karşımda bir adet kaslı, odun kıran ve üzerinde tişört olmayan Selçuk vardı. Siz olsanız sizin de dibiniz düşerdi. Adam kas olarak doğmuştu ya. Resmen yunan tanrısı gibiydi benim kocam. Evet, bu adam benim kocamdı. Ve bu kadar yakışıklı olması diğer erkeklere hakaretti. Türkan Şoray'ın bir filminde de söylediği gibi: Gece görsem abdestim kaçar.

Şimdi siz diyorsunuz ki 'Niye abartıyorsun?' Gördüklerimi görseniz öyle demezsiniz ama. Resmen adamın üzerinde tişört yok ve kasları bana göz kırpıyor. Baltayı tutan eli hafifçe havaya kalktığında kasları şişiyor ve beni şaşkına uğratıyor. Gözlerimi kırpıştırdım ve kendime geldim. Biraz daha öyle kalsaydım ağzımdan salyalar akabilirdi. Verandanın merdivenlerinden indiğimde çıkan ses Selçuk'un bana dönmesine sebep oldu. Beni gördüğünde tişörtünü alıp üzerine giydi. Ama bilmiyor ki yaklaşık beş dakikadır onu dikizliyorum. Tişörtünü karizmatik bir hareketle üzerine geçirdikten sonra bana bakıp gülümsedi. Onun gülümsemesi içimde tarifi imkansız duygular oluşturuyordu. Bu adam kalp ritmime zarardı.

"Günaydın." Ufak çaplı bir düşüncelere dalma faslından onun sesiyle çıktım ve bende ona gülümsedim. Bana doğru yaklaştığında yüzüne bakabilmek için kafamı kaldırmam gerekmişti. Güneş gözüme vurduğu için bir gözümü kapatmıştım ve oldukça çirkin göründüğüme kalıbıma basabilirdim. Bir elimi gözümün üzerine koyup "Günaydın." diye mırıldandım. Önüme geldi ve elimi gözümden çekti. Şimdi tam önümde duruyordu, kendini bana siper edip güneşin önünü kapatmıştı. Böyle daha iyiydi. Gülümsemeye devam ettim "Erkencisin?" dedim soru sorarcasına. Başını salladı.

"Uyku tutmadı. Bende odun kırayım dedim. Fena mı ettim?" Evet fena ettin, sinir sistemimi göçerttin be adam. Senden şikayetçi olup tazminatla bütün kaslarına el koyacam. Demedim tabii. Düşündüm de içsesim beni yönetse rezil rüsva olurmuşum. İçsesimle konuşmayı kesip karşımdaki adama odaklandım.

"Fena etmemişsin ama hava serin. Terlemişsin de. Hasta olursun." Gülümsedi.

"Beni düşündüğün için sağol. Sen niye çıktın dışarı? Ben üşüyeceğim de sen üşümeyecek misin?" Aha! Ne diyecem ben şimdi! Fesat içsesim gelmeden bir cevap bulmam lazım. Ben sana küstüm. Ne yaparsan yap banane. Senin gönlünü almayı sonraya bırakıyorum içsesim. Ne cevap vereceğini buldum.

ANLAŞMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin