BÖLÜM 30

515 45 9
                                    

Merhaba canlarım. Güzel bir haberle geldim. Yazarınız mezun oldu...
Neyse biz bölüme geçelim. Iyi okumalar canlar...

MELEK'TEN

Sabah vücudumu saran kollardan bedenime nakşeden sıcaklıkla uyandım. Gözlerimi açtığımda Selçukla birbirimize sarılmış bir şekilde yattığımızı görünce hem şaşırdım hem utandım. Kollarından çıkmaya çalıştığımda bana daha çok sarıldı.
"Şşşt! Uslu dur. Biraz daha uyuyalım." Ne? Beni başkası mı sanmıştı? Bu içime kıskançlık tohumları eken düşünceyi aklımdan attım. Sonuçta ben onun çakma karısıydım. İstediği kadınla ilgili hayaller kurabilirdi. Benim ona olan hislerimden haberi yoktu. Hoş, haberi olsa bile karşılık alır mıydım bilmiyordum. O yüzden en iyisi sessiz kalmaktı.
Canımı acıtan bu düşünceleri aklımdan def ettim ve boğazımı temizledim:
"Selçuk? İzin verirsen kalkacağım." Konuşurken boğazım acımış ve yanmıştı. Bu dünkü olayın gerçekliğini yüzüme vururken tekrar utandım. Selçuk gözlerini karıştırarak araladı ve çatallı sesiyle ismimi söyledi: "Melek? Günaydın, nasılsın?" Kollarından çıkarsam daha iyi olurum diyemedim tabii. Onun yerine araladığı kollarından çıkıp doğruldum ve ona arkamı dönerek mırıl mırıl "İyiyim sağol" dedim. Utandığımı anlayan çakma kocam ise üstüme gelmedi.
"Dün gece kabus görürsün diye yanında Nazlı kalacaktı. Ama Ufuk'un odasında uyuyakalmış. E hal böyleyken iş başa düştü yani. Yanlış anlama diye dedim. Gerçi yanlış bir şey yok ortada ama. Ah! Neyse ben duşa gireyim de kafam yerine gelsin." Yataktan kaçar gibi kalkıp banyoya gitti. Ona neler oluyordu böyle? Küçük çocuklar gibi heyecanlanmıştı koca adam! Ona en azından bir teşekkürü borçlu olduğumun bilincinde banyo kapısına gittim. Elimi kulba koyarak konuştum:
"Yanımda olduğun için teşekkür ederim. Yaşadığım şeyi sindirmem biraz zaman alacakmış, zor olacak yani. Bu süreçte sana rahatsızlık verirsem özür dilerim şimdiden." 'Ne? Bu nasıl konuşmaydı böyle? Belediye notu gibi verdiğim rahatsızlık için özür dilerim demek de neyin nesi?' Ne yapsaydı cicim? Seni seviyorum mu deseydi? 'Belediye gibi konuşmasından iyidir tatlım.' Onlar atışırken ben odadan çıkıp banyoda yüzümü yıkamış, mutfağa inmiştim. Mutfakta Nazlı'nın bıraktığı notu buldum:

Acil işim çıktığı için kaçmak zorundayım bebek ama akşam gelmeye çalışırım. Kendine iyi bak ve ev hanımlığının keyfini çıkar...
NOT2: Pasta börek yapınca rahatlarsın belki. Hem de midemiz bayram eder ;)

Deliydi bu kız ya! Deliydi ama haklıydı da. Hem kafamın dağılması hem de onlara teşekkür amaçlı mükellef bir sofra kurmak için kolları sıvadım. Yarım saat geçtikten sonra sofra hazırdı ve kafam biraz dağılmıştı. Hala birinin beni izlediğini düşünüyordum ama etrafıma bakıp güvende olduğumu anladığımda bu düşüncenin yersiz olduğunu anlayıp rahatlıyordum. Emine ablanın evde olmaması garip gelse de iyi ki evde değildi. Sofraya son kez bakıp kardeşimle kocamı uyandırmak için yukarı çıktım. İlk önce Ufuk'un sonra bizim odanın kapısını tıklatıp onlara seslendim ve aşağıya indim. Hala onlardan biraz utanıyordum. Geldiklerinde tek ilgilendiğim tabağımdakilerdi. Yemek gelmiyordu içimden, oynuyordum.
"Abla şuraya bir kale koyalım da gol at. Sonuçlansın şu maç." Ufuk'un sesiyle başımı tabağımdan kaldırdığımda ikisi de bana bakıyordu.
"Efendim?" Ufuk güldü, Selçuk gülümsedi.
"Zeytinlerle sanki maç yapar gibi oynamandan bahsediyor. Neden yemiyorsun?" Omuz silktim.
"Canım istemiyor." Çatalını bırakıp ellerini benim gibi birleştirdi. Benim gibi omuz silkti ve "Benim de canım istemiyor o zaman." diye yanıtladı beni. Aynısını Ufuk da yaptığında ben yemeden yemeyeceklerini anlamistim. Oflayıp çatalımı elime aldım.
"Tamam yiyorum hadi siz de yiyin." İkisi de güldüler. Onların gülmeleri bana biraz neşe verse de kısa sürdü. O an bir karar verdim. Benim mutlu olmam için uğraşan bu iki adamı üzmeyecektim. Tamam atlatmam zor olacaktı ama bunu kendi içimde halledecek, onların morallerini bozmayacaktım. Ben de gülümsedim. Ama gülüşüm yüzümde dondu. Çünkü karşımdaki ikili ben düşünürken tabağıma ne bulurlarsa koymuşlardı. Sızlandım ama oralı olmadılar. Ben de el mahkum tabağımı bitirmeye çalıştım.

Kahvaltıdan sonra ben mutfağı toplarken Ufuk odasına, Selçuk çalışma odasına geçmişti. İşim bittikten sonra kurabiye ve kek yapmaya karar verdim. Aradan bir saat geçtiği ve onlar piştiğinde kapıda Selçuk göründü:
"Şirkete polisler gelmiş kamera kayıtlarını almak için. O pislik hak ettiği cezayı alacak merak etme." Bu içime biraz su serpmişti. Başımı salladım.
"Bizim gitmemiz gerekiyor mu?" Sandalyelerden birini çekip oturdu.
"Hayır, avukat ilgileniyor. Gerekirse haber verir sen rahat ol." Derin bir nefes aldı.
"Muhteşem kokular alıyorum." Gülümsedim. Tam cevap verecekken benden once biri atıldı:
"Ablam yine döktürmüş Selçuk abi ondandır." Ufuk mutfağa gelip yanağımdan öptü ve masada yerini aldı.
"Ee Nazlı'ya mı saklıyorsun abla? Ver de yiyelim!" Güldüm ve servis açarak ikram ettim. Çay da koyup yerime oturdum. Yaptıklarımın beğenildiği sohbetle geçen yarım saatin ardından Ufuk dışarı çıktı. Nazlı'yı almadan gelmeyecekti. Başbaşa kalmıştık ve ben yine sessizleşmiştim. Yapamamıştım işte, içimde kopan fırtınayı gizleyememiştim yine. Duygularımla başım dertteydi.

Öyle boş boş bardağımla oynarken elini elimin üzerinde hissettim. Göz göze geldik.
"Endişelenme, her şey hallolacak. Korkmana gerek yok. Zamanla bu travmayı atlatacaksın. Hepimiz elimizden geleni yapacağız." Elini sıktım. Ama hem ona olan hislerimden hem de o elim olayın etkilerinden dolayı hala çekingendim.
"Teşekkür ederim. İyi ki varsın." Yaptığım gafı fark edince kendime geldim. "ız yani. Hepiniz. Sizden hala çekiniyorum biraz ama geçecek." Güldü. Gözlerimin ta içine baktı. Bir an ona olan hislerimi görecek sandım.
"Bir kabus gördün varsay. Ve lütfen bir daha kendi suçun olmayan bir şey için kimseden çekinme." Daha fazla onla göz göze gelmemek için bardaklarımızı alıp çayları tazeledim. Biraz daha sessizce çaylarımızı içip keklerimizi yedik. Söze yine o girdi:
"Sen toparlanana kadar Emine abla gelmeyecek. Ben de bir süre seni tek bırakmak istemiyorum. Y-yani s-sen de istersen tabi." Ne demeliydim? Onu üzmek istemiyordum. Ama bana ne kadar yakın olursa hislerim o kadar derinleşirdi. Çıkmazdaydım. Kaçmayı seçtim.
"Teşekkür ederim, sen bilirsin. İşlerin aksaması sorun olmaz mı?"
"Olmaz merak etme. Bir tatile ihtiyacımız vardı tatile çıktık diye düşün." O an aklıma takılanla durdum.
"Şirkettekiler öğrenip sormazlar mı?" Elimi yine tuttu.
"Ne basın ne şirket çalışanları hiçbir şey öğrenmeyecek. Emin ol." Başımı salladım ama o aklımın hala bu konuda olduğunun farkındaydı. Yeni bir öneri sundu:
"Tamam, hadi gel Cennet Mahallesi izleyelim. Başka zaman fırsatımız olmaz vallahi!" Şaşırsam da sevinmiştim. Unutmamıştı. O televizyonu ayarlarken ben de araştırmalık ayarladim. Ve izlemeye başladık.

Akşam çökmeye başlarken beş bölüm bitirmiştik. Keyfim yerine gelmiş, yaşadıklarımı biraz olsun unutmuştum. Hem o da çok sevmişti, kahkahalarla gülmüştük. Telefonu çalınca durdurdu. Avukat arıyordu. Konuşması bitene kadar diken üstündeydim. Bittiğinde gülerek bana döndü.
"Nöbetçi mahkeme tutuklamış. Bir ay sonra davası var. O zamana kadar hapiste olacak. Davada da büyük bir ceza alacak emin ol." Sevinmiştim. Kalkıp ona sarıldım. Güvendeydim, kurtulmuştum, endişelerim bana uzaktı artık. O da belimi sardı. Ağlamaya başladım. Hiç ses çıkarmadan sırtımı sıvazladı ve ağlamama izin verdi. Yorgun düşen bedenim kendini uykuya teslim edecekken ayrıldım ondan. Yığılıp kalmam işten bile değildi. Omzumdan ağır bir yük kalkmıştı sanki, ferahlamıştım. Cezası kesinleşince daha da rahatlayacaktım elbet ama bu da yeterdi. Uyukladığımı anlayan Selçuk kolunu omzuma sarıp beni üst kattaki odamıza yönlendirdi.
"Çok yoruldun, biraz uyu dinlen." Başımı salladım. Yatağa yatıp üstümü örttüm. Gidecekti ki elinden tuttum.
"Ben uyuyana kadar kalır mısın?" Gülümseyerek başını salladı. Elimi bırakmadan yatağa yattı. Sırtını başlığa yaslayıp gözlerini karşıya dikti. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken ve bilincim bunalırken ne dediğini tam anlayamasam da son duyduğum onun sesiydi.
"Sen iste ömrümün sonuna kadar yanı başında kalayım. Rahat uyu birtanem, seni üzene bunun hesabını soracağım!"

Selamlar bebeklerim. Bayram hediyenizle geldim. Çok geciktim biliyorum ama oradan oraya savruldum bu bir ayda. Profilimde paylaştığım duyuruyu okudunuz mu bilmiyorum ama o durumum hala devam ediyor :( Yazar bunalımı gibi bir şey yaşıyorum (aman ne yazar zjdnzndn) Açıkçası birdahaki bölüm ne zaman gelir ben de bilmiyorum. Ama her an sürpriz bildirim alabilirsiniz.

Sabırla bekleyenlerinize cok teşekkür ediyorum. Pes edenlerden de özür diliyorum.
En kısa zamanda görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın öpüldünüz...

ANLAŞMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin