BÖLÜM 31

429 39 2
                                    

Merhaba sevgili okuyucularım.
Iyi okumalar...

Bir ay sonra

MELEK'TEN:

Bugün mahkeme günüydü. Heyecanlı ve endişeliydim . Ama sevdiklerim yanımdaydı. Mahkemenin tam 13 şubatta olması şaka gibi gelirken alacağımız iyi haberle güzel bir 14 şubat geçireceğimiz garantiydi. Emine abla gelininin doğumu nedeniyle gittiği ve bebeğin kırkı çıkmadan gelmeyeceği için rahattık. Bu süreçte Selçuk'un anne babasıyla görüşsek de hiçbir şey belli etmemeye üst düzey özen gösterdik. Zaten onlar torun derdine düşmüşlerdi.  Onlardan sakladığımız en büyük sırrın yanında bu hafif kalmıştı.

"Melek? Hadi çıkmamız lazım artık." Aşağıdan gelen sesle yatağımdan kalktım. Kendi odamdaydım. Kapıya yürüyüp çıktım ve alt kata yöneldim. Odamın koridora açılan anahtarını Selçuk'tan almıştım. O şirkete gitse de ben gitmiyordum. Onunla da pek karşılaşmak istemiyordum. Hala utanıyordum. Aşağıya indiğimde Nazlı, Ufuk, Nurcan, Kemal ve sevgili kocam beni bekliyorlardı. Selçuk gelip elimi tuttu.
"İyi misin?" Başımı salladım ama endişemi anlayabiliyordu. Hepsine teker teker baktım. Güven verici gülümsemeleriyle beni karşıladıklarını görünce ne kadar şanslı olduğumu tekrar anladım. Evden çıkıp yola koyulduk. Yaşadıklarımı anlatmam demek henüz kabuk bağlamış yaramın kabuğunu soymak gibiydi ama bu hazmetmemi kolaylaştırıyordu da.

Yarım saatlik yol bittiğinde adliyedeydik. Duruşma salonuna geçtik ve duruşma başladı. Ondan yana bakmamaya çalışsam da o pis bakışlarını üzerimde hissediyordum. İfademi verirken çekindiğim ve biraz da korktuğum için ellerimle oynuyordum. Gözlerim Selçuk'u bulduğunda bana sanki gözleriyle korkmamamı söyledi. Içimdeki cesur kızı harekete geçiren bu bakışlarının ardından başımı dikleştirdim ve her şeyi anlattım.

Sıra onun ifadesine geldiğinde beni suçlayacağını bildiğimizden hazırlıklıydık. Ancak ona benim kuyruk salladığım, kocamı değil onu istediğimi söylediğim gibi yalanları her duyduğumda sinir katsayım yükseliyordu. Selçuk ve Ufuk'un durumları da benden farklı değildi. Onların iddiasını çürüten her delil ve ifadede keyfimiz yerine geldi ve istediğimiz sonuç çıktı. Beş yıl hapse mahkum edilmişti. Bir kadına bunu yaşatmanın bedeli beş yıl olamazdı elbet ama beraat etmesinden iyidir diye düşündük. Bizi hafife alan karşı taraf beş yılı duyunca şoka uğradı, muzip bakışları yerini tehditkâr bir ifadeye bırakırken dışarı çıktık. Adliyenin dışında içeride kendimi sıktığım için akıtamadığım yaşlarımı salıverdim. Herkese tek tek sarılırken ağlıyordum. Tüm sevdiklerim yanımda beni teselli ettiler. Arabalara yöneldiğimizde Selçukla ikimiz onlardan ayrıldık. Sahile gittik ve bir banka oturduk. Ben denize dalmışken simit ve çay geldi. Gülümsedim, simit çay yapmayalı uzun zaman olmuştu. Selçuk derin bir nefes aldı.
"Kahvaltını düzgün yapmadın. Hadi şu simidi ye. Çayı da iç için ısınsın." Elimi tuttu.
"Ellerin buz kesmiş, kendini kastığın için olsa gerek. Bak geçti, hadi bunu kutlayalım." Elimi tuttuğunda tenime sıcaklık yayılmıştı. Neşem yerine gelsin diye uğraşıyordu. Ama bilmiyordu ki yanımda oturması bile keyfimi düzeltiyordu. Ben bu adama aşık olmuştum. Gülümsemeye çalışarak simidimden bir parça kopardım. Ağzıma atıp çiğnedim, canım istemiyordu. Lokma ağzımda büyürken çayımdan bir yudum aldım. Konuşmaya başlayan kocama döndüm.
"Ben küçükken gemileri denizin dibinden bir iple tutturuyorlar sanıyordum. Şamandıra gibi." Kahkahama engel olamadım.
"Ben de küçükken televizyondaki insanların o diziyi o anda canlı oynadıklarını düşünüyordum. Reklam arasında da tuvalete filan gidiyorlar, yemek yiyorlar diye düşünüyordum." Erkeksi kahkahasıyla güldüğünde yürüyüş yapanlardan birkaçı bize baktı. O gülünce benim de keyfim yerine geliyordu. Devam ettim.

ANLAŞMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin