4.0

3.3K 160 112
                                    

40. bölüme ne ara geldikkk

O kadar beklediniz ama ortaya yarrak gibi bir bölüm çıktı şimdiden sorry

🌙🌙🌙

Michael'ın bir namı vardı. Uyuşturucu kullandığı için hastaneye yatırıldığını bu civardaki neredeyse tüm lise öğrencileri biliyordu. Hatta öğretmenlerin bile kulağına gitmişti. Çoğu kez Michael için ağza alınmayacak şeyler söylediklerini duymuş ve kavga etmiştim. Ona böyle şeyler demeye hakları yoktu, değil mi? Onu böyle yargılamaya da hakları yoktu. O sadece yanlış yola sapmış bir çocuktu. Şimdi ise daha iyiydi. Bu yüzden herkes Michael'ı gördüğünde nefeslerini tutmuştu. Onu görmeyi beklemiyorlardı büyük ihtimal. Bende beklemiyordum.

Dizlerimin bağı çözülürken damlalar bir bir yanaklarıma doğru süzülmeye başladı. "Michael." diye fısıldadım. Sonunda ona koşmak aklıma geldiğinde kocaman adımlar attım. O da benim gibi hareket ettiğinde kısa süre içerisinde birbirimize ulaşmıştık. Ona hayatım boyunca hiç sarılmadığım kadar sıkı sarıldım. Makyajımı umursamayarak ağlamaya başladığımda Michael'ın belimdeki kolları sıkılaştı. Kafamı boynu ile omzu arasındaki girintiye koyarken sesli ağlayışım şu an için buradaki tek sesti. Büyük ihtimalle öğrenciler ve öğretmenler ne tepki vereceklerini bilmiyorlardı.

Onu tekrardan kollarımın arasına alabildiğime inanamıyordum.

"Merhaba güzelim." diye kulağıma fısıldadığında ağlayışım biraz daha şiddetlendi. Belki de abarttığımı düşünüyorsunuz ama bu benim için azdı bile. Michael'ı o kadar uzun zamandır görmüyordum ki; kokusunu alamıyordum, sesini canlı canlı duyamıyordum, onu hissedemiyordum. Fakat şu an kollarımın arasındaydı ve bunun için ne kadar mutlu olduğumu kimse anlayamazdı. Çünkü Michael benim en yakınımdı. Bana asla kötü davranmamıştı, hep beni korumuş ve arka çıkmıştı. Michael omzunda ağladığım insandı. İlklerimi anlattığım bir defter yazmak yerine Michael'a anlatırdım, zira bir defterden daha yararlı olacağını bilirdim. Korktuğum zaman beni sakinleştirmesini bilirdi. Mutlu olduğumda benden daha çok sevinirdi. Calum yüzünden ağladığım günlerde bile beni güldürmenin bir yolunu bulmuştu. Ancak bunlardan aylardır mahrum kalıyordum.

Michael'ın sevgisi ve şefkati olmadan geçirdiğim koskoca dört ay.

Geri çekildim solmuş suratına özlemle baktım. "Sen- nasıl... nasıl gelebildin? Temelli mi yoksa geçici mi-" İki kelimeyi bir araya getiremiyordum.

"Anahera," diyerek sözümü böldü. İsmimi ağzından duymayı bile özlemiştim. "Bunların hepsini konuşacağız, tamam mı? Ama şimdi izin ver de yapmamız gereken şeyi yapalım." Kendimi camdan aşağı atmamı söylese yapacak gibi hissediyordum. Başımı salladım ve merdivene doğru yavaş adımlar attım. Luke hemen yanıma geldi. "İyi misin?"

Cevap vermedim, bir kereliğine de olsa onlar cevapsız kalabilirdi değil mi?

Merdivenden ağır ağır inip lavaboya doğru yol alırken anın şokundan sıyrıldığımı hissediyordum fakat hala biraz da olsa içindeydim. Ben hastanede altı ay kalacağını sanıyordum. Aniden dördüncü ayında çıkıp gelmesi aklımda soru işaretleri oluşturmuştu. Ayrıca bildiğim kadarıyla hastaneden, belirlenen tarihten önce yahut arada bir çıkılmasına da izin verilmiyordu.

Belki de uyuşturucuyu kolayca vücudundan attığı için erkenden çıkmıştır?

Kafamın içi kazan gibiydi.

Lavaboya girip akmış makyajıma bakarken oflayarak peçete aldım. Islatıp akan rimelimi temizlerken arada bir içimi çekiyordum. Burada olduğuna inanmak benim için gerçekten zordu çünkü. Ve o üç salağın beni mutlu etmek için böyle bir şey planlaması içimi ısıtıyordu, karnıma tatlı ağrılar giriyordu. Sevildiğimi hissetmenin verdiği duygu paha biçilemezdi, hiçbir şeye değişmezdim. Düşündüklerim yüzünden gülümsedim. Aynadaki yansımam çok komik duruyordu ve buna da güldüm. Şu an her şeye gülebilecek kadar mutlu hissediyordum.

loveless :: chHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin