1.6 (1/2)

4.4K 195 31
                                    

Anneme dışarı çıkacağımın haberini vererek evden ayrıldım. Az önce Luke ile telefon konuşması yapmıştım ve sesimin kötü oluşunu saklayamadığım için moralimin bozuk olduğunu anlamış ve yanıma geleceğini söylemişti. Tabiiki de istememiştim, benim için zahmete girmesine gerek yoktu ama ısrar edince kabul edip evimin adresini ona atacağıma dair bir şeyler söyledim. Adresimi zaten bildiğini söyleyip telefonu kapamıştı.

Luke için düşündüğümden fazla şey ifade ediyor olmalıydım.

Kaldırıma oturarak kafamı dizlerime yasladım ve Luke'un gelmesini beklemeye başladım. Evi buraya çok uzak değildi. Yürüyerek 10 dakikada varılıyordu. Bir de Luke'un uzun bacaklarını ve gereğinden hızlı yürüyüşünü hesaba katarsak... kısa süre içerisinde burada olacağını tahmin ediyordum.

Nitekim öyle de oldu. Birkaç dakika sonra ayakkabının kaldırım taşında bıraktığı sesler kulağıma doluştu ve gelenin Luke olup olmadığına baktım. Luke'tu, bu yüzden ayağa kalkarak eşofmanımı temizledim ve göz göze geldiğimiz Luke'a yorgun bir gülümseme verdim. O da aynı şekilde karşılık verdiğinde yanıma ulaşmıştı. "Merhaba." dedi kısık sesle ve yüzümü inceledi. Daha sonra kaşları çatıldı. "Harbiden de kötüymüşsün."

Kolunu dürterek güldüm. "Beni şımartıyorsun."

Kollarımız birbirine sürtecek kadar yakın bir şekilde yürümeye başladık. Tam o sırada aklına bir şey gelmiş gibi sıçradı. "Ah! Sana bir şey getirdim."

Sırtına olduğunu yeni fark ettiğim çantasını ön tarafına çekti ve fermuarını açıp içinden bir şeyler çıkartırken yürümeyi kesmedik. Çıkartmaya çalıştığı her neyse artık, bunu yapmak için büyük bir uğraş sarfediyor gibi duruyordu. Bana bakmamasından faydalanarak onu inceleme fırsatı buldum. (Çünkü genellikle o bana bakıyordu ve öyle bir durumdayken onu izleyemiyordum.) Daha önce de dediğim gibi, Luke çekici bir çocuktu. Keskin çene hatları, minik bir burnu, metal halkaya ev sahipliği yapan kalın dudakları, masmavi gözleri ve sarımsı kaşları vardı. Teni sürekli bakmak isteyeceğiniz bir şekilde beyazdı. Yanaklarında Calum'ınkine tezat oluşturacak şekilde sakallar vardı ki- Calum şu an araya katmamam gereken bir şahıstı. Luke'un üstünde gri bir eşofman ve yine gri bir kapüşonlu vardı. Bir de kapüşonlusunun kapatamadığı beyaz olduğunu düşündüğüm tişört. Öylesine geçirilip gelmiş gibi olmasına rağmen yine de yakışıklıydı.

Onu incelememi kesen şey, evreka anı yaşamış gibi "Başardım!" diye bağıran Luke'un sesiydi. Kendime gelip neyi çıkardığına baktım. Caddeye çıkarken bana market poşetini uzattı.

Kaşlarımı çatarak içindekilere bakarken konuştu. "Ivır zıvır aldım. Belki yersen daha iyi hissedersin diye."

Market poşetinin içindeki çeşit çeşit çikolatayla karşı karşıya geldiğimde yüzümde akıl almaz bir gülümseme oluştu. Neredeyse Michael ile konuştuğumu unutturacak kadar hemde. "Luke," diye mırıldandım. "Gerek yoktu ki."

Dediklerimi umursamayıp devam etti. "Hangisinden sevdiğini bilmediğim için hepsini aldım."

"Teşekkür ederim. Gerçekten. Bunu düşünmen bile büyük bir incelik."

Bana büyülenmişcesine bakmayı tercih etti ve çimenlik alana geldiğimizde etraftaki banklara oturmak yerine insanlardan uzaktaki yeşil alana oturduk. Ben poşetten bir çikolata çıkarırken beklentiyle bana baktı. Paketi açmadan önce aklındaki soru işaretlerini gidermemi istediğini biliyordum. Bu yüzden paketi poşetin içine koyarak bakışlarımı ona çevirdim.

"Canımı sıkan şeyi anlatmamı istiyorsun, değil mi?"

Dudağının bir kenarını cık'larcasına kaldırıp indirdi. "Tabiiki de istiyorum. Ama sen anlatmak isteyene kadar seni zorlamayacağım."

Bu kibarlığı beni şaşkına uğratmakta gecikmedi. Gözlerim hafif büyümüş, ağzım aralık bir şekilde ona bakarken aslında bu şaşkınlığımın Luke'un kibarlığı yüzünden olmadığını fark ettim. Luke'un böyle bir oğlan olduğunu zaten biliyordum. Beni afallatan ve bu kadar şaşkına çeviren şey, uzun zamandır bir erkeğin bana böyle davranmamış olduğunu garipsememdi. Calum yüzünden sürekli böyle şeyleri haketmeyen birisi olduğumu düşündüğümden, Luke'un hareketlerini böyle karşılamam normaldi.

"Teşekkür ederim." dedim ve elimin altındaki çimenleri yolmaya başladım.

"Önemli değil."

Yine de, benim kötü olduğumu fark edip bu şeyleri yapmasının karşılığını verecektim. Düşüncelerimi okumuş gib konuştu. "Anlatmak istediğin için anlat, Anahera."

"İstiyorum," diye mırıldandım. Sadece benim bildiğim bir şeydi ve- sikeyim, bunu birisine anlatmam gerekiyordu. Bu kişinin Luke olması iyiydi çünkü Luke'a güvenebileceğimi biliyordum. Elini tereddütle dizime koydu ve orayı yavaşça okşadı. Yorgun bir gülümseme yüzümde yer edindi ve derin bir nefes alarak anlatmaya başladım.

🌙🌙🌙

Part 2 yarım saat sonra gelecekk

loveless :: chHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin