2.3 (1/3)

4.1K 177 60
                                    

Calum'ın multideki tişörtü mis

Bu arada son iki bölümdr text yazmıyorum ama sanırım bu bölümlerden sonra birkaç bölüm text gitmeyi planlıyorum umarım planladığım gibi gider......

🌙🌙🌙

"Ya kötü hissetmemenin yolu sonsuza dek hiçbir şey hissetmemekse?"

13 Reasons Why'ı bilmem kaçıncı kez izlerken burnumu çekip peçeteye büyük bir sümük bıraktım. Bu diziyi izlemek beni her zaman üzüyor, fakat aynı zamanda düşünmeye itiyordu.

Bende bazen insanlara kötü şeyler yapıyorum. Damarıma basıldığında oldukça acımasız bir karektere büründüğümü kendime itiraf edebilmiştim. Ya benim bu hareketlerim böyle bir şeye sebep olursa? İzlediği dizilerden etkilenen birisi değildim, sadece olaya gerçekçi bakıyordum.

Günlerdir içimdeki sıkıntının çaresini bulamamak beni negatif düşünmeye itiyor çünkü altıncı hissi kuvvetli olan bir kişiliğe sahiptim. Bu hislerim genellikle er ya da geç bir olaya bağlanarak giderdi ve ben gerçekten de kötü şeyler olacağını hissettiğimi bildiğim için kendimi suçlu görürdüm. Tabii, bunlar sadece bir sezdiğim şeyler ama yine de 'engel olabilirdim' düşüncesiyle yaşamak beni rahatsız ediyor.

Ben hakeden herkese iyi, hoşgörülü, saygılı ve buna benzer bir çok olumlu davranışlarda bulunulması gerektiğini savunmuşumdur hep. Çünkü o kişiler iyi şeyler yapmışlar demek ki -en azından benim gözümde- ve bunun karşılığını alamamaları... Haksızlık gibi. Ama sizin kötü hissetmenizi sağlayan ibneler, Tanrım, onlar yok mu bir de! En büyük örnek Calum'dı benim için. Birbirimizi görmeden geçirdiğimiz günler boyunca ona gerçekten çok sert davranıp davranmadığımı sorgulamıştım- her ne kadar birbirimizden nefret etsek de. Sonuçta o hala bir insandı, duyguları vardı. Bunları önemsemezdim önceden, neden şimdi aklımı kurcalıyorlardı?

"Ya kötü hissetmemenin yolu sonsuza dek hiçbir şey hissetmemekse?"

"Anahera."

Beni asıl korkutan en başta dediğim şu 'Kötü hissetmemizi sağlayan insanlar'. Kendimi onlara karşı koruyamayacağım düşüncesi ben yiyip bitiriyor. Ben kötü hissetmeyi istemiyordum. Ki, genellikle sorunlarımla baş etmek yerine onları umursamadığımdan böyle durumlara alışık değilim. Kötü hissetmeye üşenirdim ben! Fakat her insanın hayatında o kahrolası karamsarlığa girdiği dönemler olmuştur. O dönemlere yavaş yavaş girdiğimi; girdiğim gibi de beraberinde bir takım kötü, boğucu ve iç karartıcı şeyler getireceğini bildiğimden bunlardan olabildiğince uzak durmaya çalışıyordum. Hannah'nın dediği gibi,

"Ya kötü hissetmemenin yolu sonsuza dek hiçbir şey hissetmemekse?"

"Anahera!"

Aniden yerimde sıçrayıp dakikalardır bana seslendiğini fark ettiğim anneme döndüm. "Efendim anne?"

"Gece vardiyasına kalıyorum. Dolapta yemek var ama başka bir şey istersin diye para sa bıraktım. Sabah 7-8 gibi geleceğim tamam mı?"

Başımla onayladım. "Pekala." Kalkıp yanına gittim ve yanağına kocaman, sulu bir öpücük kondurdum. "Seni seviyorum."

Gülümsedi ve saçlarımın arasına giderayak sayısız öpücük konduru. "Bende seni seviyorum. Dikkatli ol, tamam mı? İçki içebilirsin ama sarhoş bir şekilde evden ayrılırsan-"

"Görüşürüz anne."

Annem gözlerini devirdi ve arkasını dönerek önce evden, sonra da bahçeden çıktı. Bende içeri daha fazla soğuk hava girmesin diye kapıyı kapayıp içeri döndüm. Sydney'nin bipolar gibi davrandığı boktan hava durumları yüzünden ne giyeceğimi, ne yapacağımı şaşırıyordum. Bir soğuktu, bir sıcak. Sabah hava güneşli olabilirdi ama dışarı çıktığınız gibi yağmura yakalanabilirdiniz. Yine de çoğu zaman ılık ve sıcaktı. Bu değişik havalar kış aylarında olmamızdan kaynaklanıyordu. Mesela şu an şortlu pijama takımımı giyiyordum ama üstüne kapüşonlu giymiştim. Ne demek istediğimi anladınız mı?

Yumuşak kanepeye oturup bir süredir kendime yuva bellediğim yastıklarımın arasında kaybolup giderken sağ elimi sağımda duran cips paketine daldırdım, sol elimle de solumdaki kola şişesini kavradım. Sırasıyla onları yiyip içerken, yaklaşan regl dönemimle beraber ıvır zıvırları arttırmam bana büyük sorunlara yol açacaktı.

Sivilce gibi.

Tamam, bazılarınız için o kadar büyük bir sorun olmayabilir ama ben cildime önem veren biriyim, şu anki pürüzsüz yüzüme sahip olmak için yaptığım şeylerin haddi hesabı yoktu ve tek bir sivilce dahi tüm çabalarımı çöpe atardı. İşin garip yanı bunların bilincinde olmama rağmen hala bu tarz şeyleri tüketmekten vazgeçmiyor olmam.

Peh, bir kere geliyoruz bu dünyaya. Yemeyip de ne yapacaktım?

Birkaç bölüm boyunca hareketsiz bir şekilde oturup dizi izledim. Onuncu bölüme kadar gelip izlemeyi kestiğimde karnımın gurultusu baş gösterdi. Maalesef yediğim ıvır zıvırlar karnımı doyurmuyordu.

Kalçamın izi çıktığı kanepeden kalkıp şarkı söyleyerek mutfağa gittim. Dondurucudan hazır pizza çıkartıp mikrodalgaya koyduğum sırada telefonuma gelen mesaj sesi, benim sesimi böldü. Hemen mesaja baktım.

Ashton: Mariam Teyze evde mi?

Kaşlarımı çatıp cevap verdim.

Anahera: Hayır bugün vardiyası var, anca sabaha gelecek.

Anahera: Niye sordun yakışıklı?

Ashton: Peehh, hiçbir şey için.

Ashton: Ama kapıyı açmak isteyebilirsin çünkü birazdan eve varmış olacağız.

Anahera: Tamam.

Anahera: Bir dakika, "biz" derken?

Ashton: (:

Anahera: Siktir git eve almıyorum seni, bir boklar yemişsin.

Ashton: Çok geç aşkım.

Ve hemen ardından zil çaldı.

Kaşlarım daha da çok çatılırken yanında kimi getirdiğini düşünüyordum. Sorumun cevabını almak adına ağır hareketlerle kapıya doğru yürüdüm. Göbeğime kadar sıyrılmış olan kapüşonluyu indirip kapının soğuk kulpunu kavrayarak kapıyı açtım. Buraya kadar her şey normaldi, Ashton gülümsüyordu fakat bir şeler karıştırdığını belli ediyordu. Yine de kötüye yormak istemedim.

Tam o sırada Tanrı kahkaha attı. 'Ah tatlım, işte en iyi kısmı geliyor.'

Ve Ashton'ın arkasındaki Calum'ı gördüm.

🌙🌙🌙

Eğer üçe bölmezsem 738748374 kelime olacaktı ama devamı kısa sürede gel(mez)ir

loveless :: chМесто, где живут истории. Откройте их для себя