36. Bölüm "Kan"

Beginne am Anfang
                                    

“Ben senden korkmuyorum.” Dedim. “Yapmayacağım.” 

Aniden sırtıma tekme atarak beni öne ittirince yüzüm parkede parçalanmasın diye keskin bir refleksle ellerimi iki yana koydum. “Ona vurma orospu çocuğu!” diye kükredi Koray. “Öyle mi?” diye sordu eğlenir gibi bir sesle.

Aniden karın boşluğumda büyük bir acı hissettim. İnleyerek olduğum yerde büzüşürken evde seslerin yükseldiğini duyabiliyordum. “Ona şuanda istediğimi yapabilirim Hanzade ve sende farkındasın bunun. Acı veriyor değil mi? Ona şuanda, gözlerinin önünde, istediğimi yapabilirim. Ve sen hiçbir şey yapamazsın.”

Bunları duymak uzuvlarımdaki gücü sıfırladı. Kusmamı gerektirecek kadar korkmuş ve ürpermiştim. Bunu söylemesi bile kanımı donduruyordu. 

“O gün okula geldiğimden beri tek istediğim bu kızı becermekti.” Dedi, Koray’ın gözlerine bakmaktan özellikle kaçınıyordum. Utancıma dahil olmasını istemiyordum. Tüm bunlar yeniden olsun istemiyordum. Bu kez kaldıramazdım. Bu sefer olmazdı. Tam kendimi toparlamışken olmazdı.

“Sonra, bu kızı becerdiğimde, bir de bunu senin önünde yapmak istedim. İsteklerim hiç bitmiyor, değil mi?” gülüp sırtıma oturunca inledim ellerimi sertçe arkada birleştirerek kelepçeyi taktı ve saçlarımı arkaya attı. “Ah, şu boyun, uğruna adam öldürülür değil mi?”

“Ceren bunu yapmak zorunda değilsin. İki aydır dediklerini düşünüyorum. Kardeş gibi olmamız babamızın hoşuna giderdi.”

Saniyeler içerisine her zaman yaptığım gibi defalarca yalan sığdırırken, yalan söylemek zorunda olmaktan nefret ettiğimi fark ettim. “Biliyorum. Ama ben kardeş gibi olmak istemiyorum. Sana bunu oldukça etkili bir şekilde anlattığımı zannediyordum.”

Aklıma gelen sahneler hıçkırmama sebep olmuştu. “Ne yaptınız ona?” diye sordu Koray yılan gibi tıslayarak. “Neden soruyorsun? Önce sana izleteceğim. Sonra sana tekrar izleteceğim.” Ceren ve ikisi gülünce akıllarında olan şeyden hiç hoşlanmadığımı fark ettim. 

Üzerimden kalkıp kelepçelerimden tutarak beni dizlerimin üzerine durmaya zorladı. “Bu kelepçeleri hatırlıyorsun değil mi? Kanını bile silmedim üzerinden.”

Gözümün ucuyla Koray’a baktığımda kıyafetlerinin gerildiğini gördüm. Gözleri kızarmıştı. “Burada olduğumu nasıl bildiniz?” diye sordum, sanki bu çok önemliymiş gibi ama merak etmiştim işte. Şuanda nasıl bu halde olduğumuzu merak etmiştim.

“Gittiğinden beri seni izliyorduk.” Dedi “Her şey bitti mi sandın?” bu cümlenin acımasızlığı yüzüme öyle ağır bir şekilde çarptı ki tüm gücümü kaybederek yere çöktüm. “Keşke sizi gitmeden öldürseydim. Keşke sizi uçurumdan yuvarlanırken izleseydim” diye mırıldandım. O kadar pişmandım ki. Her şey için. Buraya geldiğim için. Koray’ın tüm bunları bilmek zorunda olduğu için.

“Seni bir kez ele geçirince, bırakmak istemediğimi fark ettim. Daha babanın çöküşünü izleyeceğiz. Evine harika bir kaset yolladık.”

“Benim kısımlarımı sildin mi?” diye sordu Ceren. Midem bulanmıştı. Bunu babama izletemezlerdi.

Aşk ve NefretWo Geschichten leben. Entdecke jetzt