42. Bölüm "Fatih"

10.4K 995 221
                                    

Bayramınız mübarek olsun. Harçlıklarınız çok olsun :D
Bu da benim bayram hediyem olsun♡

+

Zaman su gibi akıyordu. Gerçekten çok hızlı geçiyordu. Bursa'ya taşındığımız günü daha dün gibi hatırlıyordum. Fakat biz Bursa'ya taşınalı neredeyse bir ay oluyordu.

Enise'yle güzel bir dostluğumuz vardı. Beni çok seviyor, ablası yerine koyuyordu. Ondan üç yaş büyüktüm ama o benden büyükmüş gibi hissediyordum. Öyle bilgili bir kızdı ki, ona akıl danışmamak namümkündü.

(Yazar: Öyledir benim kızım😎)

Oğlu Aren; çok tatlı bir çocuktu. Mavi gözleriyle baktığı her yere resmen ışık saçıyordu. Enes'ten ay olarak büyüktü ama aynı yaştalardı. Büyüdüklerinde güzel arkadaş olacaklarını umuyordum.

Fırat'ın çalıştığı cami evimize biraz uzaktı. Fırat bazen iki vakit arasında eve bile gelmiyordu. Boş yere zaman kaybı diyordu. Beyza'nın okulu da oldukça uzak olduğu için servisle gidip geliyordu. Evde, oğlum ve ben kalıyorduk. Halimizden de gayet memnunduk.

"Hatun, ben çıkıyorum."

Fırat'ın sesini duymamla aceleyle yanına gittim. Camiye gidiyordu.

"Çok dikkatli ol." Dedim, hemen her gün dediğim gibi.

"Olurum. Sen de kendine ve oğlumuza çok dikkat et. Allah'a emanetsiniz." Diyerek alnımdan öptü.

"Seni seviyorum." Deyip boynuna sarıldım. Bu sahneyi neredeyse her vakitte yaşıyorduk lakin asla bıkmıyorduk.

"Seni seviyorum." Dedi.

Sesini duymak bile içime huzuru dolduruyordu. Kalbim boş bir bardaktı, onun sesi de su... Ben ise susamış bir insandım ve onun sesine resmen muhtaçtım.

Fırat evden çıkınca salona geçtim. O sırada telefonum çalmaya başladı. Arayan ablamdı.

"Efendim abla." Diyerek açtım.

"Ne yapıyorsun kuzum?"

"İyiyim abla. Fırat'ı yolcu ettim. Az sonra da Enes'i uyutur, yemek yaparım. Sen ne yapıyorsun?"

Derin bir nefes aldı.

"Ben ne yapacağım? Oğuz ve Esila'yla uğraşıyorum. İyice yaramaz oldular. Birbirlerine bakarak daha da şımarıyorlar." Dediğinde kıkırdadım.

"Gülme gülme. Başına gelince görürüz." Dedi.

"Daha Enes bir yaşına bile girmedi. İkinci bir çocuk için erken." Dedim kendimden emin bir hâlde.

"Valla habersizce bir gelirse görürsün." Dediğinde gülerek arkama yaslandım. Enes tam karşımda ayakta dikiliyordu. Bir iki adım atıyor, yere düşüyor ve yılmadan geri kalkıyordu. Bir çocuğun yürüme çabası, bana namaz kılan bir insanı hatırlatıyordu. İlk başladığında bir kılıp, bir bırakıyordu insan. Sonra öyle bir alışıyordu ki bir daha bırakamıyordu. Çocuklar da öyleydi işte. Yürümeyi öyle öğreniyorlardı ki, koşmaya başlıyorlardı.

"Hayırlısı olsun abla." Dedim.

"Annemlere ne zaman gideceksin? Söyle de birlikte gidelim." Dedi ablam. Çok garip geliyordu kulağıma. Büyümüştüm, evlenmiştim. Şimdi de ablamla annemlerin evine gitmeyi konuşuyordum.

"Bilmiyorum ki abla. Fırat'la hiç konuşmadık."

Ablamla biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapatmıştık.

Akşama kadar evle ve Enes'le uğraşmıştım. Fırat az sonra evde olurdu. Akşam namazımı kılmış, Fırat'ı bekliyordum.

Zil çalınca Beyza koşarak kapıya gitti. Ben de peşinden gittim. Gelen belki de Fırat olamayabilirdi.

TEK TANEM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin