Yutkunarak omuz silktim.

"Bilemiyorum, biraz... garipsin."

Gözlerini tekrar sımsıkı yumdu. Birkaç saniye daha öyle bekledikten sonra yavaşça açtı.

"Beni sarhoş ediyorsun Arline, hepsi bu..."

Sesi yorgun çıkmıştı. Elindeki çatalla bıçağı sertçe bıraktıktan sonra derin nefesler almaya başladı. Sorunun ne olduğunu biliyordum, gayet iyi biliyordum...

"Hangimiz Harold? Hangimiz seni sarhoş ediyoruz?"

Harold saçlarını geriye atarak acıyla gözlerime baktı.

"B-bak özür dilerim tamam mı? Bu gece sadece sen ve b-ben varız. Harold Edward Styles ve Arline Connor."

Ne zamandır tuttuğum nefesimi vererek bifteğimden bir lokma alarak içeceğime uzandım. İçindeki sıvıya bakarak kaşlarımı kaldırdım. Ağzımdakini çiğneyerek yuttuktan sonra Harry'ye döndüm.

"Bu ne?"

"Tekila."

İç çekerek bir yudum aldığımda yüzümü buruşturarak masaya geri bıraktım.

"Sen bakışlarınla bile beni sarhoş ediyorsun, biraz da sen sarhoş ol istedim."

Etraf sıcak olmaya başlamıştı. Saçlarımı geriye atarak sessizce yemeğimi yemeye başladım.

Yaklaşık on dakika olmuştu ve ikimizin de yemeği bitmişti. Harry toplamamıza izin vermeden elimden tutarak beni ayağa kaldırmıştı.

"Seninle ruhlarımızı birleştirmek istiyorum Arline, bana izin verir misin?"

Ne yapacağını merak ederek başımı sallayıp elimi tutmaya devam edip bulunduğumuz odadaki çekmecenin üzerinde duran plağın iğnesini yavaşça indirdi.

Kulağımı müzik sesi doldurduğunda gamzelerini göstererek tekrar bana döndü. Parmakları narince belimi kavrayarak kendine çekti. Ben de ona uyum sağlayarak parmaklarımı ensesinde birleştirdim.

Boyum ondan daha kısa olduğu için başımı anca göğsüne yaslayabilmiştim. Belimdeki tutuşlarını sıklaştırarak bedenini tamamen bedenime bastırdı. Müzik eşliğinde hafifçe hareket etmeye başlamıştık.

"Seni kaybetmeyi göze alamıyorum... O kadar çok kalbimi sıkıştırıyorsun ki, bana ne yaptın Arline?"

Bunu evime geldiği ilk gece de söylemişti. İlk yakınlaştığımız mutfakta...

"Lanet olsun, sana söylemek istediğim ama içimde tuttuğum o kadar çok sevgi sözcüğü var ki..."

Bir İngiliz Dili ve Edebiyatı öğretmenine de yakışan buydu. Bana sonsuz tane iltifat söylese de belki basit bir "Seni seviyorum." cümlesi kurmaması beni biraz üzmüştü.

"Öğrencim olman benim için hiç sorun değil Arline. O kadar mükemmelsin ki, kim olursan ol yine sana gelirim..."

Kulağıma eğilerek fısıldadığında utançla gözlerine baktım.

"Sen de mükemmelsin..."

İçine çöken gamzelerine gözlerimi büyülterek baktım. Ciddi anlamda mükemmeldi.

Kaç dakikadır dans ettiğimizi bilmesem de kulağımı dolduran müzik sesi bittiği için ikimiz de ayrıldık. Elimi tutmaya devam ederek beni merdivenlere doğru çekiştirdi.

Onu takip etmeye başladığımda aceleci görünse de sakin hareketleri beni şaşırtıyordu. Merdivenleri aştığımızda odasına doğru ilerledik. Odaya girdiğinde led ışıkları yakarak az önceki gibi loş bir ortam hazırlamıştı.

"Düşündüğüm her şeyden vazgeçtim. Sen uyuyacaksın ve ben senin güzelliği izleyeceğim."

Harold konuşurken utangaç bir şekilde gözlerini yere indirmişti.

"Senin tenini ezberleyeceğim, belki o zaman gözümün önüne devamlı gelen portre, gece yatmadan son gördüğüm, sabah uyandığımda ilk gördüğüm yüz seninki olur..."

Parmaklarımı yavaşça yeni tıraş olan yanaklarında gezdirdim. Ne demek istediğini gayet iyi anlıyordum. Benden önce gözünün önüne devamlı gelen portrenin sahibini de...

"Harold Edward Styles, seni çok seviyorum..."

Gamzelerini acıyla bana gösterdiğinde yanaklarımdaki elini çekmeden gamzesinde gezdirdim.

"Keşke ben de artık sana bir şeyler itiraf edebilsem..."

Yorgun sesine karşı çenesine bir öpücük kondurdum.

"Bunun için kendini yorma. Ben hissedebiliyorum..."

Parlayan yeşillerine baktım. Utanarak gözlerini kaçırdı. Ardından erkeksi sesi ile bana hak verircesine konuştu.

"O iki kelimelik cümleden daha iyisi varsa bunu da o kelimeleri söylemeden hissettirebilmektir..."

İçimi kaplayan yoğun sevgiye karşı mükemmel gözlerinin led ışıklarının etkisiyle kahverengiye karışışına baktım.

Elimi nazikçe tutup benimle birlikte yatağa ilerledi. Battaniyeyi üzerinden çektikten sonra beni bir çocukmuş gibi özenle yatağa yatırdı. Çift kişilik yatağın ortasında yatmak gayet güzeldi. Çalışma masasının önündeki tekerlekli bilgisayar sandalyesini çekerek başımı çevirdiğim yere koydu. Sandalyeye yavaşça oturduktan sonra bininci kez bana gamzelerini gösterdi.

"Seni rahatsız etmek istemiyorum, bu yüzden sabaha kadar bunda oturacağım."

Tam konuşmak için dudaklarımı aralamıştım ki işaret parmağını dudaklarıma bastırdı.

"Şşş, iyi geceler sevgilim..."

* * *


Yoğun sevgi içeren bir bölüm oldu. Malum ramazan ayındayız hepiniz orucunu açmadan bölüm yayımlayamadım çünkü yemek sahneleri falan vardı. Bu yüzden biraz gecikti çünkü ben de iftardan iftara yazıyorum.

Oy ve yorumlarınızı lütfen eksik etmeyin.

Only Teacher ➳ H.SWhere stories live. Discover now