"Bu haplar bende işe yarasaydı ben içerdim. Hap içemediğini bilmiyordum."

Utançtan yanaklarım kızarmıştı. Yemeğime dönerek çatalımı tıpkı onun gibi makarnaya doladım.

"Hap içebiliyorum. Boğazım kuruduğu için yapışmış olmalı."

Ufak bir kahkaha daha atıp yemeye devam etti. Utançla makarnamı yemeye başladım.

Ben makarnamın yarısına gelmiştim ki Harold çoktan bitirmişti. Doymadığına emindim. Koca cüssesi bir tabak ile doyamazdı. Oysa ki ben tabağın yarısına bile gelince tıkanmıştım. Ağzımı peçete ile temizleyerek masanın üzerine bıraktığım tencereyi Harold'ın önüne doğru götürüp tabağını tekrar doldurdum.

"Teşekkür e-"

Telefonuna gelen bildirim sesi sözünü bölmüştü. Telefonunu cebinden çıkartarak gelen mesaja baktıktan sonra kaşlarını bir çocuk gibi çatarak tekrar önüne döndü.

"Bir sorun mu var?"

Başını olumsuzca sallayarak çatalını eline aldı.

"Bayan Brown tezleri yarına kadar yetiştirip yetiştiremeyeceğimi soruyor. Ayrıca bugün akademisyen toplantısı olduğu tamamen aklımdan çıkmış."

Kaşlarımı kaldırarak çatalımı makarnama doladım.

"Uzun zamandır yazıyorsunuz, daha bitmedi mi?"

Ona yine 'siz'li hitap etmiştim. İstemeden ağzımdan kaçırıyordum.

"Bitirdiğim zaman bu bir kitap olacak ve ders kitabı olarak okutulacak. Bunu aceleye getiremem."

Birlikte olduğum adamın ne kadar önemli bir kişilik olduğunu şimdi daha iyi anlıyordum. Sevgili sayılır mıydık bilmiyordum. Ama sanırım insanlara "Erkek arkadaşımın yazdığı şeyler ders kitabı olarak okutuluyor." demek fazla havalı olurdu.

"Aslında son zamanlarda gördüğün gibi günlerimi boşa harcamıyorum. Seninle yakınlaşana kadar devamlı çalışıyordum. Sabahlara kadar tez yazıyordum, iki saat uyuduktan sonra üniversiteye gelip ders anlatıyordum."

Çatalında takılan makarnayı ağzına götürüp yedikten sonra kolasından bir yudum aldı.

"Teneffüslerde on beş dakika odamda kestirirdim. Oğlum doğduğu zaman, onun büyüyüşüne tanık olamadığım zaman yine çalışıyordum. Hedefim ne olursa olsun mesleğimde en iyisi olmak için hep çabaladım."

Hırsla anlattığı şeyleri gururla dinledim. Öğretmenlik onun için bir meslek değil resmen hayat felsefesiydi.

"Kristie'ye çalıştığım üniversitede olmasına rağmen özel ders verip çocuk yaptığımı, ya da seninle birlikte olduğumu öğrenirlerse yaklaşık on beş yıllık çabam ve emeklerim çöp olur."

Yutkundum. Kristie konuya yine nereden girmişti? Parmaklarımı dizlerimin üzerine koyarak oynadım.

"Öğrencin olduğum için mutluyum..."

Tapılası gamzeleri yine ortaya çıkmıştı.

"Ben de sana sahip olduğum için mutluyum. Şu an bile bir sürü üniversite tarafından çağrılıyorum ama iyi ki burada kalmaya devam etmiştim."

Yaklaşıp yanağımı okşadığında gülümsedim. Gittiğim üniversite o kadar da abartılacak bir yer değildi.

"Neden başka üniversitelerde çalışmıyorsun?"

Only Teacher ➳ H.SWhere stories live. Discover now