16.Bölüm (Hatanın Ruhsal Cezası)

Start from the beginning
                                    

Arkasını döndüğünde gülümseyerek kolunu yakaladım ve onu kendime doğru çektim. Elleri göğsümle buluştuğunda, onu belinden sıkıca sarmıştım.

Kızaran yüzünü gördüğümdeyse daha fazla gülümsemiştim. Gözlerini gözlerime dikerek "Gray-sama. Ben. Ben-" gibi saçma sapan cümle kurmaya çalışınca onu dudaklarımla böldüm.

Göğsümdeki elleri yanaklarımı, ordan utangaç bir hafiflikle boynumu bulunca öpücüğün süresini uzatarak hayatıma küçük bir mutluluk katmıştım.

Dudaklarımız ayrılınca, kıpkırmızı olan yüzünü iki eliyle kapatarak, kafasını bir hayalden uyanmaya çalışır gibi iki yana sallamaya başlamıştı.

"İyi geceler, Juvia. Artık üşütmeden içeri girsen iyi olur." denememle birlikte kaçar gibi eve girmesi kahkaha atmama neden olmuştu.

Bu kızı gerçekten seviyordum, birden başıma gelen en güzel şey oluvermişti.

Eve doğru yürümeye başladığımda, Natsu'nun evindeki sokağın ilerisinde tiz bir kız sesi duyuluyordu. Hıçkırarak ağlayan biri vardı ve bu içimdeki merakı körüklemişti.

Sesin geldiği tarafa baktığımda ağlayan kızın Lucy olduğunu görünce hiç düşünmeden yanına koşmuştum.

"Lucy! Sen iyi misin?"

Cevap vermeden ağlamaya devam ediyordu, geldiğimi fark ettiğinden bile emin değildim.

"Lucy." yavaşça omzuna dokunduğumda hızla bana dönerken gözyaşlarını silmeye çalışıyordu.

Solgun yüzüne koca bir gülümseme yerleştirerek "Gray, sen misin? Özür dilerim, seni duyamadım." dediğinde sinirden yumruklarımı sıkarak "Neden gülüyorsun?" diye sormuştum.

"Seni gördüğüm için sevindim, o yüzden-"

"Az önce hıçkırarak ağlıyordun! Üzgün olduğunu benden saklayacak mısın gerçekten? Bu kadar bile arkadaş değil miyiz?!" diye sorduğumda başını önüne eğmişti.

"Özür dilerim, sadece... Sadece ben... Ben birine nasıl dert anlatılır bilmiyorum." hala gözünden damlayan yaşları silmeye çalışıyordu.

"Natsu mu?" cevap vermemiş olsa bile göz bebeklerinin büyümesi her şeyi açıklamaya yetiyordu.

Daha fazla soru sormama da gerek yoktu çünkü olayı biliyordum. Öğrenmiş olmalıydı. Aptal, herif! En başında Cobra'ya bulaşmasaydı, bunların hiçbiri olmayacaktı.

"Ben iyiyim, endişelendirdiğim için üzgünüm, şimdi gidiyorum." önünü kestim ve "Hayır efendim, bu halde hiçbir yere gitmiyorsun." dedikten sonra telefonla Juvia'yı aradım.

"Juvia, yolda Lucy'le karşılaştım. Morali biraz bozuk, şimdi size getiriyorum." Lucy bana hayır diyerek onaylamayan hareketler yapmaya çalışıyordu ama bunun için çok geçti. "Kızları da çağırın, belki bir kız gecesi yaparsınız, onu bugün yalnız bırakmayın, olur mu?"

Juvia onaylayarak telefonu kapattığında Lucy sanki yaptığımı hak etmiyormuş gibi çekingen bir bakışla hala ıslak olan gözlerini bana dikmişti.

"Gerek yoktu. Gerçekten. Ben şimdi eve dönüyordum zaten. Boşu boşuna kızlar yük olmama-"

"Sen daha fazla saçmalamadan seni kızlara götürelim en iyisi, eğer bu söylediğini duysalardı seni linç ederlerdi." yürümeye takati yok gibiydi ve gerçekten çok kötü görünüyordu.

Onu bu şekilde görmek hiç hoşuma gitmemişti. Beni Natsu'yla barıştırmaya iten o güzel neşeli kızın şu an bir ölüden farkı yoktu ve bu içimdeki öfkeyi kabartıyordu.

Lucy'i Juvia'ya getirdiğimde, Juvia kapıyı açıp Lucy'nin üzgün halini görür görmez ona sımsıkı sarılmıştı, ben gitmeye yeltendiğimde bana sorduğu "Gray-sama eve mi dönüyor?" sorusunu "Hayır, önce uğramam gereken bir yer var." diyerek cevaplamıştım.

Lucy telaşlanmış gibiydi. "Natsu'ya mı gidiyorsun? Gray, sakın-"

"İyi geceler kızlar ve iyi eğlenceler, dedikoduyu fazla kaçırmayın." Lucy'i görmezden gelerek Natsu'yu görmek için hızlı adımlarla evine yürümeye başladım.

Sakura saçlı o serseme Lucy'e bunu yaşattığı için sinirliydim ama aynı zamanda onun için üzülüyordum. Onu sevdiğine karar verir vermez, onu kaybetmesi kim bilir onu ne hale getirmişti?

Kontrol etmek için kapıyı tıklatmamla kapının açılması bir oldu. Gajeel'le göz göze gelince bir süre yanlış eve geldiğimi düşünüp etrafa bakındım.

"Deli dana gibi ne etrafında dönüyorsun, girsene içeri."

"Burası en son hatırladığım kadarıyla Natsu denen bir gerizekalıya aitti, demir kafa."

"Hala öyle, buzdolabı. İçeri gel de kendin gör." göz devirerek içeri girdiğimde sarhoş bir Natsu'ya karşılaştım.

"Ben tam bir aptalım." bir de ağlıyor muydu o?

Gerard'ı Natsu'ya içki doldururken gördüğümde daha da şaşırmıştım.

"Sen gelsene bir buraya, gel sen gel."

Gerard ve Gajeel'i içip söylenen Natsu'dan uzaklaştırınca azara geçtim.

"Bende bu grubun en mülayimini Gerard sanardım, çocuğu alkol komasına mı sokcaksınız, doldur doldur nereye kadar ambar mı lan bu çocuk?!" diye sorduğumda Gerard çok yorgun bir halde göz devirdi. Bizim kibar çocuk göz devirdiyse, durum cidden vahim olmalı diye düşündüm.

Gajeel "Bu salak en sık arananlardan, Lucy'i arayacağına beni aramış, geldiğimizde zaten içkiliydi." dediğinde gülümsedim "Senin bu çocuğun sık arananlar listesinde ne işin var lan dümbelek? Levy tercihlerinin değiştiğini biliyor mu?"

"Hızlı aramada Lucy'den bile önce sen vardın, Gray. İstersen bende bunca senedir, sadece arkadaşız diye bizi nasıl keklediğinizi sorgulayarak devam etmeyeyim hayata?

"Ağız tadıyla bir dalga bile geçirtmiyorsun adama."

Gajeel sinirlenmişti. "Başlarım senin dalgana, neler çektik biz! İki saattir beyefendinin sarışın aşkını dinliyoruz, hayır bir ara nerden esti bir hatayla Sting'de sarışın diyecek oldum." kolunu gösterdi. "Kolumu ısırdı pezevenk!"

Kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyorken Gajeel "Spor hayatım bitiyordu lan! Pivotum oğlum ben kollarım benim her şeyim, az kaldı tazminat davası açıcam bu soytarıya, bir ayılsın." eklemesiyle devam edince kendimi tutamadım ve kahkaha attım.

"Ben üzgünken kimse gülemez!" Bu bağırma Natsu'ya ait olduğu gibi bir de kırılma sesi gelmişti. Bardağı mı kırmıştı. Manyak mı lan bu çocuk?!

"Ben gidiyorum."

"Dur oğlum nereye?" Gerard onu durdurmaya çalışmıştı.

"Lucy'i görmeye gidiyorum."

"Lan kes otur oturduğun yere, olay çıkartma gece gece başımıza." Natsu Gajeel'e sessizce bakınca anladığını düşünmüştük ama o aynı ses tonuyla bu kez bana dönmüştü. "Çekil önümden, dondurma kasesi!"

"Geç otur şuraya kırarım o kaseyi senin kafanda, sarhoşa bak sen. Otur şuraya!"

"Sağır mısınız, Lucy'i görmem gerek diyorum."

"Ne diyeceksin ona? Ne açıklama yapacaksın?"

"Gray... Lütfen."

Kıpkırmızı gözleri ve ciddi surat ifadesiyle karşımda duruyordu. Emir verir gibi ağzından çıkan ismimden sonrası yalvaran bir ses tonuna ve bir çaresizliğe bürünmüştü. Bana önünden cekilip, Lucy'e gitmesine izin vermekten başka bir seçenek düşmünüyordu.

Natsu'nun bu haliyle en başında gülüp dalga geçmiş olsam da gerçekten çok kötü görünüyordu. Lucy'den çokta bir farkı yoktu ve hala onun adını sayıklamaya devam ediyordu. Bir kızın onu bu kadar dağıttığını ilk defa görüyordum.

Vay canına, Natsu Dragneel. Gerçekten ona aşıksın öyle değil mi?

İstenmeyene Aşık Olma Sorunsalı (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now