"39- Babacığını özlemedin mi?"

7.3K 466 22
                                    

Zehra ve Efken'ciler için, içinizi rahatlatacağını düşündüğüm bir bölüm yazıyorum. Gelen mesajlarınız beni çok mutlu ediyor :) Hepinizi seviyorum, keyifli okumalar.  

Tanıtım halinde bulunan Aşk'tan Nefret'e hikayesini kütüphanenize ekleyin ve oylayın lütfen. Final'e son bölüm :) Daha sonra (S)onsuzum ve Aşk'tan Nefret'e ile devam edeceğiz. 


"Efken, dur! Yapma, kes şunu!"

Kahkahalarım bahçeyi inletirken, Efken hortumu üstüme tutuyordu. Üstüm sırılsıklam olmuştu. Gözümün önünü bir görebilsem, gidip parçalayacaktım ama göremiyordum. Ben de anın tadını çıkarırdım madem. Ellerimi iki yana açıp, gülerek etrafımda dönmeye başladım. Sanki yağmur yağıyordu da, ben de altında dans ediyor gibiydim. 

Efken hortumun başını yukarı kaldırmış, bana yağmur efekti yapıyordu. Etrafımda dönerken, Efken'in bana bakarkenki gülüşü takıldı gözlerime. Öylece durup ona bakmaya başladım. O da bana bakmaya başladı. Çok güzel bakıyordu. Hani sever gibi. 

Hortumla bana doğru yaklaşmaya başladığında, gözlerimi gözlerinden ayırmadım. Çok derin ve güzel bir bakıştı bu, odağımı kaybetmek istemiyordum. Tam önümde gelip durunca, boyundan dolayı başımı yukarı kaldırıp baktım. 

Dudaklarıma baktıktan sonra, yutkunarak gözlerime baktı. Kısık bir sesle mırıldandı o kelimeleri.

"Çok güzel."

Anlamayan bir ses tonu ile sordum ben de. 

"Nedir güzel olan?"

"Sen... gülüşün... bakışın... kısaca hepsi."

Öyle güzel bakıyordu ki.. Öyle sevgi dolu.. Gözlerim dolmaya ve burnumun ucu yanmaya başlamıştı.

Bu bakışları bölen şey, korktuğum sesin kulaklarıma dolmasıydı. O buradaydı! Gelmişti. Tam arkamda, bağırışı inletti sokağı. Kıpırdayamıyordum. Arkamı dönmeye korkuyordum. Onu yeniden görmekten, deli gibi korkuyordum. 

Az önce, kalbim heyecandan hızlı çarpıyordu. Şimdi ise, korkudan. 

"Zehra! Babacağına gelmiyor musun kızım?"

Onun ağzından adımı duymak bile, bana yeterince korku veriyordu. Ağzıma dolan tuzlu tadla ağladığımı anladım. Efken, önüme geçmişti. Bunu bile fark edememiştim. Ona sığınmak istercesine tişörtünü tuttum. Tişörtünü tutarken, etinide yakaladığımın farkında değildim. Ama beni bırakmasın diye sıkıca tuttum! Gitmesin diye, ona iyice sokuldum. 

Kısık bir sesle mırıldandım. 

"Bırakma beni, ona verme. Lütfen." 

Efken, çok sinirlenmişti. Öyle ki, ellerini yumruk yapmış sıkıyordu. Baba denecek karaktersiz, adımlarını bana doğru atmaya başlamıştı. Tanıyordum ben bu ayak seslerini. Onundu. Yaklaştıkça sesler, Efken'e daha çok sığındım. Neden gelmemesini söylemiyordu ki? 

"Yerinde dur Fehmi!"

Babam koca bir kahkaha patlattı. Onun yüzünü göremiyordum, ama eminim ki sinirlenmişti. Bu ses tonuna da yansıyınca, yanılmadığımı anladım. 

"Onu buradan götüreceğim ve sen, hiçbir şey yapamayacaksın!"

Efken sinirle bir kahkaha patlattı. 

"Hadi canım? Sen geleceksin, Zehra'mı alacaksın, götüreceksin ve ben bir şey yapmayacağım. Öyle mi?"

"Aynen öyle. Çünkü ben onu aldığımda, sen kendinde olmayacaksın!" 

Daha sonra, bir sprey sesi duyuldu ve Efken dağ gibi önümdeyken bir anda yere düştü. Babamla göz göze gelmenin korkusu ile, bir adım geri gittim. Ne yapmıştı o? 

"Kızım, neden geri gidiyorsun? Gel babacığına. Seni annenin ve Aytekin eniştenin yanına göndereceğim."

Bir hışımla kolumu tuttuğunda, çırpınmaya başladım! Ablam sesimi duymuyor muydu? Neden gelmiyordu? 

"Bırak kolumu!"

Babam kahkaha atarken ben içimden dualar ederek bağırıyordum.

"Abla! Efken! Kimse yok mu?!"

Babam hızla bana döndü ve usulca konuştu. 

"Şşş minik prensesim. Seni kimse duyamaz." 

Ve o sprey benim de yüzüme yayıldı. Nefes almamak için ne kadar dirensem de, başaramadım. Bedenim boşluğa süzülürken, onun beni taşıyan kollarını hissediyordum. Galiba ölecektim...


###

Gözlerimi açtığımda, etrafın kötü kokusu yüzünden suratımı buruşturdum. Aklıma gelen şeyle, kalbim yeniden hızlıca atmaya başladı. Beni kaçırmıştı. Hem de, Efken'in yanından! Onun kollarından! Efken nasıldı? Ablam ne yapacaktı? Beni buradan kurtaracak kimse yok muydu? Düşüncelerimden beni sıyırsan ses yine onundu. 

"Babacığını özledin mi?"

"Pisliksin sen! Hastasın!"

Ağzından çıkardığı olumsuz sesle yalancı bir alınganlıkla konuşmaya başladı.

"Cık, cık, cık... Hiç yakışıyor mu? Ben senin babanım!"

"Sen benim hiçbir şeyim değilsin!"

"Anneni neden öldürdüğümü bilmek ister misin?"

En çok merak ettiğim şeydi bu. Benim babam, annemi neden öldürmüştü? Suçsuz ve günahsız bir insanı, başka bir insan neden öldürür ki? Sessiz kaldım. Cevabı evet olarak algılamış olacak ki, o iğrenç kelimeleri bir bir sıraladı.

"Annen, çok iyi bir kadındı. Çokta güzel. Herkes ona imrenerek bakardı, güzelliğine.. Sen de anana çekmişsin. Onun gibi güzelsin. Ama annen, yatakta iyi değildi bebeğim. Bana isteklerimi sunamıyordu. Bende o narin ve güzel boynunu, güzelce kestim. Hem de acımadan. Bu bana, yatakta veremediği zevki verdi. Seni de öyle göndereceğim yanına."

"Pisliksin sen! Şerefsizsin!"

"Şşşş, sessiz ol bebeğim. Azraili korkutacaksın."

"Hastalıklısın sen!"

Babam bir kahkaha patlattı ve elindeki bıçakla bana doğru yürümeye başladı. Yavaş yavaş yaklaşıyordum sona. Elim kolum bağlı, sadece o çaresiz anı beklemeye başladım. Kıpraşsam ne olacaktı ki? Kim kurtaracaktı beni?

Onun her bir adımı, kalbimde yankılanıyordu. Ölümün soğuk nefesini, ensemde hissediyor gibiydim. Ne olurdu ki şimdi o kapı açılsa ve buradan kurtarılsam? 

Pis sırıtışı ile bir şeyler söylene söylene yürüyordu önümde ve o an dualarım can buldu. 3 el ateş sesi ve yakınımda olan mesafeden yere yığıldığı için, bıçakla yaralandığı için kanayan bacağım. Bacağımın acısından çok, karşımda gördüğüm adamın mutluluğundaydım. 

Efken ve Gürkan buradaydı! Beni kurtarmıştı. Gözyaşlarım ardı ardına akarken, Efken hızla yanıma geldi. Ellerimi çözdü. Beni ayağa kaldırdı ve dudaklarıma kapandı. O anda, dünya durdu benim için.  Kendimi onun dudaklarına teslim ederken, arada duyduğum o sözlerin güzelliği kazındı beynime. 

"Seni seviyorum Zehra!"


Aşkın Son Damlası! [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin