23

74 19 31
                                    

Dünya acımasızdı, insanlar ise kötü.
İnsanlar acımasız, düşüncesiz ve anlayışsız.

Ve ben, insanların bu kadar kötü olduğu bir dünyada kaldırımda açmış minik bir papatya olmak isterdim. Şehir hayatının zor şartlarında açmış ölüm kokan bir papatya...

Geçmiş geride bırakılamayan saat dilimi...

Papatyalar ölüm kokusunun kanıtı, masumiyet belirtisi...

Gölgeden

Elimdeki ince sigarayı söndürürken yürümeye devam ettim.

Neden ölüm vardı?
Ölüm vardı da neden bütün insanlar aynı gün ölmüyordu?

Ya da ben...

Neden hep sevdiklerimle sınanıyordum? Ben Gölge değil miydim? Hissiz olmam gerekmez miydi? Niye hissediyordum? Acıyı, her bir hücremde hissediyordum.

Neden?

Ellerim boş olduğu için nereye koyacağımı bilemeden ilerledim. Esen soğuk hava, küfürlerime neden oluyordu.

Zaten onun yokluğu üşütürken bedenimi, sikerim rüzgârın esintisini. Ellerimin boşluğuna söverken kayalıklara ilerledim. Bir sigara yaktım boş olan ellerim titremeye başlamıştı.
Yıkık sandalın olduğu köşeye ilerledim ciğerlerime temiz havayı çektim ve yürümeye devam ettim. Ordaydı yine, günlerdir yanından ayrılmadığım eski bir dostum.

"Dayı" diye seslendim her zaman ki yerime çökerken. Kırmızı şapkası, eski kazağı, eski battaniyesine sokulmuş uyuyordu. Sesime uyanmış ve iki şişe birayı çıkarmıştı. Hep aynı saatlerde buradayım çünkü. O ise hep buradaydı. Eşi terk etmişti çocuklarını alıp gitmişti oda bir başına kalmıştı evi olmasına rağmen dışarıda yatardı. Evini kiraya vermişti oradan gelen para ile karnını doyurur içerdi artan parayı ise ihtiyaç sahiplerine verirdi. Zamanında çok ısrar etmiştim bir eve yerleşsin diye ikna edememiştim.

"Tanrının bir bildiği var evlat, ben sokakta kendimi ona emanet edeceğim boşuna kendini yorma" demişti.

Ben ise ırar etmeye devam etmiştim inat vardı bende.

"Bak çocuk ölüm Allah'ın emri benim âşık olduğum kadın gitti. Baba evinde aç mı tok mu bilmiyorum. Üşüyor mu yavrularım beni özlüyor mu bilmiyorum. Yüce Mevla iyi baksın onlara. Bilinmezliği sevmem ben bilirsin o yüzden ölmeyecek kadar yiyorum donmayacak kadar ısınıyor az uyku ile hayatımı devam ettiriyorum. Solum sevdiğim kadına sonum Allaha emanet" demişti bende o günden sonra susmuştum.

Yanına oturdum, bir şişeyi elime alıp kafama diktim. Denizin sesi sinirlerimi bozuyordu. Onu bu deniz almıştı benden daha doğrusu almaya çalışmıştı.

"Durumu nasıl?"

"Nasıl olsun be dayı, uyuyor hâlâ. Altı aydır bırakmış beni uyuyor. Sanki kendi karanlığında mutlu da, beni aydınlatmak istemiyor."

Dayı yüzüme baktı beni inceledi bir süre.

"Hayat zordur evlat istediğin kadar plan yap seninkiler hiç olur kader karşısında. İnsan çabalar çırpınır hep şansı olanlar rahattır, onları sayma ama kaderin planları farklıdır hep. Bir arkadaşım vardı çok çalışırdı emekli olduktan sonra yiyeceğini söylerdi tüm parayı. Emekli oldu paranın tek kuruşuna dokunmadan ecel dâhil oldu ve onu aldı. Mekânı cennet olsun, o yüzden bir şeyleri erteleme. En büyük pişmanlıktır bu günü yarına, işleri sonraya bırakmak. Ve keşkelerin geri dönüşü yoktur, pişmanlık en kötü duygudur. Yengen gitti bak çok sevmeme rağmen bir kere seviyorum diyemedim utandım. Bizim neslin en büyük yanlışı sevgiyi gizlemek. Herkesin önünde söverler, döverler ama bir seviyorum diyemezler. Acizliktir bu sen bizden olma. Sevmenin ayıbı, günahı, yaşı hatta ve hatta cinsiyeti olmaz çocuk. Git güzel kızıma kendine geldiği ilk fırsatta seviyorum de. Bak evlat yollar biter, aşklar biter, hayat biter. Vedalar da ancak güzel yürekleri acıtır sen bana güveniyorsan eğer oğlum hastaneye git. Sevdiğin kadının yanında ol içme bu gün hastaneye git. Dediklerim kulağına küpe olsun ömrüm yeterse torunlarımı görürüm inşallah. Hadi git."

Bir Gölgenin Fısıltısı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now