18

102 55 11
                                    

Şimdiye bakınca o zaman lanet ettiğim geçmişime şükrediyordum. Öğrendiğim tek şey üzüldüğünde, daha büyük bir şey yaşamadan eskisinin unutulmadığıydı.

Geçmiş

Gözlerimi yavaş yavaş açtım perdenin arasından süzülen yalancı güneş ışığı uyanmamın tek sebebiydi. O müthiş baş ağrıma sövdüm içmek bir yandan çok güzeldi dünyayla irtibatı kesiyordu da şu baş ağrısı hiç iyi değildi. Yataktan yavaşça kalktım saçlarımı kaşıyarak banyoya gittim. Soğuk havaya aldırmadan buz gibi suyu açtım hastalanmama sebep olacaktı belki ama umurumda değildi. Sanki soğuk suyla yıkanırsam tüm acılarım akıp gidecekmiş gibi hissediyordum. Üşüten suya inat akan sıcacık gözyaşlarımı titreyen ellerim ile sildim neden ağladığımı bilmiyordum sadece avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum.

Yazardan

Genç kızın çığlıkları boş evde yankılandı. Attığı çığlıklar acılarıyla katlanıp ona geri dönüyordu. Kafasında her saniye intihar diye fısıldayan sesi dinlemek istiyordu. Son bir kurşun, son bir atlayış, belki de son bir çizik o sadece her şey bitsin istiyordu. Yeterince acı çekmişti ölürse huzurlu olur sanıyordu Gölgesinin yaşayacağı acıyı bile umursamadan sadece ölmeyi istiyordu.

Dolunay'dan

Titreyen bedenini zorlayarak çıktım banyodan nefesim boğazıma takılıyordu. Üstüme bir şeyler giyip montumu sigaramı ve telefonumu alıp çıktım evden kulaklıkları kulağıma taktım ruhum rahatlamak için sigara istiyordu.

Cebimden çıkardığım paketten bir tane sigara alıp ağır ağır sigarayı yaktım. Ciğerlerime ulaşan dumanla kafamın içindeki seslerin sessizleştiğini hissettim. Yolun sağında gördüğüm çocuk parkına ilerledim boş salıncaklardan birine oturdum. Ağır ağır sallanırken geçmişe döndüm.

"Baba yapma ben bir şey yapmadım beni dinlemelisin ben onu isteyerek öldürme-"

Sözümü bitirmemi engelleyen yere düşmemi sağlayan tokattı.

"Sus daha ne yapacaksın" diye kükredi.

Ve hala yerde olan beni kolumdan tuttu, kapıda yorgun yüzü ve kırmızı gözleriyle beni izleyen anneme "Lütfen" diye fısıldadım.
Daha cevap veremeden evden çıkmıştık. Bodrumun merdivenlerine doğru beni sürükleyen babamdan kurtulmaya çalıştıkça kolumu daha da sıkıyordu.

Kapıyı açıp beni içeri itti üstüme kapıyı kapatıp kilitlerken hızla kapıya vuruyordum.

"Baba yapma ne olur ben karanlıktan çok korkarım."

Kapıya vuruyordum ama koridorun ışığı sönünce acıyan ellerimi geri çektim. Olduğum yere çöküp ağlamaya başladım. Karanlığa bakmak istemiyordum. Ama gözlerimi kapatırsam yine kararıyordu gökler. Korkunun ecele faydası yoktu. Gözlerimi başta açamadım sıkıyordum kendimi kasılıyordum, yavaşça açtım gözlerimi başta bir şey göremesem de karanlığa alışınca etrafa baktım sağ tarafta kalan küçük bir cam vardı. İçeriye azda olsa ışık giriyordu. Kalbim hala korkuyla çarpıyordu.

Birden etrafta dolaşan gölgeler görmeye başladım. Onları görünce daha da fazla korkmaya başladım. Aklıma okuduğum bütün korkunç bilgiler gelirden kalbim sıkışmaya başladı. Dolan gözlerimi kırptım elime düşen bir damla yaşı korkarak sildim. Kömürlüğün kapısının açıldığını zincir sesinden anladım. Lamba yanınca irkildim annem.

O buradaydı, oturduğum yerden hızla kalktım elinde yemek tepsisi vardı.

"Anne yalvarırım çıkar beni buradan ne olur çok korkuyorum nefes alamıyorum. Karnım aç değil tek isteğim birazcık sevgiydi. Çocukken de oğlun beni seviyor sanırdım aklım kesince onun sevgi olmadığını anladım. Anne o senin oğlunsa ben senin kızınım gel doktora gidelim bana inanmazsan doktorlara inan. Anne o benim masumiyetime kıydı beni anla biraz ne olur? Beni doğuran anne bile inanmıyorsa bana ben haklı olduğumu nasıl kanıtlayacağım?"

Bir Gölgenin Fısıltısı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now