Bölüm 26 - Cennet (Final Bölümü)

73.5K 4.1K 1.2K
                                    

Merhaba,

Kısa aralıklarla bölümleri yayımladım ve bu süreçte hep yanımda olup pozitif yönde desteklediniz. Çok teşekkür ederim. Bu hikayeye çok uzun zaman önce başlamıştım, bırakmıştım ve bir yıl kadar önce devam edip bitirmiştim. Facebook sayfamda (https://www.facebook.com/pages/Tuba-%C3%96zkat-Okurlar%C4%B1/166748230031006) yayımlamıştım. Bu arada oraya da beklerim :) Ucunu maceralara açık şekilde bıraktım. Bir gün seri olarak sürdürmek istersem diye :)

Final bölümü şerefine bir video yapıp paylaşmıştım. Youtube'a ekleyip burada da yayımladım. Umarım izlersiniz. Keyifli okumalar. Umarım başka hikayelerde görüşürüz.

Bölüm 26 - FİNAL-
Cennet


Boğazımdan yükselen kulak tırmalayıcı bir çığlıkla uyanıp, yatağın ortasında oturdum. Gözlerimin gün ışığına ve aklımın olanlara alışmasına izin vermek için birkaç kez derin soluklar alıp verdim. Aklım kabullenmiyordu. Kat’in yatağındaydım ve çarşaf terimle sırılsıklamdı. Hatta üzerimdeki toz, toprak, kan kalıntıları da hala duruyordu. Kaç saattir burada, böylece yattığımı bilmiyordum.

Kalkıp duşa girmem gerekiyordu ama bacaklarımda o gücü bulamıyordum. Bitişikteki banyodan su sesi geldiğini duyunca kafamı kaldırdım. Kat! Güçsüz sandığım bacaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım ve kapıya doğru koşarken onunla çarpıştım. Geldiğini görmemiştim bile.

Kollarını bana dolarken, “Başının dertte olmadığını, sadece kabus gördüğünü bilsem bile çığlığını duyduğumda kafayı yiyorum.” 

Kollarımı beline dolayıp sıkıca sarıldım ve yüzümü göğsüne gömdüm.

“Ne-” Sesim çatallı çıkınca öksürüp boğazımı temizledim ve tekrar denedim. “Ne kadar zamandır uyuyorum?”

İğrenç saç yumağıma bir öpücük kondurdu. İleri derecede toksik bir bedene sahiptim! “On sekiz saat oldu.”

“Vay be. Kafamın pamukla doluymuş gibi hissettirdiğine şaşmamak lazım,” diye mırıldandım. 

Geriye çekilip elimi kavradı ve beni banyoya doğru çekti. “Gel.”

Ona itaat ederek yürüdüm. Beni yatırırken üzerimdekileri çıkarmıştı zaten. Sadece bir külot ve onun tişörtlerinden birisi vardı. Tişörtün kenarını tutup yavaşça başımdan çıkardı, sessizce kollarımı kaldırıp ona uydum. Ardından külodumu da çıkardı ve beni akmakta olan suyun altına soktu. Sıcak suyun altında durup gözlerimi kapattım ama kumaş sesleri duyuyordum. 

Kısa süre sonra arkadaki sıcak bedeni hissettiğimde sebebini anladım. Kat de bana katılmıştı. Ellerini belime dolayıp sarıldı ve arkamdan yaslandı. Başımı geriye doğru atıp göğsüne yasladım. Bedenimden akan iğrenç kalıntılar ayaklarımızın dibindeki suyun rengini değiştiriyordu. 

Kat geriye çekildiğinde üşüdüğümü, bir parçamın benden çalındığını hissettim ama sadece ıslanmış saçlarıma şampuan dökmek için çekilmişti. Sıcak suyun sırtıma dökülmesini istediğim için suya arkamı döndüm ve Kat’le yüz yüze geldim. 

Dudaklarında yaptığı işten memnun bir gülümsemeyle saçlarımı yıkıyordu ve kara gözlerini ellerine dikmişti. Ellerimdeki köpüğü yüzüme sürdüm ve kafamı geriye doğru atıp hem yüzümü hem de saçlarımı duruladım. Kat ellerini köpürtmüş bedenimi yıkamaya çalışıyor, ben de gıdıklandıkça ondan kaçıyordum. 

Ben de onu yıkamaya başladım. Sabit bir şekilde durdu ama gözleri alev almış gibiydi. Ellerimi taş gibi göğsünde, sırtında, kalçalarında gezdirirken, “Hala düşüncelerimi duyabiliyor musun?” diye sordum.

Kurban: 13. BakireTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang