Bölüm 4

1.6K 95 0
                                    

Ezel'in yanından barut gibi ayrılmıştı. Aslanım mı? Biraz daha kalsaydı yanında öldürebilirdi onu.

"Cadı"

Canı sigara istemişti. Sigarasını dudaklarına götürdüğünde Ezel'in yaptıkları gelmişti aklına. "Lanet olsun, küçük cadı. Uğraşamam seninle." Zaten onun yüzünden işleri gecikmişti şimdi de başına bela oluyordu. Biraz daha sıkarsa onu Ezel'i ailesinin yanına gönderirdi. Tamam uzak olabilirdi memleketine ama gelinin geri gönderilmesinin sonuçlarını çok iyi biliyordu. Ya yaşlı birine verirler ya da öldürürlerdi.

"Öldürmek mi?" Ne de rahatsız etmişti bu düşünce onu. Sevinmesi gerekirdi halbuki. Merhamet miydi içindeki. Hayır olamaz Yiğit merhamet nedir bilmezdi. Hoş Ezel'in de pek şefkatli olduğu söylenemezdi. Güldü kendi kendine annesinin lafı geldi aklına "Hacı hacıyı Mekke'de deli deliyi dakkada bulur." derdi ona.

Ezel'i kazanması gereken bir ihale olarak düşünmeye başladı birden. Neden bu oyunun tadını çıkarmıyordu ki. Ezel anlaşılan tepkisizliğe dayanamıyordu. İğnelemelerine, alaylarına dayanabilirse bu oyunun galibi o olurdu. Belki de....

Ertesi sabah bahçede yapılan kahvaltının sesine uyandı genç adam. Herkes tam takım sofradaydı. Saatine bakınca 10 olduğunu gördü. İmkansız asla bu saate kadar uyumazdı. Günlerin yorgunluğu çıkmıştı demek ki. Camdan karısına baktı. konuşmalara, gülüşmelere katılmış sanki yıllardır yanlarındaymış gibi davranıyordu. Atlas'ı kucağına almış hem güldürüyor hem de yemek yediriyordu.

Onun oturması gereken yerdeyse İlker oturmuş sürekli Ezel'in kulağına birşeyler fısıldıyordu. Ezel bazen gülse de kardeşine uyaran bakışlar fırlatıyordu.

Babası her zamanki gibi baş köşede orkestra şefi gibi yönetiyordu masayı. Alelacele giyyip aşağı indi. Koskoca masada bir tek annesi ilgilenmişti onunla.

"Gel oğlum geç karının yanına."

Ezel'in umurunda bile değildi gelişi. Ezel babasıyla konuşuyordu. Yanına geçip oturunca karısı öylesine günaydın demiş konuşmasına kaldığı yerden devam etmişti.

"Bunun işe yarayacağından emin misin kızım?"

"Daha önce yaradığı projeler oldu. Denemekte fayda var."

Yiğit merak etti.

"Neler oluyor ne projesinden bahsediyorsunuz?"

"Son inşaatın yakınındaki bataklıktan bahsediyoruz. Ezel orayı kurutmak yerine çamuru tahliye edip temiz suya nilüfer atın diyor."

"İstediğiniz kadar bataklığı kurutun. Orası ıslak zemin temel bir süre sonra çürüyecektir. Bende orayı yeşil alan yapın dedim o kadar."

"O zaman binaların alanını kaydırmamız gerekir."

"Çok doğru oraya yakın alanların kat sayısı azaltılır. Dipteki su temizlenirse ufak bir gölet yapılır."

"Mantıklı ama maliyet artar o zamanda."

"Sanmam zaten yapacağınız yerlerin sadece ön parseli deniz görüyordu. Arka taraflarda kalan alanları manzarasızlık yüzünden ucuza satacaktınız. Kendi yapay manzaranızı yaparsanız eğer fiyat dengesi sağlardınız."

Babası mest olmuş gibiydi. Sonuçta işi bilen biri vardı karşısında.

"Kızım bugün şirkete gidip ekiple konuşsana."

"Baba seni kırmak istemem ama plazaların arasına sıkışmış patron havaları bana göre değil. Kendi küçük ofisimde çok mutluyum ben. Alınma n'olur ama yapamam. Sadece fikir sundum gerisi Yiğit'e kalmış."

Fırtınadan Sonra Aşktan ÖnceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin